
Sivasspor - PSV arasındaki hazırlık maçı hakeminden, taraftarına, futbolcusundan teknik ekibe kadar tam bir rezaletti. 29 dakikada iki kırmızı kart gösterip ortamı germekten beter eden hakemi öncelikle tebrik etmek istiyorum. hazırlık maçında bir kırmızı kart bile gösterilmemeye çalışılırken henüz 29. dakikada bir takımı 9 kişi bırakmak hiç de iyi niyetli bir hareket değil. ardından sivassporlu bir taraftarın sahaya girmesi ve PSV teknik heyetinin takımı sahadan çekmesi olaya tuz biber oldu. PSV takımı ortamı yatıştırmaya çalışsa belki de maç devam edip gidecekti, sivasspor için de ilginç bir tecrübe olacaktı.
buraya kadar tamam; ancak iğneyi başkasına batırırken çuvaldızı da kendimize batıralım. bütün bu haksızlığa rağmen neden yorumlarken hala sivasspor'a da sevimsiz bakıyoruz. bir senede bir takımı bu kadar antipatik hale getirmeyi başardığı için bülent uygun'u da tebrik etmek lazım. aslında yaptığı olay tarihi bir başarı olmasına rağmen büyük çoğunluk tebrik etmek yerine, antipati besliyor kendisine ve dolayısıyla takımına. eğer sen 4 yediğin bir maçtan sonra çıkıp da "ben 4 yerim, 5 de yerim ama 6 yemem; 7 yerim ama 8 yemem" diye açıklama yaparsan böyle bir olay karşısında da tek başına kalırsın!
bülent hoca'nın olaydan sonra sıcağı sıcağına yaptığı açıklamayı da yazayım: "tamamen hakemin embesilliğine kurban gittik. hakem zaten anderlecht taraftarıymış, PSV hayranıymış, hep PSV formasıyla geziyormuş; oradaki adam söyledi" böyle açıklama mı olur allah aşkına! artık silkelenip kendine gelmesi lazım bülent hocanın, yoksa büyük bir hoca olmak yerine daima kötü şekilde anılacak..
hakem maça çıkmayı kabul etmiş, maç devam ediyor; ama bu saatten sonra fark etmez!











Diouf, Manchester'a transfer olduğunu öğrendikten sonra taklalar atıp halaylar çekerken.. :)













turnuvadan sonra her fırsatta büyük bir takıma gitmek istediğini söylemesine rağmen psg onu satmamakta ısrar etti. sonuçta psg 2003 yılında avrupa kupalarına katılma hakkı kazanamayınca mecburen satış listesine koydu ronaldinho'yu ve o da barcelona'nın yolunu tuttu. artık frank rijkaard'lı yıllar başları ronaldinho için. ikinci yılında la liga şampiyonluğu hemen sonraki sezon gelen şampiyonlar ligi zaferi artık tartışmasız dünyanın en iyi futbolcusu olarak gösterilmesini sağlıyordu.
2006 dünya kupasında herkes ondan büyük bir şov bekliyordu. ancak bir türlü beklenen olmadı. çeyrek finalde ronaldinho rüzgarı sayesinde biraz geri planda kalmış olan zidane'ın adeta kendini kafalara vura vura hatırlatması üzerine brezilya turnuva dışı kalmış, ronaldinho için de düşüş sinyalleri başlamıştı.. 2006-07 sezonu çok da iyi geçmedi gülen adam için. werder bremen maçındaki frikiğiyle takımını şl'de gruptan çıkarmasına rağmen taraftarla bile arası bozulmaya başlamıştı. bütün baskılara karşın o, takımda kalmayı seçti. 2007-08 sezonu sonunda iyice istenmeyen adam haline gelmişti iki sene öncesinin potansiyel efsanesi. artık o da ayrılmayı kafasına koymuştu ve milan'ın yolunu tuttu. inişli çıkışlı grafik çizdiği milan'da da bir türlü eski günlerine dönemedi, kaka ve dönem dönem beckham'ın gölgesinde kaldı.
2009-10 sezonu ronaldinho için kader sezonu olacak diyebiliriz. kaka'nın madrid'e, beckham'ın da los angeles'a uğurlanmasının ardından takımın yükü omuzlarında olacak. bu durumun kendisi için alışılmadık bir durum olduğunu söylemek abes olur, eğer altından kalkabilirse tüm dünya yeniden zevkle onun maçlarını izleyecek. eğer başaramazsa seneye muhtemelen fenerbahçe veya olympiakos'ta göreceğiz kendisini. şansı varsa belki bundesliga'ya gider! 
















