Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

24 Nisan 2010 Cumartesi

Teşekkürler!


Kümede kaldık.Ne mutlu bize.Sene başındaki muhteşem ama pivotsuz kadrodan beklentilerim yüksekti en azından ligde bir final,yarı final görebiliriz diyordum ki en amatör takımın yapmayacağı Tufan-Cemal mallığı yüzünden kümede kalmaya sevinir olduk.

Muhtemelen Efes'le final oynayacak olan Ülker sponsorluğundaki Fenerbahçe'nin yenildiği Bornova Belediyesi'ni 100-67 gibi uçuk bir skorla yenip kümede kalmak mutluluk verici,en azından teselli ediyor!

Şimdi gelecek sene için yapılacak en önemli şey 4 yabancımızın da kadroda tutulması.Basketbolun Harry Kewell'ı Simas Jasaitis,Lucas Neill'i Radoslav Rancik,Milan Baros'u Mike Wilkinson ve "Cesur Yürek" Darius Washington mutlaka kalmalı takımda.Geçen bi yerde okumuştum -hatırlayamadım affetsin- en son 1996 veya 1997 yılında bir yabancımız 2 sene üst üste takımda kalmış.Dee Brown'ı bile gönderdiler,Tolliver Golden State formasıyla şov yapıyor NBA'de.Seneye de Jasaitis'i bir NBA takımında izleyip "ah ulan" çekmek istemiyor bu taraftar!

Seneye umuyorum ki sponsor değişikliği ile çok daha iyi bir takım kurulup Efes ve F.Ülker ile yarışabiliriz.Bu senenin başındaki rezaleti hiçbir şey kapatmaz ama Galatasaray adı her yerde şampiyonluğa oynamalı...

Teşekkürler Galatasaray erkek basketbol takımı oyuncuları ve koçu Cem Akdağ.Yerlisiyle yabancısıyla onurlu direnişiniz için hepinizi alınlarınızdan öpmek lazım!

23 Nisan 2010 Cuma

Yatar Mı?


Galatasaray'ın Bursaspor'u yatacağını söylemek salaklıktır dedi Adnan Polat ve komplo teorisyenlerini susturmaya çalıştı lâkin her kafadan bir ses çıkmaya devam ediyor!Özellikle bir kısım gazeteler alttan alttan gazı vererek Galatasaray'ı gaza getirmeye çalışıyor ama bilmedikleri daha doğrusu anlamadıkları şey Galatasaray ne zaman gazla maça çıktıysa hedefine ulaşamadı.Maçı gerginleştirmekten başka bir işe yaramaz bu söylentiler ki amaç bu da olabilir.Yarıştaki diğer iki takımın kopması ve Aziz Yıldırım'ın şampiyonluk sözünün yerine gelmesi.Bu da bir komplo teorisi tabi :)

Galatasaray zaten Bursaspor'u yenmek zorunda ki elde kalan tek hedef Şampiyonlar Ligi'ne katılmak.Arada 5 puan fark var ve Bursaspor'un Kayserispor ve Beşiktaş maçları var.Galatasaray alacağı 2 farklı bir galibiyetle öncelikle kendi yolunu açacak ve Bursaspor'un kalan 2 maçında bir beraberlik almasını bekleyecek ki bu da çok zor değil bu gidişatta!Bütün bunlar varken Galatasaray'ın Bursaspor'a yatacağını söylemek aptallığın daniskasıdır.Ha şöyle bi şey de var ki birçok Galatasaraylı bunu dillendiriyor.Birçok Galatasaraylı pazar günü alınacak mağlubiyete üzülmez ama bu demek değil ki alınacak galibiyete sevinmeyecek.Tabi ki bir Galatasaraylı olarak istemeyiz Fenerbahçe'nin şampiyon olmasını ama 2004'ü unutmasın kimse.Herkes yatacağımızı düşünürken biz Trabzonspor'u Avni Aker'de yenerek bize sempati duyan Trabzonspor camiasını karşımıza almıştık,hatta Gökdeniz Karadeniz maçtan sonra bunu dillendirmiş ve "Seneye 100.yılları ve onlarla 2 maçımız var.Görüşürüz." demişti.Ve gelip bizi ASY'de 0-2 yenmişlerdi biz şampiyonluğa giderken!

Pazar günü Kasımpaşa Fenerbahçe'ye bir sürpriz yaparsa ve Galatasaray Bursaspor'u yenerse son 3 maçta neler olacağını kestirmek iyice güçleşir.Galatasaray Bursaspor'a yatmaz ama Kasımpaşa-Fenerbahçe maçı için bi şey söyleyemem.Sonuçta şu son bilet vakasından sonra herkes iyice kıllandı.Tabi ki kimsenin günahını alıp ulusal basındaki salakların konumuna düşmeyecem burda ama hafiften bir kıllanma olması normal değil mi?

Avrupa Ligi'nde Şans Faktörü!


Atletico Madrid normalde şanssız olarak bilinen bir takımdır lakin bu sene Avrupa Ligi'nde şans o kadar yanlarındaydı ki makul talihi dönüyor mu diye düşünüyor insan.Şampiyonlar Ligi'nde Chelsea,Porto ve APOEL'le aynı gruba düştüklerinde 3.'lük garanti Porto'yla 2.'lik için çekişirler diyordum,çoğunluk da benimle aynı görüşteydi muhtemelen.Fakat kupaya kendi evlerinde APOEL'le berabere kalarak başlayınca Kerpeten Ali tarzı "ne oluyor lan" dedim önce ama sonra kazadır diye düşündüm.Lakin Porto'ya her iki maçta yenilip Stamford Bridge'den 4-0'lık mağlubiyetle döndü takım,Vicente Calderon'da Agüero-Drogba düellosu 2-2 bitti ve APOEL'i 2.maçta da yenemeyip 3 puanla aynı puandaki APOEL'in önünde 3.bitirdiler ŞL'yi ve Avrupa Ligi'ne kaldılar.

Eğer 6-7 puanla kalsalardı Avrupa Ligi'ne Galatasaray'la eşleşmeyeceklerdi lakin sadece 3 puanda kalınca bir anda rakibimiz oluverdiler.O gün başlığı atarken bir nevi erken final demiştim o maç için ama turu geçen Galatasaray olsaydı buralarda olmayabilirdi şans farkıyla.Atletico önce bizim maçta Perea'nın eliyle oynadığı pozisyonda penaltıyı veremeyen hakemin sayesinde tur atladı.Daha sonra Sporting Lizbon ile kendi sahasında 0-0 deplasmanda 2-2 berabere kalarak kazanmadan geçti ve çeyrek finale yükseldi.Bu sefer şansları bitti karşılarında Valencia var dedik ama ilk maçta deplasmanda 2-2 gibi avantajlı bir skor yakaladılar ve tur için umutlandılar.Valencia Vicente Calderon'da ilk yarı değil ama 2.yarı tek kale oynadığı maçı kazanmaya çok yakındı.85.dk'da Zigic'in formasının yırtılmasına da penaltıyı çalamadı hakemler ve bir turu daha hakemler sayesinde geçti Atletico Madrid.Galatasaray'a karşı penaltı verilmeyince ses çıkarmayanlar şimdi daha gür sesle bağırıyordu ama nafile Atletico Madrid yarı finale çıkmıştı.

Rakip olarak L'pool gelince Galatasaraylıların çoğu (kendimi katmıyorum) "intikam" sesleri çıkarmaya başladı ama ben o zaman da söyledim bu L'Pool'u elemek Valencia'yı elemekten çok daha kolay,hele ki bu şansla.Burda Galatasaray ya da Fenerbahçe de olsa favorim L'Pool olmazdı çünkü Benayounlara,El Zharlara,N'Gog'lara kalmış bir takım artık L'Pool ve bence Fulham onlardan çok daha güçlü şu haliyle.Rafa Benitez zaten çok da iyi olmayan kadroyu o kadar kötü kullanıyor ki artık L'Pool'un ismi hariç korkulacak bi şeyi kalmadı.Dün yabancı bahis sitelerinin de Atletico'yu favori göstermesiyle iyice emindim kazanacaklarından.

Maç başında bastırdı Atletico ve Forlan'ın kötü vurduğu top yine şansla gol oldu.Golü yiyen L'Pool az baskı yapayım derken Benayoun'la şans golü buldu ama hakem ofsayt nedeniyle iptal etti ki bence alakası yoktu.Golün iptal edilmesiyle iyice demoralize olan İngilizler maçı bıraktı ve maç Reina ile Atletico hücumcuları arasında oynandı.Tabi ki Carragher'ın da hakkını teslim etmek gerek.Atletico'da ise Perea,Assunçao ve Jurado çok iyiydi.Maçın Fransız hakemi taraftar baskısından olsa gerek sahada İlker Meral gibi geziyordu,pasifti anlayacağınız.

2.maçta Atletico turu geçer ve Fulham'la final oynar kanımca.İşte o maç çok keyifli olacaktır.



Hamburg-Fulham maçını çok izlememiştim ama Fulham'ın yol yorgunluğundan mütevellit 1-0,2-1 gibi bir skorla mağlup olacağını düşünüyordum ama kaleci Schwarzer muhteşem oynadı ve takımını kurtardı.Özellikle son yarım saat harika oynadı Hamburg her şeyi yaptı ama olmadı.Fulham takımını ve hocasını kutluyorum.Bence finaldeler ama tabi ki futbol bu burda girmeyen topun orda girmesi kimseyi şaşırtmaz.Fulham bu sene başardıklarıyla finali ve kupayı haketmiştir bence özellikle sıradan topçuları büyük takım topçusu gibi oynatan hoca Roy Hodgson'u kutluyorum!

23 Nisan


Tüm Dünya çocuklarının bayramı kutlu olsun.Çocuk tecavüzlerinin,tacizlerinin,pornolarının olmadığı çocukların rahat bırakıldığı bir yıl olması dileğiyle.

22 Nisan 2010 Perşembe

BarçaPaşa


Barcelona'yla aramızdaki tek fark onlar şampiyonluğa oynuyor,biz küme düşmemeye!

Yılmaz VURAL

Takımlar arasındaki 7 küçük farkı bulun :)

19 Nisan 2010 Pazartesi

34 CNR 39 Ankara 7. Cadde'de!


Bizim okulun geleneksel futbol turnuvasını 4.Cadde'deki halı sahada yapıyoruz bu sene. Gözlemci olarak saat beş buçuktaki maça yetişmeye çalışıyorum, yanımda da arkadaşım Ender var.. Ankara'yı bilenler anlar Anıttepe'de oturuyorum, hava da güzelken 7.Cadde üzerinden yürüyerek gideyim dedim. 7.Cadde'yle 4.Cadde'yi birleştiren sokakta yürürken pembe bir Audi A5 çarptı gözümüze, şöyle kenara park etmiş. "Ülen Caner'den başka bu renk Audi alan varmış demek ki" dedi Ender, "Belki onundur lan" dedim ben de.. Neyse arabaya doğru yürüdük plaka sırıtarak bize bakıyordu: 34 CNR 39!!!

Pazartesi günü, önümüzde önemli maçlar varken Caner Erkin'in Ankara'da ne işi olduğunu bilmiyorum tabi. Kimsenin günahını da almak istemem belki Rijkaard izin vermiştir futbolculara, belki bir arkadaşına vermiştir arabayı, belki de aklı selim olanı yapıp satmaya karar vermiştir bilemem. Bildiğim şu ki bir an önce arabayı yıkatması lazım Caner'in...

18 Nisan 2010 Pazar

90+

Öncelikle Kanal a denilen yayıncı kuruluşu kınamak istiyorum. Ne güzel bir Bordeaux - O.Lyon maçı olmuş, 4 gol izlemişiz, maçın sonunda pek görmek istemediğimiz cinsten olaylar olmuş kırmızı kartlar çıkmış... E peki arkadaş maç bittikten sonra Fransa'daki yayıncı kuruluşun verdiği görüntüleri gösterip hiçbir kaydadeğer yorum katmadan, bilgi vermeden yayını kesmenin manası ne??

Demek istediğim şu: Maçı izleyenler bilir, son dakikalarda Bordeaux'da bir oyuncu sakatlık geçirdi ve Lyon'lu futbolcular topu taca attı. Tacı kullanan Bordeaux'lu oyuncu da topu direkt oyuna soktu, rakibe atmadı. Şimdi bu olaylar olmadan önce böyle bir durum yaşanacağını kestiremediğin için çok dikkat etmiyorsun tacı kimin kullandığına falan; ama kardeşim bu olay üzerine 3 kırmızı kart çıktı, maçı anlatan&yorumlayan insanlar biraz bilgi verse şu anda burada bu cümleler yerine daha ayrıntılı biçimde anlatacaktım olayı. Hepsi Kanal a'nın bok yemesi söyleyeyim. Postun şimdiye kadar gecikmesi de bu yüzden, belki ayrıntısını öğrenebilirim diye bekledim ama öğrenemedim bi türlü...

Yine de takip edebildiğim kadarıyla yazayım. Taç atışını Bordeaux takımı direkt oyuna sokunca Revelliere dayanamadı ve Allah ne verdiyse daldı (galiba Jussie'ye daldı). İkisi de kırmızı gördü bu pozisyon sonrası. Bordeaux'dan Tremoulinas da itirazlarına son vermeyince kırmızıyı aldı ve saha karıştı. Yaklaşık 3 dakika oyun durduktan sonra maç tekrar başladı. Bu arada Gourcuff bir pozisyonda yerde kaldı ve Lyon'lular bu sefer haklı olarak topu taca atmadılar ve oynamaya devam ettiler; ama skoru değiştiremediler...

İşte Kanal a denilen kuruluş yüzünden bu kadar sığ anlatabiliyorum bu olayları, affola...

Lider Marsilya da Boulogne deplasmanında +95'te Valbuena'nın penaltı golü ile 2-1'i yakalayabildi. Bu hafta Ligue 1'in kaderini 90+'lar belirledi anlayacağınız..

Lucas Neill ve Tim Cahill


Dün maçı izlemedim ama kiminle konuştuysam,kimi okuduysam Lucas Neill diyor.Geldiği günden beri ligin en iyi defans oyuncusu olduğunu gösteriyor Lucas.Kıyaslanabilecek 2 adam var kendisiyle biri Lugano,diğeri Ferrari.Ferrari topu oyuna sokmada ve istikrarda bayağı gerisinde Lucas'ın ama daha iyi bir kesici,markajcı olduğunu söylemeliyiz.Lucas'ın lider özelliklerini de katarsak Ferrari'den iyi olduğu kesin.Lugano da topu oyuna sokmada yetersiz ve agresifliği nedeniyle takımını yalnız bırakabiliyor.Liderlik vasfında da Neill'e yaklaşamaz bile ama o da markajda,kesicilikte Ferrari'den bile iyi,özellikle takım geriye yaslanıp oynuyorsa Lugano'yu geçmek çok zor.Fakat takıma gol lazımsa kontratakla Youla,Balili gibi golcülerin Lugano'yu rezil ettiğini hatırlıyoruz hepimiz.Bu konuda herkes kendince tarafını seçer ama bence bu ligin en iyi defans oyuncusudur Neill önünde bir orta saha olmamasına,hücumcu beklerle oynamasına karşın geldiğinden beri muhteşem performans gösterdi.Sadece bireysel değil yanındaki ve önündeki oyuncuları da direktifleriyle olduklarından daha iyi hale getirdi,özellikle Mehmet Topal'ı.Topal Linderoth'tan öğrendiklerinin üzerine koyuyor Neill sayesinde ve Avrupa'da oynamaya biraz daha yaklaşıyor her geçen gün!

Geldiğinde keşke Marquez gelseydi diyen Burak da şu günlerde Neill'e methiyeler düzmekte her Galatasaray taraftarı gibi.Yanında Servet'le oynadığı her maçta çektiği eziyetleri Rijkaard da gördü sonunda ve yanına kendisi gibi top tekniği yüksek Hakan Balta'yı yerleştirdi.Şu günlerde gollerde dahi bu ikilinin izlerini görmek beni mutlu ediyor ve gelecek için umutlandırıyor.Lakin Hakan Balta stoper oynayacaksa Caner yerine bir solbek şart çünkü Caner bizi her maç biraz daha kansere yaklaştırıyor!Sabri de son 2 maçtır çok dağınık,acilen kendini toplamazsa formayı kaptırabilir,Ali Turan geliyor sezon sonu.

Neill geldiği gün bloga yazmadım ama arkadaşlara söylediğim bi şey vardı Neill'i izlediğim kadarıyla tabi.Lider topçudur,savunmada liderliğine karşı çıkılırsa kavga bile edebilir takım arkadaşıyla.Ayağı muhteşem değildir ama Türkiye'nin Popescu'dan sonra gördüğü en iyi tekniğe sahiptir.İşte Rijkaard direk savunmada liderliği Neill'e verdi,topları Neill'e vermeyen Servet'i yanına oturtarak tüm takıma mesajı da verdi.Umarım(z) 1,5 yıllık sözleşmesi uzatılır da doya doya izleriz Lucas'ı.


Lucas Neill üzerinden bir temennimi de söylemek istiyorum keşke şu 3'lüyü Galatasaray forması altında izleyebilsek.Şu Avusturalyalıları gördükten sonra hangimiz demedik ki Avusturalya'dan topçu alalım artık :) Tim Cahill de hem ihtiyacımız olan topçu,hem Avusturalyalı.Al gel be Haldun Abi :)

Related Posts with Thumbnails