Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Uruguay - Gana: 1-1 (4-2) // Direkten Dönen Yarı Final

Son zamanların en dramatik çeyrek finaliydi bu maç. Ne 2002'de Senegal'in Türkiye'ye elenmesi, ne de 1990'da Kamerun'un İngiltere'ye kaybetmesi bu kadar dramatik değildi. Turnuvanın süpriz yıldızı Asamoah Gyan kaçırdığı penaltıdan çok maçtan sonraki gözyaşlarıyla hatırlanacaktır benim nezlimde..

Gana müsabakaya oldukça tutuk başladı. Bunda takımın hücum organizasyonlarının beyni Ayew'in olmayışının büyük katkısı var tabi. İlk 20 dakika neredeyse 'yok'ları oynadı Gana. Ama bu süre zarfında maça her zamanki gibi kontrollü başladığı için Uruguay'dan da dişe dokunur bir pozisyon izleyemedik. 30. dakikaya doğru Gana biraz kıpırdanmaya başladı; ancak Uruguay da bu kıpırdanmaya paralel olarak mücadelesini arttırdığı için Gana da pozisyon bulamadı. Takımlar ilk yarının son düdüğünü beklerken Ayew'in yerine ilk 11'e giren Muntari'nin garip golü Afrika aslanlarının soyunma odasına avantajlı gitmesini sağladı..

İkinci yarıya daha kontrollü başlayan taraf haliyle Gana'ydı. Savunmayı aslında iyi yapıyorlardı ama 55. dakikada Forlan'ın frikikten attığı, insanı gereçekten futbolun adaletsizliğini sorgulatan golü geldi: Fuck Jubilani, Fuck Adidas!! FORLAN'IN KRAMPONLARININ DA ADİDAS OLDUĞUNU HATIRLATMAKTA FAYDA GÖRÜYORUM!!!

Evet maç bu skorla bitti, uzatmalarda geçen maçta da 120 dakika oynadığı için Gana'nın oyundan düşeceğine dair saçma bir yorum geldi spikerden. Ya o maçın 6 gün önce oynandığının farkında değil ya da bir futbolcunun fiziksel ve mental olarak eski düzeyine gelmesi için 6 günün yeter de artar bir süre olduğunu bilmiyor. Eğer bilmiyorsan o mikrofonda ne işin var senin ,kaç seneni bu iş için harcamış olursan ol. Nitekim uzatmalarda da fırtına gibi top oynadı Gana ve maçın en acı olayı da 120. dakikada kazanılan penaltıyı doğurdu bu yorulmazlık, bu maçın peşini bırakmama arzusu..

Suarez o noktada tereddüt etmeden, yarı finalde oynamama pahasına doğru olanı yaptı. Zaten bunu yapmasa oynayacak bir yarı final olmayacaktı. Aldığı kırmızı kartla yaşadığı hüzün, her kaçan penaltıyla büyük bir sevince dönüştü dakikalar içinde. Asamoah Gyan'ın penaltısı direkte patlayınca eminim birçok futbolsever koltuklarında çöküp kalmıştır. Bu kadar enfes bir futbolun bir saniyede elenmeyi bekler pozisyona girmesi kimi üzmez ki?.. Gene de penaltı atışlarında ilk penaltının başına yine Gyan'ın gelmesi beni tekrar umutlandırmıştı, ama arkasından gelen arkadaşları temdit penaltısının şokunu Gyan kadar kolay atlatamamışlardı anlaşılan. Ve gerçekten dramatik bir şekilde turnuvaya veda etti Gana, akıllara da Gyan'ın maçtan sonra akıttığı onurlu gözyaşlarını kazıyarak üstelik...

Hollanda - Brezilya: 2-1 // Yılın Bidonu Felipe Melo

İki takımın da ortak özelliği takımlarıyla özdeşleşmiş futbola neredeyse zıt bir kurguyla oynamalarıydı bu turnuvada. Elde bulunan kadro gereği bu yola girmiş ve başarılı da olmuştu iki teknik adam. Kariyerinde bir Avrupa kupası olan Van Marvijk ile nispeten daha tecrübesiz olan Dunga'nın kapışmasından Hollanda'lı hoca galip çıktı, hem de oyuna bariz etki ederek..

İki takımda bu turnuvada bize alıştırdıkları oyun düzenleriyle başladı maça, Hollanda'nın zayıf karnı stoperlerinin aksaklığı yüzünen Brezilya daha etkindi oyunda ve nitekim yıllar sonra da bu maçla hatırlanacak Melo'nun ara pasında stoperlerin bakışları arasında Robinho topu ağlarla buluşturdu.
Bu golden sonra Heitinga biraz leylalaştı sahada; ama Dunga bunu kullanmak yerine daha sağlam durmak istedi ve kontrollü oyuna geçti. Halbuki burada biraz daha hücumu düşünse soyunma odasına daha avantajlı gitmesi içten bile değildi.

İkinci yarıda Dunga yine takımı nispeten daha geride tuttu, Van Marvijk de mecburen takımını biraz daha ileri çıkardı. Hollanda yine her zamanki müthiş savunmasını yapıyor; sağdan soldan Kuyt, Robben ve Sneijder'le bastırıyordu. Brezilya ise bir iki zayıf kontra girişiminden başka bir şey yapmadı, geride bekledi. Burada Kuyt'a ayrı bir parantez açmak lazım. Adam gerçekten terinin son damlasına kadar takımına bir şeyler vermek için uğraşıyor ve bunu öküzlemesine yapmıyor. Çok faydalı ve 'ruh'lu bir oyuncu, ona sahip olan kulübün şimdi bu durumda olması oldukça üzücü..

Hollanda'nın kanat akınları sırasında Sneijder'in etkili orta şut karışımı vuruşunda Julio Cesar ile Melo'nun anlaşmazlığı bir anda beraberliği getirdi portakallara. Ancak Melo'ya yılın bidonu deme sebebim bu değil. Zira bu pozisyonda Cesar'la aralarında ne gibi bir iletişim problemi olduğunu bilemeyiz, sadece Melo'yu suçlamak haksızlık olur.

Bu golden sonra bu sefer afallayan taraf Brezilya oldu ve Van Marvijk ilk yarıda Dunga'nın yaptığının aksine bunu kullanmayı seçti. Belki hala elinde skor avantajı olmadığından bunu yapmıştır; ama işte Dunga'nın alamadığı bu karar Hollanda'yı yarı finale çıkardı. Afallayan Brezilya savunmasının üzerine giden portakallar çok güzel bir korner organizasyonu neticesinde ikinci golü buldular ve rahatladılar.

Bu dakikadan sonra Holanda geri çekilip kontralarla gol aramaya başladı, Brezilya'da çaresiz ve şuursuz saldırmaya başladı. Dunga'dan Nilmar hamlesi geldi ama hiçbir şeyi değiştirmedi bu. Hollanda etkili isimleriyle farkı arttırma şansını birkaç kez yakaladı, yakaladığı pozisyonlar arasında "lan bu da kaçar mı" dedirtecek cinsten olanları bile vardı. Bu da kendisine çok inandığım Dunga'nın bir handikapını gösterdi bize. Takımını skor dezavantajındayken motive edemedi, bir gol bulacaklarına inandıramadı ve bu inançsızlık aynen takıma da yansıdı. Yılın bidonu Melo gereksiz bir şekilde gereksiz bir yerde (taç çizgisinin orda) takımını en ihtiyacı olduğu zamanda 10 kişi bıraktı. Burada Melo'nun bidonluğunun etkisi olduğu kadar, Dunga'nın da takımı inançsız düşürmesinin etkisi olduğunu düşünüyorum. Ancak inanıyorum ki bu genç teknik adam için iyi bir tecrübe olacaktır, üstüne koyarak ilerleyecek ve dünyanın sayılı teknik adamlarından biri olacaktır. Ben kendisinden çok umutluyum..
Cruyff'un takımından sonra dünya kupalarında Brezilya'yı yenen ikinci jenerasyon oldu bu takım, kendilerini finalde görmek istiyorum..
Aşağıdaki resimde mavili oyuncuların yüz ifadeleri her şeyi özetliyor sanırım..

2 Temmuz 2010 Cuma

Çeyrek Finale Bakış #4 Uruguay-Gana

URUGUAY-GANA

Uruguay-Gana maçı İspanya-Paraguay maçından zevkli geçecektir kanımca.Uruguay'da Suarez'in formu yükselmeseydi maç ortada derdim ama Suarez giderek Forlan'a ayak uydurmaya başladı ve son maçta zirve yaptı bu durum.Attığı 2 gol dışında çok da iyi çalıştı ve defansı yordu.

Gana'nın en büyük handikapını herkes kaleci Kingson olarak görüyordu ama son ABD maçında formda olduğunu gösterdi,yine de hata yapma ihtimali var ve Uruguay kalecisi Muslera ondan çok daha iyi.Son maçta Muslera hatalı gol yedi ve hatalı bir çıkış yaptı ama bu tekrarlayacağı anlamına gelmez.

Savunmalar birbirine yakın ama Lugano faktörü var.Lugano Gyan'ı yakın savunursa Gyan penaltı harici gol atamaz ki Gana'nın 4 golünün 3'ünü Gyan attı.Gana'da Mensah çok iyi savunmacı ama Forlan-Suarez-Cavani gibi 3 etkili silahı durdurmak zor olacak Gana için.Neyse ki ön liberoda Annan çok koşuyor.

Uruguay orta sahada çok etkili olmak zorunda çünkü 5 kişiye karşı 3 kişiyle savaşacaklar,Cavani-Forlan-Suarez çok yardım etmiyor ve Gana 4-5-1 oynuyor.Orta sahada çok bariz bir Gana üstünlüğü var fakat turnuvanın şu ana kadarki en iyi oyuncularından biri olan Ayew'in cezalı olması Gana için büyük handikap.Prince Boateng de sakatlanıp çıkmıştı son maçta ve yerine Appiah girmişti.Boateng de iyileşmediyse işi çok zor Gana'nın.

İlerde tabi ki Uruguay üstünlüğü var,konuşmak bile saçma.Serie A patentli Cavani,La Liga'nın en iyi golcülerinden Forlan ve Eredivise gol kralı Suarez.Ve bunların karşısında Rennes'de oynayan Gyan var.Gyan çok etkili olabiliyor ama şu an karşısında 4 maçta 1 gol yiyen bir takım var ve işi çok çok zor.Arkadan destekleyen Boateng ve Ayew'in oynamama ihtimali Gana'nın maçı golsüz kapatmasına bile yol açabilir.

Maç hakkında görüşüm bellidir.Uruguay favori olarak çıkıyor,zaten grupta da Meksika ve Fransa'nın önünde lider olacaklarını biliyordum.Uruguay çok büyük aksilik olmazsa turu geçer ve uzun süre sonra yeniden adını duyurur Dünya Kupalarında.Artık analizler bitti,maçları beklemeye başladık.

Kurt Metin!


Futbol müsabakalarını izlemiyorum.Artık futbol eskisi gibi değil.Atılan her golün kapitalistler tarafından emekçilerin kalesine atıldığını düşünüyorum.

Metin Oktay'ı çok severdim.Deniz Gezmişler asılmasın diye imza attığında daha da çok sevdim.

Galatasaraylı eski futbolcu Metin KURT



Çeyrek Finale Bakış #3 Almanya-Arjantin


ALMANYA-ARJANTİN

Çeyrek finallerin en güzel maçı olacaktır öncelikle.Bu Dünya Kupası'nda biz olmadığımız için herkes bir takım seçti kendine ve onu destekledi.Almanya benim favorim ama aynı zamanda şampiyon olmasını can-ı gönülden istediğim takım.Sebebi "ben demiştim" demek değil,güzel futbolun,kapanmanın kupa kazanmanın tek çaresi olmadığının anlaşılması.Eğer dillere pelesenk olan "total futbolun" mucidi,hep oynadığı güzel futbolla anılan,Van Bastenlerin Cruyff'ların takımı Hollanda bile önce gol yememeyi düşünüyorsa bu futbol bitmeye doğru hızla yol alıyor demektir!İşte bu yüzden Almanya veya Arjantin şampiyon olmalı.Güzel futbolun devamı için bu 2 takımdan birinin şampiyonluğunu istiyorum.

Bölge bölge karşılaştırarak gitmek istiyorum.Öncelikle kalede tabi ki Almanya önde.Her ne kadar Neuer her an hata yapmaya meyilli de olsa Romero'dan çok daha tecrübeli ve iyi bir kaleci.Kalede daha çok güven veriyor Neuer.

Savunmada da Almanya ağır basıyor.Sağ bekte Gutierrez'den vazgeçip Otamendi'ye dönmesi avantaj Maradona'nın.Ama tabi ki asla bir Lahm olamaz,zaten kaç takımda Lahm ayarında bir bek var ki?Solbekte Boateng hırslı,genç,dinamik ama Burdisso tecrübeli.Burda güçler denk gibi.Stoperde Mertesacker-Friedrich ikilisi Samuel-Demichelis ikilisine ağır basar.Özellikle Demichelis her an hata yapabilme ihtimali olan bir futbolcu.Westermann sakatlandıktan sonra Friedrich'in oynayacak olması bende bir çekince yaratmıştı ama Friedrich Westermann'ı aratmadı çok şükür.

Orta sahada Arjantin'de kim oynayacak,Mascherano-Maxi ikilisini bozup Veron'a dönecek mi Maradona?Bu pek farketmez tecrübe olarak Arjantin her türlü önde ama Bastian-Khedira ikilisi enerjileriyle bu açığı kapatabilir.Daha çok isteyen Almanya olacak ama Mascherano faktörüyle burda Arjantin bir adım önde gibi.

Forvetin arkasında dizilen 3'lüde Arjantin açık ara önde.Messi-Tevez-Di Maria üçlüsü Podolski-Mesut-Müller'e çok ağır basar,bunda en büyük faktör Messi denen uzaylı tabi ki.Evet Ertem Şenerleşip bol bol övmeyeceğim bu postta Messi'yi.Gerçekten bazen ben de "insan değil lan bu!" diyorum ama o da insan.Bunu bize en iyi gösteren de Mourinho.Mourinho takımlarına karşı hiçbir maçta gol atamadı Messi ve az buz değil 8 maç yaptı Mourinho takımlarına karşı.Eğer Löw Messi'ye serbestlik sağlarsa faturası çok ağır olabilir.Khedira veya Bastian'ın gölge gibi peşinde olması gerekiyor maç boyu.Tevez'in tam bu maç öncesi formunu bulması kötü oldu Almanya adına ama zaten Tevez bu önlemler alınmalı.Di Maria beni korkutmuyor,bu turnuvada çok kötü oynuyor.Ama bunun sebebi transferi olabilir,o da sonuçlandığına göre bu maçta patlayabilir.

Mesut ve Müller zaten hemen hemen her maçta üzerine düşeni yapıyor ama bu maç bize Podolski lazım.Sağ bek Otamendi'nin tecrübesizliğinden yararlanması lazım.Her gördüğü yerden vurmaya devam etmemeli.İngiltere maçında yaptığı gibi 4'e 3 giderken 25 metreden sallarsa işimiz zor.Müller'in içeriye kat ederek Demichelis'in üzerine gitmesi gerekiyor zira Demichelis'in bu kadar rahat oynadıkları maçlarda bile hata yaptığını biliyoruz.Mesut zaten işini yapacaktır ama Messi'yle kıyaslanmak üzerinde baskı yaratmaz umarım.

Klose ve Higuain.Higuain daha çok gol attı ama bence Klose daha iyi iş yaptı.Higuain genelde yaptığının aksine burada bedava goller atıyor.Klose'nin 10'da 1'i kadar savaşmıyor.Ama her ikisi de çok gol kaçırdı bu ana kadar ve burdan sonra telafisi yok hatanın.Forvette bir adım önde olan Almanya diyorum.Demichelis-Samuel ikilisini rahatsız edeceğini düşünerek Klose bir adım önde diyorum.Higuain Mertesacker-Friedrich ikilisi arasında kaybolup gidecektir aynen Defoe-Rooney ikilisi gibi.

Sonuç olarak tartıya koyunca denk güçler gibi duruyor.Tabi ki Arjantin kadro olarak daha güçlü ama hocalıkta Löw Maradona'nın bir adım önündedir.Bunlar birbirlerini nötrlüyor.Son derece zevkli bir maç olacak.Bol gol bekliyorum.Her iki takım da açık oynayacak ve benim erken finalim bu.Kim çıkarsa çıksın şampiyon bu eşleşmeden çıksın!

1 Temmuz 2010 Perşembe

Çeyrek Finale Bakış #2 Paraguay - İspanya


Futbolu iyi oynamak iyi futbol oynamak anlamına gelir mi sorusunu sorduruyor bana İspanya! Ben bu takımı izlerken zevk almıyorum arkadaş. Futbol, mükemmel pas yaparak çok iyi oynanıyormuş tamam; ama futbol bu mudur sizce? Biraz mücadele de görmek istiyor insan, bu adamlar mücadele etmedikleri gibi öyle paslaşıyorlar ki rakibin de mücadele şevkini kırıyorlar sanki. Arada David Villa ve Ramos'un driplingleri olmasa yemin ediyorum köpeğin önüne koymam bunların maçını(10 metre topuk pası mı olur, Allah belanızı vermesin be)

İspanya'ya bakıyoruz: Yukarıda da belirttiğimiz gibi mükemmel uyumlu bir orta sahası var. Baskıyı gördüler mi oyun Pique ve Puyol'un bölgesine kayıyor. Bir defans oyuncusuna yakışmayacak(evet o kadar sinirliyim ki bu kelimeyle betimliyorum) derecede teknik olan Pique ve hatırı sayılır tekniğe sahip Puyol da gayet güzel katılabiliyorlar bu pas trafiğine ve oyun açılmış oluyor. Rakibin o noktaya kadar presi yaymaya bir yerden sonra gücü yetmiyor tabi. Buldukları boşluklardan da gerektiğinde Villa'nın veya sağ kanadın tek sahibi görünümündeki Ramos'un driplingleriyle, gerektiğinde de Xavi ve İniesta başta olmak üzere bazen 40 metreyi bulan ara paslarıyla pozisyona girip gol arıyorlar.

Paraguay ise savunma ağırlıklı oynayan bir takım. İspanya'nın turnuvada kaybettiği İsviçre maçına bakarsak, İsviçre de savunma yapmıştı. Buldukları neredeyse ilk pozisyonu da gole çevirerek üstünlük sağladılar ve maç boyunca kapanarak üstünlüklerini kaybetmediler. Hatta pozisyon bile buldular maç çok rahat 2-0 da olabilirdi. Bu açıdan bakınca Paraguay'ı da İsviçre gibi savunma yaptığı için şanslı görebiliriz. Zaten İspanya'ya karşı hücum yapmaya çalıştığın zaman ne hale düştüğün ortada(Misal İstanbul'daki Türkiye maçı) Turnuvada şimdiye kadar İsviçre'den daha iyi performans gösterdikleri açık, bu savunma futboluyla İspanya'yı geçme ihtimalleri yok değil; ama işte o İsviçre mağlubiyeti İspanyollara kesinlikle ders olmuştur. O yüzden bu maça daha temkinli ve konsantre çıkacaklar, havaya girmemiş olarak oynayacaklar. İşte bu da Paraguay'ın turu geçmesini neredeyse imkansız kılıyor. Bana sorarsanız Paraguay, İspanya'dan daha sıkıcı top oynayan bir takım, turu geçmesinler zaten..

Trabzonspor Yeni Sezon Formaları


Beyaz forma her zamanki gibi asil, bordo forma da güçlü duruyor. Çubuklu ve yarı parçalı için ise hiç uğraşmamış gibi Nike, geçen senekilerin aynısını sürmüş bu sene de..

Trabzonspor da farklı renkli forma stratejisine girmiş bu sene (turuncuyu saymıyorum çünkü ona alıştık bayağıdır). Gri rengi seçmişler ana renk olarak. Renk bence gayet güzel, bordoyla mavinin yanına da iyi gitmiş. Ancak tasarım biraz özensiz olmuş sanki. Daha çok pijamayı andırıyor forma bu haliyle. Taraftarın da geneli gri formanın 'olmadığı' yönünde, Trabzonspor yönetimi üzerinde birkaç rötuş yaptıracak gibi duruyor..

Umarım gri uğurlu gelir Trabzonspor'a da kendilerini bu sene şampiyonluk yarışında daha iddialı görürüz.

30 Haziran 2010 Çarşamba

2 Güzel Transfer!

Geçen sene Galatasaray formasıyla bizi krizlerden krizlere sokan Caner Erkin Fenerbahçe'ye transfer oldu.Çok korkmuştum bonservisini bizimkiler alacak diye ama çok şükür ki doğru yolu buldular.Fenerbahçeli dostlara şimdiden Allah sabır versin diyorum ama çok fazla forma giyebileceğini de düşünmüyorum.Ankaragücü 3.25 milyon euro vermişti,demek Fenerbahçe daha üstüne çıktı.Gerçi Şekip Mosturoğlu yarın 1 milyon euroya 8 taksitte aldık der,biz de yalancı konumuna geliriz.

Başlıkta güzel transfer dedim ama Fenerbahçe açısından değil,benim açımdan güzel transfer bu.
Bir süredir Valencia'yı ikna edip Silva'yı iknaya uğraşan Manchester City sonunda bitirdi transferi.35 milyon euro konuşuluyor ama Silva için değer bence.Geçen sene Villa ve Silva'yı daha yüksek fiyatlarla satmayan Valencia bu yıl ekonomik krizi aşmak için bu oyuncuları elinden çıkararak daha genç ama patlama ihtimali olan oyunculara yöneliyor.

Villa satıldı,yerine Soldado alındı ki çok mantıklı bir transfer.Belki de sol kanadın sahibi Silva satılıp bizim kapımızı çalarlar Arda Turan için.15-20 falan verseler uçarak satar Adnan Polat.Valencia Milan gibi küçülüyor ama sebepler farklı.Milan işi bilmediğinden,Valencia ekonomik krizden.

Somon Rengi - Metin Oktay

Turuncu ve mordan sonra bu seneki alışılmışın dışındaki forma rengimiz SOMON! Geçen sene başındaki "bu sene mor giyiyoruz seneye de pembe giyeriz" geyiği gerçek olacak galiba..

Metin Oktay'ın Palermo'ya transfer olduğu sezon giydiği forma rengi olarak lanse edilmiş ve bu karar alınmış. Ancak o derece bir pembe tonunun tercih edileceğini sanmıyorum, bence Barcelona'nın bu sene giydiği deplasman forması tonunda olur. Mor forma kadar başarılı bir pazarlama ürünü olur mu göreceğiz; ama benim tercihim aslan motifli krem rengi forma olacak bu sene..
ps: haber http://galatasarayformalari.blogspot.com/ adresinden alınmıştır..

Çeyrek Finale Bakış #1 Hollanda-Brezilya


Grup maçları ve 2.tur maçları bitti,asıl baba maçlar başlıyor ve artık Dünya Kupası heyecanı iyice sardı hepimizi.Çok uzun zamandır maçlardan önce incelemeler yazmak istiyordum ama o kadar çok maç vardı ki hangi birini yazacağıma karar veremedim.Şimdi çeyrek finaller öncesi eşleşmelere bir göz atmanın tam vakti ki sonradan çıkarsa biz demiştik diyebilelim.Çıkmazsa da Sergen Yalçın misali kıvırırım artık ne yapalım,adam NTVSpor'da kıvırıyor ben şurda iki kıvırmışım çok mu!




HOLLANDA-BREZİLYA

Bir maçta taraflardan biri Brezilya'ysa eğer o maçın favorisi Brezilya'dır.Ne kadar kötü olurlarsa olsunlar,ne kadar eksikleri olursa olsun Brezilya varsa temkinli olmak lazım.Buraya kadar çok rahat geldiler ki kimse aksini beklemiyordu.Fakat bildiğimiz Brezilya yok sahada.Yani kazandıkları maç sonrası gazetelerde atılan "Samba" başlıkları komik geliyor çünkü bu samba değil,o kadar yavan ve sıkıcı ki olsa olsa "pilates" olur.Zor,sıkıntılı,huzursuz ama sonu güzel.

Dunga şova yönelik olmayan kazanmayı hedefleyen bir takım yarattı ve merkezine de Kaka-Robinho ikilisini yerleştirerek sonuca gitmeyi hızlandırmayı düşündü.Bu ikilinin iyi olduklarını söylemek zor,hatta imkansız.Özellikle Kaka sene başından beri çok formsuz ama milli takım o kadar iyi işliyor ki göze batmıyor bu.Fakat Kaka ne kadar formsuz da olsa asistlerde o var çünkü Kaka.Aynı şekilde Fabiano da kötü ama takım bir şekilde kapatıyor bunu,ayrıca Brezilya'nın tek forveti olarak 3 golü olması normal.

Takımın en iyi yanı defansif oyuncuları.Kalecisi,stoperleri ve ön liberoları uyum içinde.Ama en önemli parça oynadıkları mevkinin hem beki hem de açığı olarak görev yapan Bastos ve Maicon.Özellikle Maicon şu ana kadar Brezilya'nın en iyisi.Rakip hücumdayken kalesini savunuyor,takımı atağa çıktığı anda da hücumda yerini ilk o alıyor.Hücumda Cafu'dan,savunmada Carlos'tan iyi ve her ikisinin de üstüne adını yazdıracak böyle devam ederse.Bastos da Macion kadar olmasa da etkili ve işini çok iyi yapıyor.

Hollanda'ya bakarsak total futbolun hücum yönünü bırakıp tamamen defansif yönünü uyguluyorlar.Hücumda da Robben,Sneijder,Van Persie gibi yetenekli ayakları Kuyt gibi,Van Bommel gibi savaşçı isimlerle pozisyon bulmaya çalışıyorlar.Robben ilk 2 maçta hiç oynamadı,3.maçta yarım saatte bir şutu direkten döndü ve dönen top gol oldu.2.tur maçında da çıktı golünü attı ve hücumları yönlendiren isim oldu.Herkesin ortak kanısına ben de katılıyorum,Robben Hollanda'nın nereye kadar gidebileceğini belirleyecek.

Hollanda analizi daha kolay çünkü buraya kadar takım olarak geldiler,şu veya bu daha iyi oynadı,onun sayesinde burdalar diyemeyiz.Sneijder ve defansta Mathijsen bence en büyük katkıyı yapan isimler.Van Bommel de bu sene Bayern'deki iyi formunu buraya taşımış,takımın temel taşlarından biri.Kuyt bildiğimiz gibi ne eksik ne fazla.Sahada her şeyini veriyor,kaçak güreşti diyebileceğim maçı yok zaten bu adamın.Van der Vaart'ın futbolu geriye gidiyor ve Real'den ayrılmadıkça daha da geriye gidecek.

Kenardan gelebilecek Elia gibi bir oyuncuları olması çok önemli bir artı.Takımın çehresini tamamen değiştirebilecek bir oyuncu ve aniden patlıyor.Huntelaar da sonradan girerek takımına katkı sağlayabilir.

Maçın kilit adamları yazının genelinde de belirttiğim gibi Robben ve Maicon.Robben savunması hala kötü olan Bastos'u karşısında tek bulursa mahveder.Oraya yardım şart ve gidecektir de.Aynı şekilde emeklilik yaşı gelmiş olan Van Bronckhorst ile Maicon bire bir bırakılırsa orası da facia olur.Elano,Melo,Baptista sakat,Ramires cezalı.Kısıtlı kadrosundan kimi oraya yerleştirecek Dunga,yoksa sakatlardan birini tam iyileşmeden mi oynatacak bilemiyorum ama Elano ve Melo kritik oyuncular bu sistem için.Hadi Elano'nun yokluğunda Alves orayı kapatır da Melo'nun yeri dolmaz,Ramires de yokken hele.

Benim açımdan tartıda ağır basan taraf Brezilya.Özellikle savunma hattının bu Hollanda'dan gol yemesi zor.Zaten savunmada Lucio ve Maicon,kalede de Cesar Şampiyonlar ligi takımın oyuncuları ve birlikte oynamaya alışkınlar.Juan da Serie A tecrübesiyle işi kotarır.Tek zayıf halka Bastos ve onu da yalnız bırakmazlar.Hollanda da iyi savunma yapıyor ama Brezilya çok daha fazla ve daha kaliteli gol ayaklarına sahip.Brezilya kısır bir maç sonucunda Hollanda'yı geçer ve Uruguay'ın rakibi olur.

*Diğer eşleşmelerle ilgili yazılar da en yakın zamanda gelecek.
*Eşleşmelerin bulunduğu tablo Footballove isimli blogdan alınmıştır.

29 Haziran 2010 Salı

Git Gideceksen, Bekleme!


Evet Galatasaray'ın ve Türkiye'nin yıldızısın.
Evet Avrupa'da en fazla piyasası olan oyuncumuzsun.
Evet maç kazandırabiliyorsun.
Evet takım arkadaşlarını ve tribünü ateşlendirebiliyosun, heyecanlandırıyorsun.
Evet yürekten oynuyorsun.
Evet doğuştan Cim Bom'lusun..
Ama git artık vakti geldiyse...

Git artık çünkü takıma zarar veriyorsun.
Git artık çünkü ismin takımın önüne geçti.
Git artık çünkü haklı olarak kendini takımdan büyük görmeye başladın hem de tribüne sırt çevirecek kadar, Galatasaray=Arda Turan oldu..
Git artık çünkü gitmezsen bütün emekler, masraflar boşa gidecek.
Git artık çünkü gitmezsen Rijkaard kendini gösteremeyecek.
Git artık çünkü gitmezsen gelmesi gereken ekol asla gelemeyecek.
Git artık çünkü gitmezsen takımın ve senin bir yılın daha heba olacak, artık çocukluğun son dönemindesin 23 oldun!
Git artık çünkü Lucescu da Emre'ler, Okan'lar, Popescu'lar hatta Hagi'ler gitmeden kendini gösterememişti.
Git artık çünkü Emre'ler gitmeseydi Lucescu asla Lucescu olamayacaktı Türkiye sınırları içinde.
Git artık çünkü sen de Emre abinler gibi olma yolundasın.
Git artık çünkü galiba en iyisi bu.
Git artık gideceksen ne olur git, bekleme..
Ama ne olursa olsun Emre abinler gibi olma sen. Olur da dönersen yine bize dön, tecrübenle bizim takıma abilik yap; tükürdüklerini yalama!!

28 Haziran 2010 Pazartesi

Kocaman Kocaman!

Hiç de hoş olmayan bir şekilde takımın başına getirildi Aykut Kocaman. Yöntemi Oğuz Çetin'inkinden daha temiz olsa da yine ortada bir çirkinlik var. Mustafa Denizli'in yardımcılığını yaptıktan sonra onun yerine gelen Lorant'ın da yardımcığılını yapıp, Lorant'ın kovulmasının ardından sanki takımı kötü yönetenler arasında kendisi yokmuş gibi hiç gocunmadan Fenerbahçe'nin başına geçmişti Oğuz Çetin. Aykut da Daum'un üstünde sportif direktörken onun yerine göreve geldi. Evet biraz daha temiz duruyor ama yakışmıyor..

Şimdi şu soru ister istemez insanın aklına geliyor: Sen bir sene Daum'la çalışırken takımın başarısı için gerçekten tüm benliğinle çalıştın mı, yoksa bakalım olursa olur olmazsa belki takımın başına ben geçerim mantığı kafanın bir yerlerinde hep var mıydı? Futbolculuğunda hep Oğuz Çetin'in peşinden gittin ama bari hocayken, ki daha başarılı bir hocasın, bunu yapma.

Rıza Çalımbay da Bülent Korkmaz da takımlarının başına geçtiler; ama bu yöntemi kullanmadılar. Asla kullanmazdılar da. Çünkü kendi çıkarlarını takımlarının üstünde tutmuyorlar, çünkü onlar 'gerçek kaptan'lar. Evet herkes içten içe hedefine ulaşmak için fırsat kollar, takımın başarısızlığını bile isteyebilir; ama çakallığın da lüzumu yok!

Peki Aykut, Fenerbahçe Daum'la bir sene daha devam etseydi sen görevinin başında kalacak mıydın? Tabi ki kalacaktın, bendeki de soru mu! Ama sen bu görevi kabul ettiğine göre takımın başarılı olmadığını düşünüyordun, e arkadaş o zaman niye zamanında müdahale etmedin? Yetkin de vardı, desteğin de vardı kardeşim. Bırak hoca Daum olsun sen arkasındaki adam olarak katkıda bulun takıma, ne kaybederdin Aykut'luğundan? Şimdi Kocaman değer kaybettin Aykut...

Bence Daum kadar bile başarılı olamayacaksın Aykut. Çünkü yıllar boyu öğrenmektense hedefine nasıl ulaşacağın üzerinde kafa yordun. İstanbulspor'da demagoji yaptın, Gökçek'in paralarını yönettin. Bunlarla uğraşacağına hocalık deneyimini geliştirseydin belki başarılı olurdun. En azından bu bir sene Daum'un altını oyacağına Daum'dan bir şeyler öğrenmeye çalışsaydın keşke. Daum dediğin adam neredeyse Alman milli takımının başına geçiyordu be! Malesef rezil olacaksın Aykut, sonra ne yapacaksın merak ediyorum. Milli takımda Oğuz'un yardımcısı olursun belki 2012 yılında..

Oğuz Çetin'e bakıyorum hala aynı kafada devam ediyor. Şimdi de milli takımı gözüne kestirmiş. Fatih Terim'in yardımcısıydı, şimdi de Hiddink'in yardımcılığını yapıyor. Peh bu ne yüzsüzlük be!

Kazıkçı, art niyetli esnaflar vardır. Hiçbir zaman iflas etmez onlar, her zaman bir yolunu bulup para kazanırlar. Ama asla büyüyemezler, asla Migros olamazlar; Migros olmayı bırak mahallede sözü geçen "abi esnaf" bile olamazlar!!! İşte siz bu kazıkçı, kendi taraftarının bile şüpheyle baktığı esnaf olmaktan öteye geçemeyeceksiniz beyler..

27 Haziran 2010 Pazar

Il Capitano-4 Horto Magiko-1

Bizim blog için derbiydi bu maç resmen ve ben kazandım,hem de öyle böyle değil 4-1 :) Süleyman'dan sonra Hikmet'in favorisi de bavulları topladı evine dönüyor.Bu eşleşme ile ilgili bir yazı yazacaktım ve kafamda tasarladığım şey şuydu ;

Turnuvanın en iyi oynayan takımı Almanya ve Cezayir'i bile ezemeyen bir İngiltere.Almanya Sırbistan'a yenildi ama izleyen herkes büyük takımın Almanya olduğunu farketti.Ama İngiltere yendiği Slovenya maçında bile bunu bize hissettiremedi.Almanya'dan tek fazlası tecrübe İngiltere'nin.Bu tecrübe mesela kalede başlarına bela olabilir fakat.Zira David James çok tecrübeli ama refleksleri çok yavaşladı ve bu başlarına iş açabilir.Sonuç olarak çok uzatmadan söylemeliyim ki zinde,iyi oynayan gençlerin uyuşuk ama tecrübelilere karşı mücadelesinde Almanya bir adım önde dahi olsa her şey olabilir.Rooney bu maçın x faktörüdür kanımca ya turnuvaya damga vurur ya da reklamdaki adama dönüşmede ilk adımı atar bu maçta.
Maçın başından sonuna kadar korktuğum tek an diyebilirim.Eğer 5 dk içinde 2 gol yeseydik -ki yedik- maçı çeviremeyebilirdi bu genç çocuklar.Zaten bir anlık paniğin sebebi de buydu ama sonra dinamik orta sahamız işleri yoluna koydu yavaştan.Hakemler turnuvaya damga vuruyorlar.Borges de yazmış zaten kazanacaktı Almanya,katılıyorum aynen ama İngilizlerin yerinde olmak da istemezdim.

Maçın yıldızları Müller ve Bastian Schweinsteiger'di.Evet yine Bastian'ı övecem zira karşında Gerard-Lampard-Barry orta sahası varken bu kadar etkin olmak kolay değil,hem de sakat sakat.Tabi ki tüm takım muhteşemdi,en çok aksayanlar Mesut ve Podolskiydi.Kaptan Lahm'ı da saymamız gerekir heralde.

3. ve 4. gollerdeki kontratağa çıkışlar çok iyi ve çok hızlıydı.Özellikle Müller'in hızlı gelişleri çok etkileyiciydi.Tabi ki son golde Mesut'un deparı da çok iyiydi.
Horto Magiko-Il Capitano

Hikmet'le çok komik diyaloglarımız oldu maç içinde hatta bazen aşırıya kaçtık ama çok keyifliydi.Etrafımda çok az Fenerbahçeli var ve çoğunluk Galatasaraylı olduğu için onlar da pasifize olmuş durumda.Bu yüzden ezeli rekabet yaşayamıyordum bu Dünya Kupası iyi geldi şimdiden bir sonraki Almanya-İngiltere maçını iple çekiyorum,tabi ki kazanacağımızı bildiğimden :)


P.S : Resimler Borges blogdan alınmıştır.
Related Posts with Thumbnails