Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

6 Şubat 2010 Cumartesi

Haftanın Maçı


Ne Beşiktaş-Gençlerbirliği,ne Galatasaray-Kayserispor maçı.Haftanın maçı Eskişehirspor-İBB maçıdır açık ara :)

45+2'ye kadar karşılıklı ataklar vardı,45+2'de kornere giden topu son anda çevirdi Ümit Karan ve Okwuwanne isimli yeni transfer güzel bir kafayla Es-Es'i öne geçirdi.

69.dakikada Ekrem'in ortasına zor pozisyonda Tum güzel bir kafayla golü attı. Maç burdan sonra başladı asıl.77.dakikada Okwuwanne çıktı yerine Adem Sarı girdi. Eskişehirspor taraftarı iyi oynayan yeni transferlerinin çıkmasına anlam veremeyip,Rıza Çalımbay'ı istifaya davet ettiler.Tabi ben de onların Rıza Hoca'yı istifaya davet etmelerine anlam veremedim.Bu dakikalarda oyuncular da benle aynı fikirdeydi ki durakladılar bir süre.Fakat yeni transfer Sezer Öztürk'ün oyuna ağırlığını koymasıyla beraber Eskişehirspor tekrardan bastırmaya başladı ve Sezer'in ortasına Ümit Karan hafif faul kokan bir vuruşla,rakibin üzerine biraz abanarak kafayı vurdu ve golü attı.Son dakikada İBB frikik kazandı ki bana göre orda Tum kambura yatıp El Saka'ya faul yapmıştı,fakat hakem İlker Meral'di çok doğru bir yönetim beklemiyordum şahsen.(bkz.Kasımpaşa-Galatasaray maçının hakemiydi) Frikiği Ivesa kurtardı,dönen topu Vinicius tamamladı tam İBB 1 puanı kurtardık diye sevinirken ofsayt olduğunu gördüler.İtirazlar,itiş kakış bitmişti ki Herve Tum olay yerinden hakemi alkışlayarak uzaklaşmaya başladı. İlker Meral sarı kart gösterdi ve açıkladı sarı kartı görme nedenini.Tum sallamadı İlker'i ve devam etti alkışlamaya.E doğal olarak kırmızı kartı gösterdi İlker Meral ve maç öyle bitti.

Öncelikle 1 gol atıp,1 asist yapan Ümit Karan'ı çok beğendim.Devre arası Ümit'e yaramış,göbekten kurtulmuştu.Zaten bunu gol sonrası formasını çıkararak herkese gösterdi.Çok iyi oynamadı ama kaptanlığın gereğini yerine getirdi.

Maçın yıldızı tartışmasız Sezer Öztürk'tü.Sezer'in oyun stiline ayrı bir sempatim olduğundan onu dikkatle izledim ve hayran kaldım.Umarım kendisini daha iyi yerlerde görebiliriz.

Polat vs. Cansun!


2001-02 sezonu hala "Fleurquin'lerle şampiyon olduk" diye anlatılır, meşhurdur. Hakikaten de ikinci sınıf toplama futbolcularla şampiyon olmayı bir yana bırakın, şampiyonlar liginde çeyrek finali son maçta kaçırmıştık o sene.

O sezonun Galatasaray tarihi açısından bir diğer önemi hep unutulur ama. 2001-02 sezonu Galatasaray tarihinin en kısa yönetimde kalan başkan ve yönetim kurulunun görevde olduğu senedir. Mehmet Cansun ve ekibi sadece sekiz ay görevde kaldıktan sonra olağan genel kurulda Özhan Canaydın'a kaybederek kulüp tarihinin en kısa süre görevde kalan yönetimi olarak tarihe geçtiler. Bu sekiz ayda yaptıkları ise hala övünülerek anlatılır Galatasaray taraftarı tarafından..

O sene resmen baştan bir takım yaratıldı. Mondragon, Perez, Victoria, Fleurquin, Ayhan, Sergen, Berkant, Ümit Karan transfer edilip; Taffarel, Popescu, Ahmet Yıldırım, Ümit Davala, Emre, Okan, Jardel ve sonraları da Hakan Ünsal takımdan gönderildi/kendileri kaçtı.

O günlerde takımın içinde bulunduğu ekonomik durum; ancak bu ölçüde transferlere izin veriyordu. Cansun yönetiminin elinde şimdiki imkanlar olsaydı onlar da böyle ses getiren transfer yapabilirler miydi bilmem. Ama o yönetimle bu yönetim arasındaki en önemli farkı söyleyebilirim. Cansun döneminde takım üç kulvarda da yola devam edeceğinin sinyalini verdiğinde, forvet hattı sakatlıklarla boğuşuyordu. Aynı bugünkü gibi değil mi? Tabi o zaman, şimdiki imkanlar olmadığından alınan futbolcu "Jo" ayarında olmamıştı, mütevazi ama fayda sağlayan, biraz da Lucescu kontenjanından "Radu Niculescu" gelmişti. Ama üç kulvarda iddialı mücadele etmek kolay değil. Bunun yanına bir transfer daha gerekirdi. O yönetim gidip de bu transferi zaten formda olan Hasan Şaş'ın yerine yapmadı tabiki gitti ne olur ne olmaz elde bulunsun diyerek Bursaspor'dan Murat Sözkesen'i de sezon sonuna kadar kiraladı. Ve gerçekten o Murat Sözkesen önemli bir virajda, Diyarbakırspor karşısında galibiyet golünü atarak (maç 1-0 bitmişti zaten) önemli bir haftada takımın liderliği kaybetmemesini sağladı..

Şimdi bakıyoruz. Takım yine üç kulvarda iddialı mücadele ediyor ve yine forvet hattında sıkıntı var. O bölgeye ilk transfer Jo oluyor, takdir ediyoruz. Gerçekten takıma bir şeyler verebilecek bir futbolcu, Avrupa'da oynayamayacak ama olsun diyoruz, zaten Haldun Üstünel de ikinci transfer olacağının müjdesini veriyor. Tamam diyoruz zaten bir oyuncu daha alacakmışız varsın Jo, Avrupa'da oynamasın.. Ama o da ne bir bakıyoruz ki ikinci transfer santrafor mevkisine değil de zaten formda olan Keita'nın mevkisine yapılıyor. Haydi zorlarsan sol kanatta oynar ama orada da normal şartlar altında Arda var değil mi? E nereye peki bu transfer. Tamam diyoruz yine de genç futbolcudur, belki bir patlama yapar Galatasaray'da, bir tane de içerden transfer olur artık diyoruz.. Bir bakıyoruz ki ara transfer süresi geçmiş ama ne gelen var ne giden. Ne yani bir Murat Sözkesen daha bulamadık mı bu ligden? E şimdi Jo sakatlandı işte, bugnde de önemli bir viraja çıkacağız Kayserispor karşısında. Ve bugünler için düşünülüp transfer edilmiş bir Murat Sözkesen'imiz yok bu defa.. Tamam Sercan Yıldırım için anasının nikahını istiyor bu sefer Bursaspor, e abicim daha mütevazı, hani Jo sakatlandığında en azından ligde güvenebileceğin bir adam yok mu başka. Gençlerbirliği'ne iki futbolcuyu bedelsiz göndermişsin bir Mustafa Pektemek'i getiremiyor musun yerli forvet olarak? Veya kadrosu batan geminin mallarına dönen Sivasspor'dan Mehmet Yıldız'ı getiremiyor musun yine yerli forvet olarak? E öyle yaparsan takımdan resmen kovduğun yerli forvet Necati de gelir 90'dan örümcek ağlarını alır senin, bugün de santraforsuz çıkarsın Kayseri'nin karşısına..

5 Şubat 2010 Cuma

12 Dakika

Vidic ve Puyol'la beraber dünyanın en iyi 3 defans oyuncusundan biridir benim John Terry.Önce annesi kleptoman çıktı,sonra babası kokain satıcısı ve şimdi de kendisi Wayne Bridge'in sevgilisini hamile bırakmakla suçlanıyor.Basın ve kamuoyu olay duyulduğundan beri Terry'nin Güney Afrika'ya gitmemesi gerektiğini,Terry'nin Milli Takım kaptanlığına devam edemeyeceğini yazıp durdu.Federasyon da topu Fabio Capello'ya attı.

Capello bugün Terry ile sadece 12 dakika görüştü ve Terry'i kaptanlıktan aldı.2.kaptan 1.kaptanlığa yükselir büyük ihtimalle.Capello'nun açıklamasının tamamı ;

“Uzun uzun düşündükten sonra kaptanlığı Terry’den almanın en doğrusu olduğuna karar verdim. Terry kaptanlığı süresince hep olumlu davranışlar sergiledi ancak bu kararı alırken başka konuları da göz önünde bulundurdum ve İngiltere takımı için en doğrusunun bu olduğuna karar verdim. İngiltere için en iyisini istemem bu kararda etkili oldu. İlk olarak Terry’e haber iletildi. Terry’i kaptanlığa seçerken ikinci ve üçüncü kaptanları da belirlemiştim. Bu kararın değişmesi için bir sebep yoktur. Bu kararı bana bırakan federasyona teşekkür ederim.”

Fabio Capello



Kaynak :
http://www.footballove.com/2010/02/05/capello-terryden-kaptaligi-aldi/

Galatasaray'ın Hücum Sorunsalı



Galatasaray'da Jo sakatlandıktan sonra hücum sorunu iyice ortaya çıktı ki bu bizim Baros sakatlandığı günden beri konuştuğumuz bir şeydi.Sene başında Sercan'ın gelmesi gerektiğinin şart olduğunu söyledim defalarca.Baros'un tek alternatifinin Nonda olması,büyük paralarla kurulan bu kadronun hedeflerine ulaşmasını zorlaştıracağını düşünüyordum.Aslında Baros'un sakatlanacağını düşünmüyordum,çünkü Baros sık sakatlanan bir oyuncu değildir. Fakat formsuz olacağı dönemler,üst üste maç yapmaktan yorgun düşmesi ve geçen sene sık sık gördüğümüz cezalı duruma düşmesi gibi durumlar karşısında tek alternatif Nonda olmamalıydı.3 kulvarda da kupa isteyen bir takımın böyle saçma bir kadro kurmaması gerekiyordu ama maalesef seneye bu kadroyla başladık. Nitekim Baros sakatken bile her maç Nonda 11 oynayamadı.Oraya Arda çekildi olmadı,Kewell çekilince takım biraz rahatladı. Kewell top tutabiliyordu,zekası ve futbol bilgisi sayesinde rahatça pozisyona giriyordu. Fakat Kewell da sakatlanınca forvet almak zorunlu hale geldi. Jo alınınca biraz da olsa rahatladık,Avrupa'da oynayamayacaktı ama olsun Nonda'yla değişmeli oynar diyorduk ki Gio'nun gelmesiyle Nonda gönderildi.

24 kişilik kadroda tek bir forvetin olması bile bile ladestir benim için.Hele ki sakatlıkların bu kadar sık olduğu ve sakatlananın geri gelmediği bir ortamda...Açık söyleyeyim Sercan'ın gelemeyeceğini devre arası başladığından beri biliyordum.12 milyon euronun telaffuz edildiği bir ortamda Beşiktaş ve Fenerbahçe alabilirdi Sercan'ı ama Galatasaray alamazdı!E adama derler,Elano'ya 8 milyon euro verdin Sercan'a 12 vermek ahmaklıktır diye.Sercan alınamıyorsa Gökhan Ünal,Fatih Tekke,Mustafa Pektemek seçeneklerinden biri alınmalıydı,hatta hiçbiri olmuyorsa Özgürcan,Hasan Kabze gibi isimlerden biri geri çağırılmalıydı!

Asıl sorun şimdi başlıyor Galatasaray için.Atletico Madrid karşısında forvetsiz oynayacağımızı biliyorduk ama daha zaman var diye kimse bunları konuşmuyordu.Geçen hafta Denizlispor karşısında forvetsiz oynadığımız 20 dakikada da,çarşamba günkü Antalyaspor maçında da 60 dakika gördük ki forvetsiz oynayamıyoruz! Forvette Gio oynarsa saldıran takımlara karşı kontratak oynayarak başarılı olma şansımız olsa da Kayserispor gibi iyi savunma yapan takımlara ya da gol atmak zorunda olunan Antalyaspor rövanş maçında başarılı olmak çok zor. Bu yüzden bence daha güçlü,daha saldırgan,daha ısırgan bir oyuncu olan Keita forvete çekilmelidir.

Franco

Uğur-Neill-Servet-Caner

Sarp-Barış

Elano

Gio-Arda

Keita


4 Şubat 2010 Perşembe

Alışamadıklarımız! #2 [Feyyaz Uçar - Fenerbahçe]

Yeşil sahaların esprili, çapkın ve sıradışı gol kralı; Beşiktaş'ın efsanevi MAFyasının "F"siydi! Bülent Karpat'ın bir maçtan önce kendisine yönelttiği "Gol sözü veriyor musun Feyyaz?" sorusuna "Yok!" diye ayar verip kıçımızın yağlarını eritmişliği vardır.

Avcılarspor altyapısından Beşiktaş alyapısına, Beşiktaş'ın Avcılarspor kadrosundaki futbolculara birer takım forma yaptırması karşılığında transfer oldu. Derken A takımı ve şampiyonluklar geldi. Attığı goller ve umursamaz tavırlarıyla Beşiktaş taraftarının sevgilisi olmakta zorlanmadı..

Ancak her güzel şeyin bir sonu vardı. Nasıl olduysa 1994-95 sezonu başında kulüp tarafından verilen çekin tarihi geldiğinde bankada paranın henüz yatmadığını gören Kibar Feyzo çekin arkasını yazdırmış, bunu duyan efsanevi başkan Seba da "Beşiktaş'ta böyle şeyler olmaz!" diyerekten Feyyaz'a kapıyı göstermiş..

Beşiktaş taraftarı uzun bir süre bu kararı kabullenmedi tabi. Ne "Büyük başkan Feyyaz'ı bize bağışla" tezahüratları, ne de "Feyyaz'sız Beşiktaş, yumurtasız menemene benzer" pankartları etkili olmadı Seba'yı bu kararından döndürmeye. Ve Fenerbahçe'de soluğu aldı Bay Gol! Fenerbahçe'de bir seneden biraz fazla oynadı ama ne sarı lacivertli taraftarlar benimsedi onu, ne de siyah beyazlılar unutabildi. Zaten Feyyaz hiçbir zaman diğer kaypaklar gibi çıkıp "Ben zaten Fenerbahçeliyim" veya "Çocukken feneri tutardım" diye açıklamalar yapmadı. Onun yerine "Beşiktaş'lıyım ama Fenerbahçe bana en kötü zamanımda sahip çıktı" diyebildi, bunu diyebilecek kadar da adamdır!

Sonuç olarak Türk futbolunun en büyük değerlerindendir Feyyaz Uçar. Keşke çek olayı hiç yaşanmamış olsaydı da jübilesini kara kartallarda yapabilseydi Bay Gol!!

3 Şubat 2010 Çarşamba

Neler Oluyor!




Maça golle başlayıp sonra bi şekilde bocalamayı nasıl başarıyor Galatasaray bilmiyorum ama gerçekten can sıkıcı bi hal almaya başladı bu olay. Daha 10.dakikada Arda'nın şık golüyle öne geçmişsin, defansif bir takımla sahaya çıkmışsın. Hani bu takım gol de atmaz gol de yemez denen türden! Ama bu takımın adı Galatasaray. Defans 4'lüsünün 4'ü de stoper özellikleri olan adamlar ama o kadar basit hatalar yapıyorlar ki, Servet hariç hiçbirini beğenmedim. Galatasaray'ın en iyisi kimdi derseniz bulamam ama en kötüsü kimdi diye sormaya bile gerek yok bence. Emre Güngör ben bu takımın en kötüsüyüm diye bas bas bağırıyor! İlk yarıda özellikle beni futboldan soğuttu. Bi yandan da düşünüyorum Lucas Neill sağbek de oynayabiliyordu, keşke Rijkaard-Neeskens ikilisi Emre ile Neill'in yerini değiştirse diye! Ama gerçekten Rijkaard inadım inat, götüm iki kanat diyen tiplerden.

Ayhan Akman şu kadar eksikle bile oynatılmaması gereken bi adam. Şu topun üstüne basıp dönmeleri öldürdü yine beni. Pas versene kardeşim bok mu var dönüp duruyorsun! Sarp bile sürekli dikine oynayan adam bile durmaya alıştı Ayhan'la oynarken.



Kaleci Ufuk bu gece beni hayal kırıklığına uğrattı. İlk gol yenmez be Ufuk. Nasıl bir atlamadır o topa? Ayrıca 2 defa uzaklaştıramadın topu, dönüşünde yiyorduk golleri. Defansla anlaşamıyor henüz, bu sorunu gidermesi lazım kaleyi istiyorsa.



Jo niye sakatlandı, nasıl oldu bilmiyorum ama acilen takıma kurşun dökülmesini istiyorum. İyi dediğimiz 3 gün yaşamıyor bu nasıl iş yaw! Bugün de gördük ki Atletico maçlarında işimiz çok çok zor! Santraforsuz rakip kaleye bile gidemiyoruz, üstüne üstlük ilerde top tutamadığımız için top sürekli ceza sahamızın etrafında geziniyor... Dos Santos'tan ümitliyim ama fiziğini biraz güçlendirmezse bu takımda oynayamaz. Oynarsa da torpille oynar! Yalçın yanından geçiyor Santos yerde, Batak geçiyor aynı şekilde, Şenol geçiyor öyle en son Tita'yla omuz omuza girip düştü ben de dayanamadım sövdüm! Elano'nun bi pozisyonunu da önüne geçip yedi zaten.
Barış için bir şey demiyorum artık. Klasik Barış, yeteneksiz ama hala kendini teknik sanıyor. Koş ulan senin başka işin yok. Zidane ruleti yapmaya çalışma,sağından atıp solundan geçmeye çalış ille çalım atman lazımsa! Ayrıca Arda'nın 30 metreden attığı müthiş topu kontrol edemedin ya sana bi şey demiyorum artık.


Caner ve Arda çırpınan isimlerdi ama 2.yarı Caner kayboldu. Nerede oynayacağını bulamadı sanırım. Ben de bi ara kimin nerde oynadığını şaşırdım. Arda'nın golü çok şıktı, gol atmayı da öğreniyor yavaş yavaş Kaptan.

Antalyaspor iyi takım, iyi savaşıyor, iyi koşuyorlar. Şifo'yu takdir etmek lazım, bedavaya aldığı bitti denilen topçularla iyi bir takım yaratmış. Hiç durmuyorlar, pire gibiler. Bi Beşiktaş maçlarında duruyorlar, onun da sebebini bulamadım. 2.gol ofsayt gibiydi ama yine de vuruşa kocaman alkış lazım. Helal olsun Neco, seni yedekte bile tutmaya tenezzül etmeyenlere güzel cevap verdin!


Neyse Galatasaray turu geçer ama oyun hiç ümit vermiyor. Forvetsiz işimiz çok zor. Bari Keita oynamaya başlasa bir an önce!





Levent Özçelik'in Djheoua'nın adını çok sevdi sık sık söyledi :) hatta ara sıra Jo'ya bile söyledi. Çok seviyor adamı belli, zenci olmasının etkisi var mı bilemiyorum! Ayrıca taçları bile büyük bi heyecanla anlatarak maça heyecan kattığını sanması ilginçti.

Dön Ne Olur!


Önce Denizli maçında Uğur Uçar,bugün de ilk yarıda Emre Güngör. Sabri Sarıoğlu gel kanser olacaksak sebebi sen ol,bunlara bırakma bizi.En azından sana alışmıştık,hatta sebepsiz,gereksiz gülümsemeler yaratıyordun yüzümüzde hata yaptığında bile. Dön ne olur bir an önce Sabri!

Bu vesileyle Sabri ile beraber çekirdek çitleyen Harry Kewell'a da özlemlerimizi sunalım.

Çukur!


''Beşiktaş'tan Fenerbahçe'ye geçtiği için hiçbir zaman kendimi hain hissetmedim. Fenerbahçe'ye geçişimde para önemli rol oynadı." Tümer METİN


"Sana alçak demem,alçaklık bir seviyedir.Sen çukursun,çukur!" Necip Fazıl KISAKÜREK

P.S : Beşiktaşlı değilim ama Tümer Metin Hıncal Uluç'un deyimini kullanacak olursak "hain kere haindir"...

Fatih Sultan Tekke


Fatih Tekke Trabzonspor'a gelecek mi gelmeyecek mi tartışmaları nihayet sona erdi.Trabzonspor Teogol'üne kavuştu,Tekke de yeni takımına. Dubai'de Zenit'le kampta olmasına rağmen Spaletti'nin sistemine uymaması dolayısıyla Avrupa içi bir transfer yapacağını biliyordum Tekke'nin. Gökdeniz kıyağıyla mı bilmiyorum ama son 2 yılın şampiyonu Rubin Kazan transfer etti Tekke'yi.

Trabzonspor'da yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen,birbirlerinin saha içi ve dışında en yakın arkadaşları olan Tekke ve Gökdeniz Rusya'da buluştu. Türkiye'ye dönmemek onlar için en hayırlısı çünkü eminim ki birileri geldikleri anda "şike-bahis skandalı" ile ilgili yorumlar yaparak hem onların hem gittikleri takımın huzurunu bozacaktır.Dominguez'in Valencia'ya transferi sonrası Tekke'nin forma şansı artmıştır kanımca. Zaten Gökdeniz ona attıracağı gollerle arkadaşının takımdaki yerini sağlamlaştırır. Hayırlı olsun hem Tekke için hem Trabzonspor camiası için.2 tarafın da kafası az da olsa rahatlamıştır bu transferle.



Hayro Geri Döndü!


Hakkında en çok geyik yapılan futbolculardandır Hayrettin Demirbaş. Benim gibi 80'lerin ikinci yarısında doğmuş kuşağın da yakından tanımak zorunda olduğu kalecilerdendir. Futbola yeni yeni merak salıyorsunuz, mahalle arasındaki maçlarda yaşınızın küçüklüğünden kaleye geçiyorsunuz. İdolünüz olan kaleci de ya Hayrettin, ya Engin, ya da Bako! Eğer biraz babanız veya dayınız futbolla ilgiliyse Schmeichel'i, Simoviç'i falan da tanıyorsunuz o kadar..
Neyse Acur'un programındaki performansıyla 51 Niğdesporlu yöneticilerin dikkatini çekmiş Hayro. Arayıp demişler ki "Hayro formundan hiçbir şey kaybetmemişsin, ya bir kaleci bul ya da sen gel" Hayrettin de teklifi kabul edip takımla antrenmanlara başlamış. Amatörde iki maç daha yapıp kazanmaları halinde 3.lig'e yükselme maçlarına çıkacaklar. Hey yarabbim..

Emmanuel Emenike

Bu arkadaş tip olarak andırsa da Nijerya'nın İbrahim Tatlıses'i değil, zaten İbo olmak kolay değil olsa olsa Nihat Doğan olur bundan :) Emmanuel Emenike Kardemir Demir Çelik Karabükspor'un golcü oyuncusu. Ligde şu ana kadar oynadığı 15 maçta 8 golü var.

Çok güçlü oyuncular için kullanılan bir tabir vardır, "tank gibi" diye. Ben de sık sık kullanırım. Bu Emenike denen arkadaş bariz bir "tank". Gibisini kullanmıyorum çünkü gerek yok. Sene başından beri izlediğim her maçında etrafındakilere çarpa çarpa ilerleyişini gördüm, çarptığı an ayakta kalabilen görmedim; ki takip edenler bilir bank asya'da genelde fizikli,kora koru iyi bilen topçular vardır. E.Emenike fiziği sayesinde gol atmakla kalmıyor, birçok asist de yapıp arkadaşlarına pozisyon hazırlıyor. Çok muhteşem bir tekniği yok. Türkiye'de 3 büyükler hariç her takımda oynayabileceğini düşünüyorum. Henüz 22 yaşında, 10 Mayıs 1987 doğumlu. Eğer Karabükspor süper lige gelecekse bunda Emenike'nin büyük katkısı olur. 200 bin TL ya da 100.000 euro gibi cüzi bir fiyatmış bonservisi Karabük'e gelmeden fakat Karabükspor kiralamış. Süper lig takımlarından biri bu fiyata ya da biraz daha fazlasına bu adamı alırsa pişman olmaz diyorum.

Karabükspor en yakın rakibi Konyaspor'un 3 puan önünde lider durumda. Süper lige gelmeleri sürpriz olmayacak. Bu hafta kafaya oynayan Altay'ı 3-0'la madara ettiler ve Emenike müthiş 1 gol ve 1 asistle maçın yıldızı oldu. Uzun bir Karabükspor yazısı hazırlıyorum, yakında postlarım.

Alışamadıklarımız! #1 [Haim Revivo - Galatasaray]


Bazı futbolcular vardır oynadıkları takımlarda yaşadıkları/yaşattıkları başarılarıyla özdeşleşmişlerdir. Ama öyle bir gün gelmiştir ki şartlar ezeli rakibin formasını giymek zorunda bırakır. Genellikle de gittikleri ezeli rakiplerinde eski şaşalı günlerinden uzak kalırlar. İşte onları anlatan bir yazı dizisi olacak bu. Sizin de mutlaka yazılmasını istediğiniz transferler varsa yorumlarda bildirirseniz mutlaka değerlendiririm. Yalnız bu diziye Sergen Yalçın gibi gittiği kulüpte benimsenen veya Fahri Tatan gibi gittiği iki kulüpte de tutunamayan futbolcular konu edilmeyecektir..

İlk olarak Haim Revivo'yla başlamak istiyorum. Galatasaray'ın tarihinin en başarılı yıllarının ardından artık şampiyonluğu kesin olarak isteyen, bu yönde teknik kadro ve oyuncu kadrosu bazında büyük revizyona giden Aziz Yıldırım'ın (gerçi o günlerde yılda iki defa revizyona gidiyordu Aziz başkan; ama bu sefer ilk defa aklı başında yapıyordu bu işi) Celta Vigo'dan transferiydi İsrailli..

Fenerbahçe'de 10 numaralı formasıyla fırtına gibi esti. 2000-01 sezonunda gelen şampiyonluğun en büyük pay sahibiydi. 2001-02 sezonunda da takımın en önemli silahıydı ve yine iyi maçlar çıkardı.

2002-03 sezonunda ise Ortega'nın da transfer edilmesiyle gözden düşmeye başlamıştı artık. Yedek kalmaktan şikayet eder, huzursuzluk çıkarır olmuştu. Devre arasında da bir diğer yıldız Rapaiç ile birlikte bonservisleri ellerine verildi. Fatih Terim'le eski günlerine dönmek isteyen, Felipe'yi ülkesine kaçırmış Galatasaray'da aldı o da soluğu. İlk çıktığı Bursaspor maçında biri frikikten olmak üzere attığı üç gol umut vermiş olsa da hafızalarda yer eden başka maçı olmadı. Bir tek Fenerbahçe maçında direkten dönen aşırtmasını hatırlıyorum ben.. Sarı kırmızılı formayla 10-12 maç yapıp ülkesinin yolunu tuttu.

Sonuç olarak akıllarda Fenerbahçeli Revivo olarak kaldı ve öyle de kalacak. Ancak değişik bir adam bu arkadaş. Ülkesinde FC Ashdod forması giydi ve bu takımda futbolu bıraktı. Futbolu bıraktıktan sonra bu klübü satın aldı ve mavi-beyaz olan renkleri sarı-kırmızı'ya çevirdi. Formalar da Galatasaray formalarının aynısı olarak dizayn ediliyor; bir örneği de aşağıda, aynı 2001-02 sezonunda giyilen forma. Neden Celta Vigo veya Fenerbahçe değil de Galatasaray? Haim Haim bir acayip adam!

2 Şubat 2010 Salı

Toni'yi 12 Yıldır Bekliyor!


Bayern Münih'ten Roma'ya transfer olan İtalyan golcünün model sevgilisi Marta Cecchetto 1998'den beri Toni'nin evlenme teklifini bekliyor. Yuvaya dönüşle beraber hayatında ciddi kararlar almaya başlayan santrafor acaba evliliğe mi adım atacak, yoksa yine topu taca mı atacak? Yenge de fena değil hani..

İl Capitano'nun Seyir Defteri #4


Seyir Defteri'ni güncellemek için güzel bir hafta :) çok sayıda parça parça olay var,birleştirmek lazım tek konuda.

*Leo Franco'dan başlamak istiyorum.Karısının mutsuz olduğu Arjantin veya İspanya'ya gitmek istediği söyleniyor.Leo'nun düşen performansının sebebi bu diyorlar ama Leo Beşiktaş ve ilk PAO maçı hariç hiç performans yükseltmedi ki...Hep aynı vasat performans.Şu saydığım iki maçtan başka iyi oynadığını hatırlamıyorum. Galatasaray kalecisinin hele ki yabancı kontenjanını işgal eden bir kaleciyse Eskişehirspor kalecisi Ivesa'dan ya da Bursaspor kalecisi Ivankov'dan iyi olması gerekir.Aynı seviyede olması bile kurtarmaz. E bizim Leo yenecek her golü yiyor ara sıra yenmeyecek golleri de yiyor. E madem bu adam maç kurtarmıyor koyun kaleye Ufuk'u,Aykut'u hata yapacaksa onlar yapsın bari... Atletico Madrid sempatizanı olarak sözleşmesinin yenilenmeyeceği açıklandığında mutlu olmuştum ki taraftarı olduğum takıma geldi bu adam :) Daha çekecem Leo Franco'dan heralde ben. Sözün özü Leo'yu bir maç daha kalede görmek istemiyorum,kalede Ufuk kulübede Aykut görürsem çok mutlu olurum...

*Neill'in gelmesi herkesten çok Servet'e yaramış gibi.Çok iyiydi son maçta,biçerdöver gibi önüne geleni ezdi geçti.Nazar değmesin,böyle devam et Türkü Baba.

*Fenerbahçe-Denizli maçında Özer ve Selçuk'u çok beğendim. Uğur Boral da Sevilla maçını hatırlattı bizlere. Abdurrahman Dereli'yi çok beğenirim normalde ama sakatlıklar çok kötü etkilemiş,berbattı. Selçuk da Cristian'dan eksiği olmadığını,aksine ofansif olarak daha iyi olduğunu gösterdi ama Cristian'dan tek eksiği istikrar ne yazık ki!

*Genç Semih oynadığı her maç üstüne koyarak ilerliyor ama Guiza iyileşince yine yedek ve bunu o da biliyor! Semih'in yedek kalması değil sorun,sorun Semih'in bunu kabul etmesi.Semih iyice alıştı yedekliğe.Euro 2008'in yıldızı,sezonun gol kralı bi sene sonra yedek kalıyor ve bunu sorun etmiyorsa ondan hiçbir şey olmaz.Semih bu sene sonunda da transfer olmazsa ben tümden umudu kesecem ondan.

*Kaptan Arda müthiş ayar vermiş yine.Petit yazmış,buyrun ondan okuyun.Link!

*Extensor da çok güzel bir yazı yazmış.Tamamen aynı düşünmüyorum,farklı düşündüğüm yerler de var onunla ama bu yazının güzel olduğu gerçeğini değiştirmez.Farklı görüşlerimi daha uygun bir zamanda yazacam ama Extensor'un yazısı için burdan buyrun.Link!

*Konyalı Portlandlılar da çok beğenerek takip ettiğim bir blog.Müthiş bir video eklemişler,izlenilesidir.Link!

*Avatar güzel film.3D,3G,HD falan anlamam ben,izleyip de etkilenirsem güzel filmdir o benim için. İnsanoğlunun doğaya yaptıklarını anlamak istiyorsanız Home belgeselinden sonra izlenecek filmlerden biridir Avatar.

*Arsenal-ManU maçı vardı haftasonu.Nani ve Rooney muhteşem oynadı.Hem Nani'nin hem Rooney'in golü izlenmeli.Tüm goller için link!

*Transferler bitti sonunda. Robbie Keane Celtic'e transfer olmuş.Ayrıntılar için Footballove'a bağlanıyoruz.Link!

*Premier lig hastası bi arkadaşım geçenlerde sordu "Premier Lig mi Serie A mı?" diye.Ben de "bizim lig" dedim.Gerçekten ayar oluyorum sürekli bizim ligi aşağılayıp diğer ligleri sürekli övenlere.Mehmet Demirkol mesela.Sürekli ağzında bir "marka değeri" lafı. Sen ülke futboluna gereken değeri veriyor,onu koruyor musun ki "marka değeri" diye beyin yiyorsun. Evet hem seri A'yı hem premier lig'i çok seviyorum,hatta Rusya ligi,Bundesliga gibi ligleri de keyifle izliyorum.Ama benim için Galatasarayımın maçı varsa diğerleri hikayedir.Ya da ne bileyim Fenerbahçe'nin,Beşiktaş'ın,Trabzonspor'un maçı varsa,ya da Kayserispor-Bursaspor maçı varsa yerim Premier lig'i de Serie A'yı da :)

*Neyse uzatıp sıkmayalım kimseyi.Blogumuzun büyüdüğünü,izlendiğimizi,okunduğumuzu hissediyoruz.Görüşlerimizi fazladan 3 kişi okursa bizim sevincimiz artar,lakin sizden de bizimle engin görüşlerinizi paylaşmanızı istiyoruz.Olumlu ya da olumsuz her türlü görüşe açığız.

*

Sampdoria Ülkü Ocakları Başkanı!


Beşiktaş Taraftarına Çağrı

Biz Beşiktaşlıyız
Sizin Olsun Oyunuz
Cuma 20:15'te
Kutlayın Artık Biz Yokuz


Var Mısınız
Yokluğunuzu Hissettirmeye..?


Bir Beşiktaş taraftarı tarafından samimiyetini, aşkını ortaya koyan tüm Beşiktaş taraftarına çağrıdır; bulunduğumuz tribünleri 15. dakika itibariyle terk ediyoruz.

Kapalı Tribün: Eski Açık Tarafında
Eski Açık 1: Kapalı Tribün Tarafında
Eski Açık 2: Numaralı Tribün Tarafında
Numaralı: Bireysel
Yeni Açık: Kapalı Tribün Tarafında yer alıp çıkışa yönelebilirler.

http://www.facebook.com/event.php?eid=275980124191


Ekşi Beşiktaş blogdan böyle bir çağrı yapılıyor tüm Beşiktaş taraftarlarına. Bir Galatasaraylı olarak Yıldırım Demirören'li bir Beşiktaş görmekten ben bile rahatsızım ki sizleri düşünemiyorum bile. Ha Murat Aksu çok mu iyi adamdır,bence değildir ama alternatiftir. Bu aynı Deniz Baykal mevzusu gibi. Deniz Baykal CHP'den gitsin. E tamam gitsin de kim gelsin? Var mı aday,var mı adayın?YOK... Beşiktaş önce birleşmeli,aksi halde olan yine taraftara olur. Seba'sı,Hikmet Çetin'i,Rahmi Koç'uyla birleşmeli...

Her neyse mevzuuyu uzatmayayım daha fazla zaten beni ilgilendiren bi durum yok ortada. Ama Ekşi Beşiktaş blogunun bu çağrısını duyurmak önemlidir,direnişin,başkaldırının her türlüsü güzeldir...
http://eksibesiktas.blogspot.com/2010/02/besiktas-taraftarna-cagr.html

Tek Aşkıydı Galatasaray!


02/02/1936-

İyi ki doğdun Taçsız Kral,
İyi ki GALATASARAYLISIN!!!

1 Şubat 2010 Pazartesi

Aydın Yılmaz Mı?


Aydın Yılmaz pişmesi amacıyla bir kez daha kiralanıyor eğer bi aksilik çıkmazsa son anda. Aydın'ın pişmesini Konya'dan beri bekliyoruz. 90+3'te Konyaspor'a attığı golden beridir "bizim bi Aydın var,çok büyük topçu olacak." deyip duruyoruz. Biz Galatasaraylılar altyapı hastasıyız,altyapıdan çıkan bir topçu bizim için dünya yıldızı kadar değerlidir. Defolarını görmeyiz,hata yapar sırtını sıvazlarız,"evladımızdır" der geçeriz. Aydın için de aynı şeyleri söyledik. Umudumuzu hiç kaybetmedik,etmemiştik daha doğrusu. Ben geçen sene ortasından beri vazgeçtim Aydın'dan. Aydın'la ilgili fikrimi soranlara da hep ondan artık bi şey olmaz dedim.

Arda'dan çok daha yetenekli olduğunu düşünüyorum.Aydın çıkar çıkmaz şutu vardı,hızı vardı,çalımı vardı. Arda öyle değildi. Mlada Boleslav maçında 2 gol attığında bile şutu olmadığını ama çok zeki ve özgüvenli olduğu belliydi. Arda mı Aydın mı daha teknik derseniz de Aydın derim ama teknik olmak yetmiyor. Arda çalıştı,hem tekniğini hem şutunu(az da olsa) hem özgüvenini geliştirdi.Ne sayesinde?Hırsı...Evet Arda hırslı,hem de çok hırslı. Meşhur bir fotoğrafı vardır Arda'nın,Hagi'nin golüne sevinirken. O fotoğraftaki çocuk tek dileğinin bi gün Sami Yen'de Galatasaray formasıyla maça çıkmak olduğunu söyledi geçenlerde. Evet Arda'yı o hırsı getirdi bugünlere.

Ama Aydın Yılmaz'da o hırsın zerresini göremedik ne yazık ki!!! Aydın Eric Gerets,Abdullah Avcı,Feldkamp,Skibbe ve şimdi de Rijkaard gibi iyi hocalarla çalıştı ama değerini bilemedi. Hala tek özelliği rakipten bir adım daha hızlı atabilmesi. Ama o kadar güçsüz ki omuzu yediği an ayakta duramıyor düşüyor. Rijkaard bu sene Aydın'a 15 maçta 11 çıkma şansı verdi. Netanya maçı hariç Aydın'ın bi şeyler yaptığı bi maç sayamıyoruz. Netanya'ya iki maçta 10 gol attı bu takım,Netanya'ya karşı yaptıklarını küçümsemiyorum ama tek maçlık performans için küçümsüyorum. Aydın Yılmaz gece hayatı olan,gezen tozan bi insan değil. Bu güçsüzlüğün,bu zayıflığın sebebi ne bilmiyorum ama Aydın Yılmaz için Eskişehirspor son şans! Rıza Çalımbay iyi hocadır,Aydın oynarsa formayı verir. Ki zaten Es-Es'in kadro derinliği yok,Volkan Yaman gittiğinden beri 11 oynuyor. Aydın orda da oynayamazsa Okan Koç gibi,Cafercan gibi,Özgürcan gibi küçük ligin büyük takım görmüş topçuları arasına katılır.

Aydın'dan bahsetmişken Konyaspor'a 90+3'te attığı gol izlemeden geçilmez.

Kavalalı Denilson Paşa!


90'lı yılların fiyaskolarından biri olan Denilson, Mehmet Ali Paşa'sıyla ünlü Yunan takımı Kavala ile anlaştı. O kadar boş bir takımla anlaştı ki postu doldurmak için saçmalıyoruz böyle. Nereden nereye, tey tey..

Cassano'ya İzin Çıkmadı!


Yanlışlıkla Yıldız Mutu'nun hıyarlığından sonra Cassano'yu renklerine bağlamak isteyen Fiorentina kulübünün işine Sampdoria resmen çomak soktu. Cassano sezon sonuna kadar mavi formayı giyecek, gönül isterdi ki mor formayla izleyelim ama kısmet işte..

Ankara Mersin!!

Messi klasiğini hiç böyle dinlememiştim :)

Bu Dengesizlikle Nereye Kadar? Denizlispor: 1 - Galatasaray: 2


Tatmin edici bir ilk yarının ardından ölüp ölüp dirilten bir ikinci yarı.. Bu dengesizlikle nereye kadar?..

Barış destekli Elano-Sarp ikilisi orta sahayı güzel tutuyor. Sarp'ın kuvveti ve Elano'nun bazen 50-60 metreye kadar çıkan isabetli pasları tamamlıyor birbirini. Hele bugün biri ilk yarının sonunda Jo'ya, diğeri de 50 küsürüncü dakikada ters kanattaki Barış'a olmak üzere öyle iki pas attı ki mest oldum. Ancak daha dirençli rakiplere karşı (yani güçsüzlüğünü faulle kapatmaya çalışmayan, harbiden basan rakiplere karşı) aksayabilir bu orta saha. Rijkaard'ın da rakibe göre kadro çıkarma geleneği olmadığından galip gelen bu dizilişi bozmadan çıkacağız ilk dişli rakibin karşısına gibi geliyor.

Jo böyle devam ederse ikinci yarının gol kralı olabilir. Bugün attığı gol moral açısından çok önemliydi. Kendini ispatlamaya geldiği Galatasaray'da ilk 11'de başladığı ilk maçta golü bulması iyi oldu, eğer çıkmasaydı 2'yi 3'ü bulurdu gibi geldi bana. Zaten çok beğendiğim bir futbolcu, tek handikapı zayıf olması. İlk yarıda iki pozisyonda birebirde çok güzel sıyrıldı rakibinden. Hele o ilk yarının sonunda girdiği pozisyondaki çalımı çok zarifti. Şut çekmeyip aynı hareketi Özden'e de yapsa rakip 10 kişi kalırdı o derece..

Dos Santos daha üç gün önce sözleşme imzalamış bir oyuncuya göre iyi performans gösterdi, santrafora geçene kadar çok etkiliydi. Kendisi oyuna girip iki dripling yapınca Arda da yıldız olduğunu hatırladı son 20 dakikada son zamanların en iyi oyununu oynadı; verkaçlar, iki kişinin aynı anda belini kırmalar.. Neyse bu iyi bir şey!

Yanına Neill gibi çabuk bir adam gelince, Emre Güngör'le oynadığı zamanlardaki gibi güvenle oynadı Servet. Santraforda gol ararken de görmek isteriz kedisini..

Franco, git kendini çok sevdirmeden..

Rijkaard, Madrid maçında Jo'nun oynamayacağını düşünerek Dos Santos'u santrafora alıştırmak adına 70.dakikada Jo'yu kenara aldı. Üçüncü değişikliği bu dakikada yapması, uzatmalarda Barış sakatlandığında onu oyundan alamamasına neden oldu. Umarım önemli bir şeyi yoktur, zira böyle ciğersiz bir adama çok ihtiyaç var bu aralar..

Sonuç olarak Denizli'ye karşı kalbimizi güm güm ettiren futbol hoş değil, ama oyuncuların bireysel yetenekleri tatmin etti..

31 Ocak 2010 Pazar

İşçilere Destek!




TEKEL işçilerinin onurlu direnişine statlardan da destek yağmaya başladı. Artarak devam etmesi dileğiyle,teşekkürler Beşiktaş,Fenerbahçe ve Gençlerbirliği taraftarı!!!

Andre Miller


Andre Miller Dallas Mavericks karşısında 42 dakika 14 saniye sahada kalarak 52 sayı atmış,5 ribaund almış. Bu aynı zamanda kariyer rekoru Miller'ın. Portland Trail Blazers'ın 114-112 kazandığı maçın kahramanı olmuş. Bir 76'ers sempatizanı olarak sana geçen sene de böyle oynayaydın ya diyorum sana Miller.

Adam olamayacaksın Miller,bak adam değilsin demiyorum adam olamayacaksın diyorum! (Ahmet Çakar)

Değişim ve Gelişim


Galatasaray değişiyor,gelişiyor... Vefasızlıkla suçlanmasına alışık olduğumuz Galatasaray kulübü 2,5 senedir 15 maç oynayan Linderoth'a şu zamana kadar dayanarak,sabırla bekleyerek gösterdi zaten vefasını bana sorarsanız. Ayrıca Harry Kewell olayında yaşananlar,Haldun Üstünel'in açıklamaları Galatasaray'ın vefa konusunda çağ atladığını gösterdi bize. Bizim çocuğumuz denen Hakan'lar,Hasan'lar,Bülent'ler sürekli kulübe laf sokarken,yönetimleri yerden yere vururken yabancılarımız güleryüzle ayrılıyor,her fırsatta bizi övüyorlar. Mondragon'u da öyle,Hagi'si de öyle,Nonda'sı da öyle. Neden? Galatasaray yabancılarını kayırıp,yerlilerine zulüm yaptığı için mi? Böyle düşünenler de vardır muhakkak lakin bence bu yanlış.


Doğrusuna gelirsek ; Galatasaray'ın yerlileri,özellikle UEFA Kupasını alan jenerasyon,yani altın jenerasyon. Özellikle Hakan Şükür-Ünsal,Bülent Korkmaz,Hasan Şaş ve biraz da Arif Erdem. Bu oyuncular Galatasaray'dan en az 10 yıl ekmek yedi. Galatasaray'a çok şey verdiler,bunu kabul etmeyen taş kesilir zaten. Fakat karşılığında da gazoz kapağı almadılar,haklarını aldılar. Vefa önemlidir eyvallah,fakat Galatasaray kulübü de elden ayaktan düşen,100 kilo olan adama havadan para vermek zorunda değildir. Hele ki bunların her biri takım içinde hizip yapıyor,yerlileri yabancılara karşı kışkırtıyor ve yedek kalınca sorun çıkarıyorsa... Bülent Korkmaz barıştı sonraları Adnan Polat'la,sustu. Arif Erdem işine bakıyor. Fakat bu Hakan Ünsal-Şükür ikilisi ve Hasan Şaş,nasıl bir kuyruk acısı varsa kulüp vizyon değiştirirken,hızla büyürken alkışlayacaklarına,büyümesine el atacağına paçasından aşağı çekmeye çalışıyor! Bizim millette adettir yukarı tırmanana el vermek yerine,paçasından aşağı çekmek! Sanki Galatasaray kulübü siz karar verene kadar size forma ve para vermek zorundaymışçasına,sanki bu kulübe hep siz vermiş hiç almamışçasına durmadan konuşuyorsunuz. Hakan Şükür...37 yaşında hala ben oynayacam diye tutturmasaydın,Arda,Sabri,Uğur gibi gençleri Lincoln'e,yabancılara karşı doldurmasan,bu kulübün sana verdiklerini unutmasan ne güzel olurdu. Hasan Şaş...2002 Dünya Kupasından sonra şu kulübe faydalı olabildiğin tek yıl 2006 olmasına rağmen boş boş konuşmasan,3 ay sakatken 15 kilo almasan,kendine baksan... Futbol tek topla oynanıyor ve o topun senin olmadığını anlasan,sahanın ve kulübün sahibi olmadığını ve herkesin sana pas vermesi gerektiğini düşünmesen ne güzel olurdu. Ve elbette Hakan Ünsal gereksizi. Gittiğin günden beri hiç durmadan eleştirdin,saydın durdun. Bu takımdan gidene kadarki emeklerin unutulmaz,unutamayız da. Fakat giderken ne kadar para kazandırdın bu takıma? Gittin,oynayamadın geri geldin. Bu takım sana kucak açtı,ne kazandırdın o dönemde,ne top oynadın? Rizespor'da bile 11'e giremedin,futbolu bırakmak zorunda kaldın! Peki bu kin niye,kime??? Senin bu takımdan gönderildiğin dönem Canaydın dönemi,Adnan Polat'tan ne istiyorsun???

Neyse bu konuda sayfalarca yazabilirim,tartışabilirim. Galatasaray değişiyor,gelişiyor,vizyonu büyüyor. Bunun önünde duran kim olursa çekilmesi rica edilmeli,çekilmezse ezip geçilmeli. Harry Kewell'ın kalması vizyon açısından da,vefa açısından da önemliydi,kaldı... Shabani Nonda bize büyük emekler de vermiş olsa şu haliyle bu Galatasaray'da yeri yoktu. Dostça,sarılarak ayrıldılar Nonda'yla. Plaketi de verilerek gönderilmiş Shabani... Giderken de "Şampiyonluk için çok çalışmalıyız." diyerek kalbimizdeki yerini sağlamlaştırmış :) Güle Güle Shabani Nonda,umarım çok mutlu ve başarılı olursun!!!


Related Posts with Thumbnails