Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Ayrton Senna #2

Ayrton Senna da Silva.....

21 Mart 1960'ta Sao Paulo'da doğmuş efsane pilot. Babası futbola değil de motorsporlarına yönlendirmiş Senna'yı. Karting ile başlamış Senna da herkes gibi. Senna'nın hırsını ve başarı isteğini pekiştiren yine Sau Paulo'lu ve aynı zamanda Brezilyalı ilk dünya şampiyonu Emerson Fittipaldi olmuş. Babasının Senna'ya katkısı tartışılmaz. Adam şampiyon Fittipaldi'nin karting yaptığı zamanlarda, ona birincilikler kazandırmış motor bakımcısı İspanyol Tche'yi oğluna tutmuş ve başarının kapısını oğluna açmış.

4 yaşında kartinge başlayan şampiyon 13 yaşında ilk yarışına katılmış. 1984 yılında  ne yazık ki ileride sonunu getirecek olan Formula 1 serüvenine başlamış. Ancak öylesine tutkuluymuş ki, sonunun bu otomobilin kokpitinde olacağını biliyor olsaymış bile hiç vazgeçmezmiş. Zaten bu serinin ilk yazısında vermiştim o söylemini. Öleceksem yarışta öleyim sözü Senna denilen her yerde dillendirilmeye başlanmış. Nitekim kendi otomobilinin kokpitinde gözlerini yummuş. Kim bilir belki de mutlu bir şekilde ayrılmıştır aramızdan.

O kötü kazayı başka bir yazımda anlatacağım yine.

Formula 1 kariyerine gelince, kısa sayılabilecek dolu bir kariyere sahip efsane pilot. Çok çılgınca çekişmelere sahne olan yarışları mı dersiniz, centilmenliği mi dersiniz, basın açıklamaları ile yarışlara kattığı felsefi hava mı dersiniz? Hepsi kusursuz gibi. Şimdi aranızdan bana kör ölmüş badem gözlü olmuş diyebilir, ancak çoğu benim diyenin bile yazdıkları, söyledikleri yıllar sonra aynı etkiyi yaratmazken, bu adamın söylenlerini bi araştırın bakın derim o zaman. İnanılmaz gerçekten en az söylendiği zamanda ki gibi etkili...

1984 yılında başladığı formula 1 kariyerinin ilk yarışına kendi seyircisi önünde başlamış. İlk zaferini ise Portekiz'de kazanmış. Kariyeri boyunca 4 takımda yarışmış Senna. McLaren, Williams, Lotus, Toleman takımları.

Mancini'nin Amacı Ne?


Şahsen Mancini'yi hoca olarak çok beğenmeyenlerdenim. Çok şanslı bir dönemde Inter'in başındaydı, bu şansı iyi değerlendirdi. Ancak geçen sene bir eli yağda, bir eli balda olan Man. City'i şampiyonlar ligine sokamadı. Bu Hıncal Uluç tabiriyle başarısızlık kere başarısızlıktır.

Kadroda forvet hattı normalin üstünde (hem kalite hem paha yönünden) şişkin kere şişkinken (Sheyi Emmanuel Adebayor, Roque Santa Cruz, Carlos Tevez, Felipe Caicedo, Jo, Craig Bellamy ve hatta 91 doğumlu Nimely), üstelik David Silva da  transfer edilmişken yetmezmiş gibi sorunlu-şımarık Mario Balotelli 30m€ bonservis bedeliyle transfer ediliyor. Ne yapmaya çalışıyor Mancini? Hadi Bellamy'i Tottenham veya Fulham'a gönderdi diyelim. Transferin son günlerine yaklaşırken diğer kalabalığı nasıl temizlemeyi düşünüyor? Hayır Tevez'den vazgeçemez. Adebayor da oyunun hakkını veriyor. Santa Cruz'dan vazgeçeceğini de düşünmüyorum. Jo'yu satabilir ama hazırlık maçlarında oldukça iyi performans gösterdi, üstelik cv'si pek aydınlık olmayan bu adam transfer olurken parayı kesinlikle sorun edecektir. Gerçi Man. City için para mühim değil ama insanın içi gidiyor rakamları duyunca. David Silva yeni transfer edildi adamı hemen satacak hali yok, üstelik transferini bu kadar istediğine göre oynatacaktır da. Balotelli'yi yedek olarak düşündü diyecem ama otuz milyon ulan bu euro olarak hem de, sabunsuz götürürler adamı valla nasıl yedek bırakacaksın! E Silva'yla Tevez'i çizgiye yakın oynattın diyelim. Ortaya da Balotelli'yi koydun. Adebayor'u mu keseceksin? Adebayor'u oynatıp Balotelli'yi yedek bırakacaksan niye bu kadar para verdin, salak mısın sen?

İşte başa döndük yine. Mancini, Moratti'nin iş bilmemesi sayesinde doğru yerde doğru zamanda bulunmuş şanslı bir adam benim gözümde, asla iyi bir hoca değil. Çünkü bu kördüğümü boşu boşuna attı, takıma yarar sağlamayacak ve kendisi de bu durumun altından kalkamayacak, aha da buraya yazıyorum!

13 Ağustos 2010 Cuma

Ayrton Senna #1


 "Yarışlarda, rakiplerle mücadele benim kanımdadır benim bir parçamdır. Eğer bir gün, hayatıma mal olacak bir kaza geçirirsem, tek isteğim herşeyin hemen, bir anda olup bitmesidir. Tekerlekli sandelyeye mahkum kalmak istemem ya da hastane köşelerinde yıllarca sürünmek de istemem. Yaşayacaksam her şeyimle, bir bütün olarak yaşamalıyım. Yarım olarak yaşamak beni mahveder, öleceksem yarışta öleyim."

 Nasıl anlatılır ki efsane pilot? Hani izlediğimiz videolar, okuduğumuz açıklamalar bile tüylerimizi ürpertmeye yetiyor. Gelmiş geçmiş en iyi F1 pilotları denildiğinde, Michael Schumacher ile birlikte adı anılan Senna yağmurdaki inanılmaz performansı ile de "RAINMAN" lakabı ile de anılıyor. Bir yazı dizisi niteliğinde yazmayı düşünüyorum Senna'yı. Güzel yarışlarından da, trajik ölümünden de, centilmenliğinden de ve daha birçok  şeyden de bahsedeceğim.

Formula 1 tarihinin en talihsiz kazalarından biriyle hayatı sona eren efsane... Formula 1de kitlesel etkili bir bomba niteliğinde yayılan hüzün dalgaları. Brezilya'da milli yas ayarında geçen kara bulutlu günler ve şimdi akıllara gelince önce bir duraklama, yeniden ürperme ve daha sonra bir Senna vardı zamanında diye başlayan cümleler.

Uzun zamandır bu yazı dizisini başlatmak için çabalıyorum, ancak araştırma yaparken bile insan duygulanıyor. Videolar, resimler araştırıyorum. Bugün bu şekilde kısa bir başlangıç yapayım dedim. Ancak uzun uzadıya bir dizi olacağını düşünüyorum.


Komandoya Selam Olsun...

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Müjdeler Olsun



Galatasaray Profesyonel Futbol Takımı Sağlık Koordinatörlüğü’ne Doç.Dr.Burak Kunduracıoğlu getirilmiştir. Sayın Kunduracıoğlu’nun ekibinde Dr. Murat Çevik,Fizyoterapist Mehmet Erdem Yörükoğlu, Fizyoterapist Ata Özgür Ercan, Fizyoterapist Umut Şahin, Masör Sedat Peker, Masör Murat Çalışkan ve Masör Fuat Öz yer almaktadır.
Kendilerine yeni görevlerinde başarılar dileriz.
Bu görevde bugüne kadar hizmet veren Sağlık Kurulu ekibine de verdiği hizmetlerden dolayı teşekkür ederiz.

Müjdeler müjdesi. Galatasaray'ın sağlık ekibi sonunda değişti. Kötü niyetli değillerdi eminim ama çok kötülerdi. Her sakatlanan oyuncunun iyileşmesi beklenenden 2-3 ay daha geç olunca taraftar da çıldırdı haklı olarak. Eski doktorlara teşekkür ediyor, yenilere bol şans diliyoruz. Bu arada masör Sedat Peker'e dikkat :D 

Burak Kunduracıoğlu

10 Ağustos 2010 Salı

Bir Zamanlar Gençtik #6


O günlerde bugünleri hayal ediyor muydu acaba...

Mehmet Demirkol ve Emre'nin Kolu



Türkiye'de şu ana kadar yapılan belki en güzel programı yapıyor Mehmet Demirkol-Fuat Akdağ ikilisi. Her sabah ülkenin spor gündemine ilişkin konuşuyorlar ve çoğu zaman gayet de güzel konuşuyorlar. Lakin Mehmet Demirkol bazen sapıtıyor amiyane tabirle. Birilerini, bir şeyleri savunmaya çalışıyor gereksiz yere ve komik duruma düşüyor. Özellikle Emre Belözoğlu'nun Macaristan maçında geçirdiği kolun kendisine olduğu ortaya çıktıktan sonra bu dönüşüm oldu Mehmet Demirkol'da. Kendisi önceden iflah olmaz bir Emre düşmanı iken şimdi bir Emre'nin avukatına dönüştü ki her ikisi de gereksiz kere gereksizdir Hıncal Uluç deyimiyle. Kardeşim ne Emre'ye düşman ol ne Emre'nin avukatı ol. Emre iyi bir şey yaparsa öv, kötü bir şey yaparsa eleştir.

Ha sen bugün sadece bir hareket dolayısıyla bu kadar dönersen yarın daha büyük şeyler gelir başına o zaman dönecek yer bulamazsın ama. Mehmet Demirkol benim için Türkiye'nin en iyi iki yorumcusundan biridir, diğeri de Uğur Meleke. Ama Mehmet D. bazen öyle keskin dönüşler yapıyor ki kanal değiştirtiyor. E Uğur Meleke de bahtsız adam, Telegol'de Serhat Ulueren'den söz almaya çalışıyor ama provakasyon yapmadığı için laf alamıyordu, neyse ki şimdi Lig TV'de izleyecez kendisini.

Mehmet Demirkol-Emre ve Demirkol'a geçirdiği iddia edilen kol


Neyse Mehmet Demirkol'u dinlerken gerçekten keyif alıyorum, hele ki tarafsız olduğu bir maç hakkında konuşacaksa muhteşem analizler yapıyor. Yani tasvir ettiği pozisyonu gözümün önüne getirtebiliyor, istediği zaman ve tarafsız olduğu zaman o derece iyi bir yorumcu. Hele yanında Sergen-Mustafa Doğan gibi çaylaklar olunca o zaman işi showa döküyor, kafa bile buluyor onlarla. Zaten o ara sigaranı yakasın geliyor ekran karşısında,o derece zevke geliyorsun. Ama şu Emre'nin geçirdiği kol sonrası ne oldu? Eskiden Emre'nin yaptığı her olayda en ağır eleştiriyi yapmak için fırsat kollayan Demirkol ne oldu da Emre'nin avukatı oldu? Emre'nin Fenerbahçe forması giymesi etkili oldu mu? Önceden Hıncal Uluç için O'nu kovan NTV şimdi ne oldu da Hıncal'ın programını bitirip ona haftanın 7 günü ekrana çıkma şansı verdi ? Ferit Şahenk-Aziz Yıldırım bağlantısı etkili oldu mu?

Şimdi Rıdvan sürekli Cana'yı eleştiriyor, yarın Cana bir kol geçirse ve Rıdvan'a ithaf etse Rıdvan da susar mı?

Ligue 1'de Favoriler Kötü Başladı!



Bu hafta başlayan Fransa Ligue 1'de entresan sonuçlar göze çarptı. Son şampiyon Marsilya, Lyon ve Bordeaux lige puan kayıplarıyla başladılar. Son zamanların suskun takımı PSG ise Mevlüt'ün de gol attığı karşılaşmada St Etienne'yi 3-1 mağlup etmeyi başardı.

Açılış golü Mevlüt'ten: PSG - St. Etienne: 3-1
Ligue 1'in açılış golünü St. Etienne karşısında Mevlüt 4. dakikada attı. Mevlüt gerçekten bizim için büyük şans, Hiddink umarım bu adamı boş geçmez. Hakan Şükür'den sonra o mevkide yaşanan handikapın üstesinden gelebilecek potansiyele sahip ve her geçen gün kendini geliştiriyor. Fizik olarak bir gram yağ yok neredeyse, uzun boyunu hayvani kuvvetiyle birleştirip rakip defansı bozduğu gibi, üstün hava hakimiyetiyle de kendine ve arkadaşlarına çok iyi pozisyonlar hazırlayabiliyor. Son vuruşlardaki becerisini de biraz daha geliştirdiği takdirde ne kadar şanslı bir milli takım olduğumuzu anlayacaksınız ki kendisi bu konuda da çok çalıştığını gösteriyor. Karşılaşmada diğer goller Payet (St. Etienne), Sessegnon ve Luis Nene'den geldi. PSG'nin ikinci golü olan Sessegnon'un golünü de izlemeniz lazım, kesinlikle haftanın golü budur. Bu sezon Paris temsilcisinde(bu klişe de burada şık durmadı sanki :) Sessegnon, Mevlüt ve Bodmer'e dikkat edin!



En büyük sürpriz son şampiyondan: Marsilya - Caen: 1-2
Sürprizelerle dolu haftanın en sürpriz sonucu bu maçtan çıktı. Geçen senenin şampiyonu Marsilya, Mamadou Niang'ın da oynadığı karşılaşmada Ligue 1'e bu sene yükselen Caen'e hem de kendi evinde mağlup oldu. Dünya kupasında yıldızı parlayan Andre Ayew'in de ik 11'de başladığı mücadelede 52.dakikada Seube'nin golüyle yenik duruma düşen mavi-beyazlılar 78'de Samassa'yla cevap verseler de 86'da Youssef El Arabi'nin golüne engel olamayarak lige kötü bir başlangıç yaptılar. Bakalım Caen takımı geçen sene Montpellier'in yaptığı sürprizi yapabilecek mi, yoksa bu karşılaşma hoş bir tesadüf olarak mı hafızalarda kalacak.. Marsilya'da bu sezon Ossasuna'dan transfer edilen sağ bek Azpilicueta'ya ve 1991 doğumlu Jordan Ayew'e dikkat edin. Umarım Deschamps, Jordan'a daha fazla şans vermeye başlar.


Lyon'dan gol sesi çıkmadı: O.Lyon - Monaco: 0-0
Lyon Lisandro Lopez'den yoksun çıktığı karşılaşmada Monaco ağlarını havalandıramadı bir türlü. İki takımın da pek pozisyona giremediği zevksiz bir maç oldu. Maçın başında Monaco, sonlara doğru da Lyon bastırdı biraz; ama seyirciye gol izletemediler. İyi topçu olan ama nedense benim pek sevemediğim Bafetimbi Gomis'in sahada bayılmasından başka dişe dokunur bir şey yoktu bu karşılaşmada. Diğer rakiplerin de puan kaybetmesiyle Monaco beraberliği Lyon için sorun olmaktan çıktı hatta değerli bile oldu diyebiliriz. Gomis'te de vazovagal senkop hastalığı varmış. Anksiyete, korku, ağrı, sıcak ortam, nemli ortam, uzun süre ayakta kalma gibi durumlarda vagus siniri işlevini kaybediyor ve damarlar daralıyor böylece bayılma(senkop) gerçekleşiyor, futbol oynamasına engel bir durum değil diye biliyorum.


Kabze'nin takımı Tigana'yı bir kez daha mağlup etti: Montpellier - Bordeaux: 1-0
Milli takımın başına geçen Blanc'tan koltuğu devralan Tigana'nın Bordeaux'u, geçen senenin sürpriz ekibi Montpellier'e mağlup olmaktan kurtulamadı. Hasan Kabze'nin ilk 11'de başlayıp yerini 88.dk'da Karim Ait Fana'ya bıraktığı mücadelenin tek golü 47.dk'da Bocaly'den geldi. Tigana'nın Bordeaux'a defansif bir futbol oynattığını gördüm, kadrosunda hala kaliteli hücumcular bulunduran bu takımın savunmayı öğrenmesi biraz zaman alabilir, umarım bu sürede çok sürpriz yaşamaz Tigana. Kabze'ye gelince hazırlık maçlarında ve UEFA Avrupa Ligi elemelerinde genelde ilk 11'de olmak üzere hep şans buldu. Umarım Montpellier kendisi için yeni bir başlangıç olur, Ligue 1'de Mevlüt'ten sonra bir sözü geçen golcümüz daha olur.

8 Ağustos 2010 Pazar

Bir Zamanlar Gençtik #5


Ne iyi adamdın sen Claudio...

Dört Yıl Sonra Yeniden!



2005-06 sezonunun 33. haftası Galatasaray'a şampiyonluğu getiren golü 90.dakikada Hasan Kabze atıyordu. Rakip Beşiktaş'ın başında ise Jean Tigana vardı...

Bugün çok farklı bir ligde çok farkli hedeflere oynayan iki takımla tekrar karşı karşıya gelecekler. Kabze geçen seneki sürprizinin çok uzağında görünen Montpellier formasıyla gol ararken, Tigana da milli takımın başına geçen halefinin yerine Bordeaux'un başında şampiyonluk yarışındaki ilk maçına çıkacak.

Kabze yine son dakikada bir sürpriz yapıp maçı çevirecek mi yoksa bu kez gülen Tigana mı olacak? Açık ara Tigana favori gözüküyor; ama unutmamakta fayda var ki top yuvarlaktır..
Related Posts with Thumbnails