Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

23 Aralık 2011 Cuma

Mavi Şimşekler'den Anlamlı Pankart!!

19 Aralık 2011 Pazartesi

Ordu'nun başına komutan Hector getirildi!


Üç sene üst üste avrupa kupası finali oynayan bir adam. Emre'yle Okan'ı Galatasaray'dan bedava alan adam.  Hakan Şükür'ün duygusallığından anlamayan adam. Müthiş kariyerin ardından son olarak Orduspor'a imza atıyor.. Hector Cuper: Bir düşüşün anatomisi.....

1998-99 Mallorca ile kupa galipleri kupası finali oynadı...
1999-00 Valencia ile şampiyonlar ligi finali oynadı...
2000-01 Valencia ile şampiyonlar ligi finali oynadı...

2001'de Inter'e geçti, laçka bir kadro ve gevşek bir yapı ile birlikte Cuper'in kariyeri de başaşağı gitmeye başladı. Backgroundu sayesinde tekrar La Liga ve Serie A'da birkaç takım çalıştırdı ama Gürcistan milli takımı ve Aris son noktaları oldu..

Şimdi Aris'teki performansına bir bakalım. Aris'e de sezon başında gelmedi Cuper. Dokuzuncu haftada geldi Aris takımının başında. Yunanistan kupasında takıma final oynattı ve malumunuz bu finali de kaybetti. Göreve geldiği hafta Aris ligde zaten beşinciydi, sezonu da beşinci sırada tamamlayıp play off'lara kaldı. Bir sonraki sezon aynı performansı gösteremedi ve 20. haftada görevine son verildi..

Sonuç olarak evet eski kalibresinde değil Hector Cuper. Zaten o kalibrede olsaydı Ordu'yla ismi aynı cümlede bile geçmezdi. Ancak yine de iyi hocadır, süper lig seviyesinde de farkını gösterebilecek kapasitededir. Orduspor'a heyecan getirmesini bekliyorum. Ligde 14. olan takımını daha üst sıralara taşıyacağını düşünüyorum, Hector Cuper'in keyfini çıkarın Ordulular...

16 Aralık 2011 Cuma

Cuma Kuponu!


125 Bayern Munih - Köln:  Karşılıklı gol var   1.75

Maçın bol gollü geçeceğini düşünüyorum. 4-6 gol seçeneği vardı aklımda; ama 4-6 golün oranı 1.70, karşılıklı gol olur'un oranı ise 1.75 olduğu için karşılıklı gol bahsinin daha mantıklı olduğuna karar verdim. Köln'de Podolski son üç haftada 5 gol attı, zaten son haftalarda gol bulmakta çok zorlanan bir ekip değil Köln. Bayern Münih'in de gol atacağından şüphemiz olmadığına göre karşılıklı gol oluru gönül rahatlığıyla kuponlarınıza ekleyebilirsiniz. Süpriz kuponlar için +7 gol bahsini de öneririm, oranı 1'e 15!


129 Benfica - Rio Ave: Ev sahibi handikaplı kazanır   1.45

Hafta içi şampiyonlar ligi maçı oynamasına rağmen hafta sonundaki maçta zorlu Maritimo deplasmanını 3 puanla aşmayı başarmıştı Benfica. Bu hafta da deplasman karnesi oldukça kötü olan Rio Ave'yi rahat geçecektir. İlk yarıdan 1 oynamayı düşünmüştüm ama oranı 1.30 olduğu için handikaplı Benfica galibiyeti oynamayı tercih ettim.

105 Orduspor - Galatasaray: Galatasaray Kazanır   1.60

Galatasaray malum doludizgin geliyor. Fakat buna rağmen bütün futbolcular hala temkinli konuşuyor. Bu da Orduspor maçını da ne kadar ciddiye aldıklarını gösterir. Halihazırda bir de teknik direktör keşmekeşi yaşayan Orduspor, bu Galatasaray'a karşı direnemez. Fatih Tekke'nin bu maçta sakatlığı nedeniyle oynayamayacağını da belirtelim. Sürpriz kuponlar için 2.90'dan handikaplı Galatasaray galibiyeti denenebilir.

114 De Graafschap - Waalwijk: Maç sonucu 1   2.10

Sürpriz kuponlar için biçilmiş kaftan bir müsabaka. De Graafschap 5 haftada 4 mağlubiyet almış. Bunların üçü de ilk üç sıradaki takımdan. Şanssiz bir fikstürden çıkış maçı yani ev sahibi için. Waalwijk'in de puana ihtiyacı var; fakat saha ve seyirci avantajıyla (üstelik bence daha formda olan) De Graafschap'ın kazanacağını düşünüyorum. Ancak kesinlikle normal kuponlarda önermem, sürprizlerde denenebilir..

Güvendiğim Kupon:
105 Orduspor - G.Saray: 2   1.60
125 B.Münih - Köln: Karşılılı gol olur   1.75
129 Benfica - Rio Ave: 1(h)    1.45
Toplam: 4.06

Tutarsa iyi olur kupon:
105 Orduspor - G.Saray: 2(h)   2.90
114 De Graafschap - Waalwijk: 1   2.10
125 B.Münih - Köln: +7 gol olur   15.00
Toplam: 91.35

Haydi rastgele...

9 Aralık 2011 Cuma

Umuttur Galatasaray

Galatasaray Fenerbahçe'yi 3-1 yendi. Bu çok klişe bir giriş olur kanımca. Galatasaray dün sadece maçı kazanmadı, sadece iyi bir takım olduğunu göstermedi. Galatasaray dün karakterini kazandı, herkese birlik olduğunu gösterdi. Sene başından beri her kötü oynadığımız maç sonrası Fenerbahçe maçı hatırlatıldı bana ve hep aynı cevabı verdim soranlara. Yenseler bile bu sefer dövemeyecekler. Fenerbahçe Galatasaray'ı nasıl yeniyordu? Daha maç başlamadan gergin bir ortam yaratıyorlardı. Buna en basit örnek Baroni-Arda kapışması. Orada Arda yalnız kalmıştı, bir tek Aydın vardı yanında. Sonra sahada birbirinden kopuk Galatasaraylı oyunculara dikleniyordu Fenerbahçeli oyuncular. Gökhan Elano'ya el ense çekiyordu mesela. Volkan Lincoln'e saldırıyordu. Bunlara Galatasaray karşılık veremiyordu. Çünkü takım değildik. Kadro olarak daha iyiydik ama takım olarak kötüydük. Dün Galatasaray takımdı, takım gibi takımdı. Gökhan niye kimseye el ense çekemedi? Volkan niye kimseye saldırmadı? Küçük enişte Emre bile süt dökmüş kedi gibiydi. Çünkü bu takıma diklenmek afedersiniz göt ister!

İddia ediyorum bu Galatasaray her rakibe karşı dik durur. Çünkü sahada bir duruşumuz var. Fatih Terim'den ve amansız ol felsefesinden çok hazzetmem ama adam bu işi biliyor. Melo gibi, Ujfa gibi, Elmander gibi omurgalı adamlar getirdi. Her biri tek tek bakıldığında yıldız değil ama omurgalı, karakterli adamlar. Korkmuyorlar, sinmiyorlar.

Ve Fatih Terim niye büyük hoca biliyor musunuz? Fenerbahçe fobisi olan bir tane adamı bile sahaya sürmediği için. Dün mantıklı olan Gökhan Zan-Ujfa ikilisiydi. Ama Terim Semih'i seçti. Mantıklı olan Ayhan'dı ama Terim ben beğenmesem de Emre Çolak'ı seçti. Dün sahada Fenerbahçe'ye sürekli mağlup olmamızı kafasına takarak sahaya çıkan kimse yoktu. Hakan Balta mı? Hakan'ın bunu hiç düşünmediğine eminim. Kazım mı? Adamın dünya sikinde değil eski Fener mağlubiyetleri mi dokunacak!

Ve büyük milli! kaleci Volkan Demirel. Şu ezikliğini milli maçlar dahil her maçta görmek isterim, Fenerbahçe'yle alakası yok yani. Kıçıyla top tutardı Volkan efendi Melo'nun kafasıyla (!) attığı golü kurtarmaya yetmedi mi lan koca götün???
Çok uzun uzadıya yazmaya gerek yok. Umuttur Galatasaray. En kötü gününde bile gülümsetir insanı. Elimde hiçbir şey yok lan derken bir gamze olur yerleşir yanağına farkettirmeden. Anlayamazsın ne olduğunu ama için kıpır kıpırdır, tüylerin diken diken. İyi gününde sevinçten kötü gününde hüzünden ağlatır lan en duygusuz adamı bile.

Başta başkan Ünal Aysal olmak üzere hepsine teşekkür ederiz. Biz mağlubiyetlere, kötü sonuçlara üzülmüyorduk. Biz kaybolan ruha, arkadaşlığa üzülüyorduk. Bize bunları verdiniz üzerine bir de liderlik getirdiniz. Yürüyedurun ulan, önünüze çıkanın amına koyayım!

4 Aralık 2011 Pazar

Aydın Yılmaz'ın Olayı Ne?


Aydın Yılmaz diye bir adam var Galatasaray'da. Çok değişik bir adam bu. Bugüne kadar Galatasaray, İBB, Manisaspor ve Eskişehirspor'da oynadı. En az 11-12 iyi hocayla çalıştı. Oynadığı maçların %90'ında berbat oynadı. İyi oynadığı maçlar parmakla sayılır. Mesela Galatasaray'da muhteşem oynadığı bir Maccabi Netanyahu maçı vardır. Sever böyle kalitesiz rakipleri Aydın. Karşısında öyle kötü topçular olur ki tanımayanlar Aydın'ı Messi sanabilir. Ama karşısına çok da kalburüstü olmayan orta seviyede bir topçu bile çıkarsanız Aydın yine asıl Aydın'ı gösterir size. Dün karşısında Beşiktaş'ta tutunamayan, yıllardır orta sıra takımlarda kendine yer bulmaya çalışan Mehmet Sedef vardı. Aydın dün Mehmet'i bir kez bile geçemedi. Mehmet'e kendini Abidal gibi hissettirmiştir muhtemelen. Aydın Yılmaz Gerets, Feldkamp, Skibbe, Rijkaard, Bülent Korkmaz, Hagi, Abdullah Avcı, Giray Bulak gibi hocalarla çalıştı. Şimdi de Fatih Terim'le çalışıyor. Bu hocalar kariyer itibarıyla çok da kötü hocalar değil, hatta çoğu kalburüstü hocalar. Bu kadar hoca da adam edemediyse kim edecek bu çocuğu? Mourinho mu getirelim Aydın için? Yoksa Aydın'ı mı gönderelim Real'e?

Aydın Yılmaz Konyaspor'a bir gol attı yıllar önce. Hala onun ekmeğini yiyor bu adam. Onun jenerasyonundaki birçok topçu vasat takımlarda sürünürken kendisi hala Galatasaray'da ve burdan sıçrama yapmayı geçtim burda kalmak için bile çaba göstermiyor. Bu vurdumduymazlığı kime borçlu bu adam? Nasıl bu kadar kötü durumda olmasına rağmen yıllardır bu takımda? Bu adamın torpili nerden, kimden? Bu fizikle, bu yetersizlikle Galatasaray'da 5 dakika bile durmaması gerekiyor bu adamın. Aydın'a verilen şans kime verildi? Cem Sultan'ın, Özgürcan'ın, Mülayim'in, Cafercan'ın suçu neydi? Lobi yapmamaları mı?

Gençlerbirliği - Galatasaray: 0-1


-- Gençlerbirliği stadda maç öncesi ve devre arasında Pilli Bebek çalmaya başlamış, amirim gelip götürecekmiş gibi hissediyorsun başta..

-- Muslera'nın oyun rakip sahadayken kendi kendine ısınması aşina olmadığımız bir davranış, takdire şayan..

-- Aydın çok çalışıyor ama fiziğin bu kadar yetersizse daha süratli olman lazım, yok süratin bu kadarsa o zaman daha güçlü olman lazım; olmuyor işte uzatmanın manası yok.. Bu haliyle Galatasaray formasıyla değil Gençlerbirliği formasıyla sahada olması lazımdı..

-- Çıplak gözle izleyince Melo'yla Eboue'nin kalitesi göze çarpıyor değil, adeta göze batıyor; o derece..

-- Gökhan Zan tek kelimeyle müthiş, nazar değmesin.. Servet ise hantallaşmış..

-- Fatih Terim'in saha kenarında Atatürk gibi dolaşması güzel geldi bana..

-- Taraftarla Ayhan'ın arasının düzeldiğini görmek de keyif verdi..

-- Sercan Yıldırım bir ara jübile falan yaptı da biz mi kaçırdık..

-- Topla oynuyoruz ama bariz bir şekilde gol pozisyonuna girme eksikliğimiz var. İlk yarıda kaleyi bulan şutumuz yoktu..

-- i love you Melo demiş miydim :)

13 Kasım 2011 Pazar

Siz Sahadaki Biz,Biz Tribünde Siz!

Çok güzel adamlarsınız lan siz. Yenildiğinizi mi sanıyorsunuz? Siz bizim gözümüzde her zaman şampiyonsunuz, her zaman galipsiniz. Oktay Mahmuti başta olmak üzere her birinizle ayrı ayrı öyle çok gurur duyuyor ki bu taraftar bilseniz gözleriniz yaşarır. Biz UEFA'yı alan takımı bile böyle sevmedik, onlara bile bu kadar kayıtsız destek vermedik. İşte şimdi gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ;

Siz sahadaki biz, biz tribünde siz!

12 Kasım 2011 Cumartesi

Neremiz Doğru ki!


Maç yazısı yazmaktı aslında niyetim ama maçın önüne geçen olaylar ve maçın sıkıcılığı maçı yazdırmıyor insana. Geldiler, bastılar ve gittiler. Buna başka isim bulmaya çalışmayacam çünkü gereksiz olur. Eğer rakip kaleyi bulan 1 şutumuz yoksa, maçı tartışmaya gerek yok.

Maçın önüne geçen olaylar sırasıyla Rıdvan Dilmen, Volkan Demirel, teknik heyet ve küçük enişte Emre Belözoğlu. Rıdvan Dilmen'le başlayalım.

Edirne'den çıkınca nasıl sıçtığını bir kez daha gösterdi bize. Corluka'ya forvet dedi önce. Modric'i pek tanımadığını gösterdi. Olic neyse ki 2008'de Sami Yen'de bize gol atmıştı da hatırlayabildi adamı. Mandzuka'yı hiç tanımıyormuş ki bölgesini de çıkaramadı bir türlü. Yanında Güntekin olmayınca daha da çıktı ortaya cehaleti. Tespitleri de öyle yavan ki. Al oğlum, ver oğlum. Neyse ki teknik direktörlüğü bıraktı.

Asıl bombayı ise protesto olayları esnasında patlattı. Hükümetin kıçını şöyle bi yaladı geçti. Bu muhteşem stadı yapan insanlar bile ıslıklandı burada dedi ki yine içkiyi çok kaçırdığı bir ana denk geldik galiba. Milli takım, milli maç lafları arasında damarımızdan vurmaya çalıştı bizi. Ama adama sorarlar Rıdvan efendi. Madem milli takım bu kadar önemliydi Almanya maçında neden kulaklığı bıraktın gittin? Neden oyuncuları sattın 70 milyonun önünde? Neden bir tek Fenerbahçeli oyuncuları eleştiremiyorsun? Neden 45 dakika boyunca takımın ağzına sıçan Gökhan Gönül'e iki laf edemedin? Neden Hiddink'e sürekli sallarken Oğuz Çetin ve Aykut Kocaman'a ağzını açamıyorsun? Neden 2 dakikalığına da olsa adam taklidi yapmıyorsun?

Volkan Demirel denen insan azmanı konusunda fikrim değişmedi hiç. Hala bildiğimiz gibi, söylediğimiz gibisin Volkan. Kıçıyla top tutan adama neden küfür edildi diyenin aklına şaşarım, altında art niyet ararım. Bu adam Sami Yen'de kıçıyla top tuttu, insanların gözünün içine bakarak hayalarını avuçladı milleti tahrik etti. Analar kutsaldır eyvallah ama annesi de kusura bakmasın, böyle bir oğlun varsa küfür yemek kaçınılmazdır. Ayrıca da taraftardan önce insan azmanı küfür etti, hareket yaptı. Sen küfür et binlerce kişiye sonra onlar edince auwww...

Küçük enişte Emre B. ise bambaşka bir kafada. Volkan'ın yanına gidip "siktir et onları." diyor, öbür tarafa dönüp binlerce taraftar için "orospu analılar" diyor. Ercan Taner bunları Emre taraftarı ve Volkan'ı sakinleştiriyor diye çeviriyor. Sen bu kadar adamın anasına söv sonra seninkine sövülünce artistlik yap. Bırakın ulan bu işleri. Milli maçlarda sizden önce hangi oyuncuya sövüldü. Aziz Yıldırım'ın yarattığı iğrenç Fenerbahçe etkisi bu işte. Kendinizi dev aynasında görüyorsunuz. Galatasaray'ın 2000 kadrosu da çirkefti ama siz iğrençsiniz ulan.

Son olarak teknik ekip. Hiddink başta olmak üzere hepsi gitmeli. Evet Oğuz Çetin de gitmeli artık. Fatih Terim yanındayken süt dökmüş kedi gibi duran Oğuz o gidince arkasından aslan kesilmişti, sıra Hiddink de. Hep suçlular hocalar ama yardımcıları Oğuz melek amına koyayım. Oğuz aslında bir Mourinho, bir Pep ama hakettiği yere gelemiyor bir türlü.

Hani bir laf var ya deveye sormuşlar boynun neden eğri diye, o da nerem doğru ki demiş. Bizim halimiz de aynı. Neden başarısızız? Şu berbat ortamda nasıl olalım ki başarılı? Herkes kendi derdine düşmüş, herkes rant peşinde. Kimse yükselemiyor, azıcık yükseleni çekiyoruz paçasından! Ha bu arada bugün fenerli arkadaşlar #benimmillitakimimfenerbahce demeye başlamışlar. Fenerbahçe ayrı bir takım olarak katılsın turnuvalara bizimkiler de onlardan oyuncu almasınlar, kendi cumhuriyetlerinde kendileri çalıp kendileri oynasınlar...

30 Ekim 2011 Pazar

Hayata Dönüş!

Geçen haftaki Abdullah Yılmaz travmasından sonra bu hafta önemliydi. Önce Antalyaspor karşısında alınan beraberlik, sonra Gaziantepspor maçında alınan travmatik mağlubiyet. Hayata dönüş maçının Kayseri deplasmanı olması korkutsa da takımın kazandığı karakter güven veriyordu maç öncesi. Kayserispor'u Kayseri'de yenemeyeli çok olmuştu, kısmet bugüneymiş.

Sakatlıklar ve cezalılar maç öncesi korkutuyordu ama kadroda Semih ve Yekta'yı görmek sevindirmedi dersem yalan olur. Özellikle Semih'e birçok Galatasaraylı dileniyordur bence. Gökhan ve Servet'ten o kadar sıkıldık ki, özellikle Servet'ten. Semih oynasın isterse maç, maçlar kaybettirsin. 76 numarayı bir daha görmek istemiyoruz! Yekta da iyi oynarken sakatlandı, yazık oldu.

Galatasaray maça yine iyi başladı. Riera, Ayhan ve Hakan Balta sol kanadı işlediler. Riera çok iyi bir oyuncu değil ama en azından oyun karakteri var adamın. Oynadıkça daha da iyi olacaktır. Golde de Elmander'e çok güzel bir orta yaptı. Elmander gittikçe daha iyi oluyor. Baros Elmander'den iyi topçudur ama Elmander istikrarlıdır. Yine harika oynadı. Hastaymış maç öncesi, şaka gibi. Elmander maçtan önce hastaysa Aydın Yılmaz neydi arkadaş?

Aydın demişken ne zaman patlayacak ki bu herif? Kardeşim bu kadar şansı Cafercanlar, Oğuzlar bulamadı da bu adamın bokunda boncuk mu var? Bugün Kayseri'de oyuna giren Cem Sultan 3 dakika şans bulamazken bu adamın sahada olması hem garip hem komik. Bugün yine 45 dakikada 3 tane olumlu hareket yaptı, 2'si defansifti bu hareketlerin.

Takım genel olarak iyiydi ama 50-70 arası durduk yine. Fatih Hoca kenarda çıldırdı ama kulübe o kadar boştu ki, bağırıp çağırmaktan başka bir şey yapamadı. Özellikle Riera, Elmander, Selçuk ve Ujfalusi muhteşemdi. Melo diğer maçlar kadar öne çıkmadı ama işini yaptı. Hakan Balta düzeliyor galiba, defansif olarak çok iyiydi ofansa da yardım etti. Muslera çok gereksiz degajlar kullandı, elle çok daha iyi oyun kuruyor halbuki.

Kayserispor iyi takım. Özellikle Hasan Ali Kaldırım muhteşem oyuncu. Büyüklerde ve Avrupa'da rahatlıkla oynar ama defansif olarak geliştirmesi lazım kendini biraz. Ortalarını çok beğendim özellikle. Amrabat iyi oyuncu ama biraz çirkef, gereksiz işler yaptı bugün. Eren'in yaptığı hataya üzüldüm, umarım moralini bozmaz. Çok çok iyi olabilir tekrar sakatlanmazsa, fizik olarak çok iyi gözüküyor. Sefa tekniği ve mücadele gücü yüksek oyuncu. Okay çok çok iyi ve sadece 17 yaşında. Sene başında alamayınca çok da önemsememiştik ama çok iyi bir oyuncuyu kaybettik galiba. Şota gibi bir hocayla çalışması büyük şans, umarım kullanır.

Sonuç olarak Galatasaray net bir galibiyet kazandı. Sakatlar iyileşince daha da iyi olacaz gibi duruyor. Fatih Hoca'ya sadece takıma kazandırdığı karakter için bile çok teşekkür edilmeli. Bu sene en azından dayak yemeyecez!

21 Ekim 2011 Cuma

Galatasaray - Antalyaspor Maç Öncesi


- Galatasaray bu sezon ilk defa çift forvetle sahada olacak. Eğer Baros oynarsa, Elmander çok daha iyi oynayabileceği forvet arkasına çekilecek gibi duruyor..

- Antalyaspor katı defans yapan, hücum varyasyonu olmayan bir takım. Kontraataktan gol bulabilirlerse maç iyice izlenmez bir hal alır, bulamazlarsa Galatasaray maçı alır..

- Galatasaray bugün kazanırsa süper ligde 52 hafta sonra lider olabilir..

- Eboue bu sefer sağ çizgide oynayacak. Real Madrid maçından beri ilk defa o mevkide maça başlayacak, bir de sağ bekte izleyebilsek..

- Gökhan Zan muhtemelen kariyerinde ilk defa 7 maç üst üste ilk 11'de başlayacak (Hatayspor ve Çanakkale Dardanel yıllarını saymıyorum tabi)..

- Engin Baytar'ın yerine favori Yekta, plase Ceyhun, süpriz Ayhan..

- Yekta'nın olası bir kötü performansında Ayhan herkesi kendine hayran bırakabilir benden söylemesi..

- Ayhan bence Barış ve Mustafa'nın yanında bok yoluna karalanan bir isim, bugün şans bulmasını çok istiyorum..

- Servet de ilk defa 7 maç üst üste forma giyemeyecek..

- Geçen hafta Bursa galibiyetiyle kilidi kırdık, bugün de Antalya deplasmanında galip gelirsek takım tamamen oturur artık, galibiyet alışkanlık haline gelmiş olur. O yüzden bugünkü maç sezonun en önemli maçlarından biri, mutlaka kazanmamız lazım..

- Maç 20.03'te başlayacak..

-Şehitlerimize Allah'tan rahmet, tüm Türk milletine baş sağlığı, yaralı mehmetçiklerimize de acil şifalar diliyorum..

18 Ekim 2011 Salı

Şikebahçe: Ülkede Asayiş Olmazsa Yüzsüzlük Ayyuka Çıkar!


Baktılar ceza gelmiyor, herhangi bir yaptırım da yok; "federasyonun malı deniz yemeyen keriz" hesabı milleti keriz yerine koymaya devam ediyorlar...

Hafta içi Mersin'in en formda oyuncusu, hatta ligin Burak'la birlikte en formda golcüsü Nobre'nin antrenmanda sakatlandığını duyunca nedense hiç şaşırmadım. O kadar bilindik bir şey oldu ki bu artık mide bile bulandırmıyor. Nobre'nin ne kadar mert(!) bir topçu olduğunu Fener'deki yılalrından biliyoruz zaten... Beşiktaş yıllarında arkasındaki güç olmadığından uslu durdu mecburen; şimdi yoları Fener'le kesişince başladı yine şerefsizliğe..

Arkadaşım bu ülkede bu takım alenen "ŞİKE" yaptı. UEFA müfettiş yolladı. Adam yaptığı araştırmada dişe dokunur, hatta dişi kanırtır bir şeyler buldu ki takımı Şampiyonlar Ligi'nden men etti. Öyle laga luga olsun diye alınacak bir karar değil bu, sağlam deliller var demek ki.. Ama bizim şerefli federasyonumuz kendisine yakışır şekilde sümenaltı etmeye çalışıyor olayı. Yargı olaya adı karışanları salmıyor, bağımsız federasyon ise bir şey yokmuş gibi davranıyor. Üstelik ucu kendilerine dokunduğu için diğer kulüpler de "küme düşme yaptırımı kaldırılsın" diye karar aldırmaya çalışıyor. En başta da Beşiktaş'ın amına koyan Yıldırım Demirören! Ulan bu kadar şerefli kulüp başkanını para versen denk getiremezsin yemin ediyorum..

Tek karşı durmaya çalışan başkan Ünal Aysal. Onunkiler de allahtan 2 ton çekiyor da basın fazla üstüne gidemiyor. Adnan'lar olsaydı Galatasaray'ı sikertme çalışmaları çoktan başarıya ulaşmıştı. Gerçi Adnan'lar, Demirören'in önünde bayrak sallarlardı cezaların kalkması için; o ayrı..

Haftasonu ligin en formda takımlarından birine deplasmana gitti bu şikeci takım. Bekir İrtegün denen kazma, Leo Franco'yu kıskandıracak şekilde planjon yapıyor, hakem utanmasa Bekir'e faul verecek. Böyle şerefsizlik olmaz yahu. Adamın eli vücudunun önünde olsa diyecem ki hakem görmedi. Yok ağabey el bildiğin yarım metre açıkta, golü kaleci gibi kurtarıyor adam.. Ulan her şeyi geçtim Ş.Rıdvan bile 'penaltı' dedi pozisyona.. Karşı taraf kale arkası tribünlerindeki miyop taraftarlar bile gördü, Halis Özkahya göremedi; yenecek yutulacak olay değil. Kaldı ki hakkındaki şike soruşturması devam eden bir kulübün alanen bunları yaptırabilmesi bu ükedeki futbolun bittiğinin, federasyonun aciziyetinin, futbol adamlarının büyük bölümünün şerefinin derecesinin göstergesidir!!! Adamlar nasılsa bize ceza falan verilmeyecek diye kaldıkları yerden devam ediyorlar. Küfretmek istemiyorum ama ağabey sikerim böyle işi...

Özer'in mektup yazsan 2 günde gidecek mesafeden attığı golden bahsetmiyorum bile, zira diğer olaylar buna gerek bırakmadı kanımca...

15 Ekim 2011 Cumartesi

Bünyamin de Gider!


Şimdiye kadar süper ligde nasıl maç yönetebildiğini anlamadığım iki hakem olmuştu. Birisi Mutlu Çelik, diğeri de Bünyamin Gezer. Sonunda ikincisinden de kurtulduk...

Bünyamin Gezer süper ligde maç yöneten açık ara en kötü hakemdi. Çok klas hakemlerimiz yok belki, hatta 'kötü' hakemlerimizin sayısı hiç de az değil; ama Bünyamin'in durumu farklı. Sadece verdiği yanlış kararlarla değil; karşılaşmaya hakim olamaması, futbolcular üzerindeki kötü etkisi, maçın önüne geçmesi gibi sebeplerle bile bu adamın yönettiği maçlardan hiç zevk alamıyordum. TRT'ye geçecek diyorlar, umarım böyle gerzekçe bir şey olmaz... Gerçi TRT'nin son zamanlarda yaptığı gerzeklikleri düşününce bu da imkansız bir fikir olmaktan çıkıyor, lanet olsun!

10 Ekim 2011 Pazartesi

Bırak O Mikrofonu #2

Fellaini'den "Belçika orta sahasındaki bonus kafalı çocuk" diye bahsedebilecek kadar futbola yabancı olacaksın, sonra da futbol konusunda otorite olduğunu iddia edeceksin. Önce yaptığın işe saygın olsun, karaktersizliğin lüzumu yok.
Ağzıyla kuş tutsa ömrü boyunca senin yerine gelip yorum yapamayacak; ama bunu senden bin kat daha fazla hak eden bloggerlar varken, ağızlarının suyu akarak senin koltuğuna bakarlarken en azından işine saygın olsun be.. (kendim için söylemiyorum yanlış anlaşılmasın, bir sene sonra okul bitiyor doktor oluyorum, zevk için yazıyorum burada)

6 Ekim 2011 Perşembe

Foto Maç Alan Herkes İstisnasız Orospu Çocuğudur!!!

Bu saatten sonra fotomaç denen paçavrayı para verip alan herkes istisnasız OROSPU ÇOCUĞUDUR!!!

http://www.fotomac.com.tr/Galatasaray/2011/10/06/fener-formasi-giymek-onurdur

8 Eylül 2011 Perşembe

Daniel Timofte [Anadolu Kaplanları 90'lı Yıllar]


1993-94 sezonu başında Samsunspor takımı efsane başkan İsmail Uyanık yönetiminde yeniden yapılanmaya gitmektedir. Kurdukları genç kadroyla süper lige yükselmiş ve burada kalıcı olmak istemektedirler. Takımın başına Gigi Multescu getirilir. Ertuğrul, Celil, Serkan gibi genç isimlerin oynadığı takıma Timofte ve Hanganu'yu transfer eder Multescu. Hanganu kaybolup gider; ama diğer isim Samsunspor taraftarının hafızalarından hiçbir zaman silinmeyecektir...

Daniel Timofte futbol hayatına memleketinin takımı Jiul'da başlar. 1986-87 sezonunda Jiul'la küme düşme hüznünü yaşarken 20 yaşındaki Timofte'nin takım kaptanı da 36 yaşındaki Gigi Multescu'dur! Bir sonraki sezon tekrar birinci lige çıkarlar ve Timofte gösterdiği performansla Romanya'nın şampiyonluğa oynayan takımlarından Dinamo Bükreş'e transfer olur. Buradaki ilk sezonunda(1989-90) lig şampiyonluğu sevincini tadar, hocası da Mircea Lucescu'dur!

Timofte bu sezon gösterdiği performansla milli takıma seçilir ve İtalya90'da boy gösterme fırsatını yakalar. Hagi-Maradona kapışmasına sahne olan turnuvada Romanya milli takımıyla paralel olarak Timofte de çok iyi bir performans sergilemektedir. Ancak talihsizlik bu ya ikinci turda İrlanda karşısında penaltılara kalan maçta, aslında bir penaltı ustası olan Timofte penaltıyı kaçırır ve Romanya turnuvaya veda eder.

Aynı sene Çavuşesku'nun devrilmesiyle o kadrodaki yıldızlar da birer birer Avrupa'ya yelken açar. Bu isimlerden biri de Bundesliga'nın yolunu tutan Daniel Timofte'dir. Ancak Timofte Bayer Uerdingen'de arardığını bulamaz, bir sene sonra D.Bükreş'e geri döner. Bir sezon daha burada forma giyer...

Ertesi sezon başında(1993-94) eski kaptanı Gigi Multescu'dan Samsunspor'da oynaması için teklif gelir. Timofte bu teklifi kabul ederken hayatının kararını verdiğini tahmin edebiliyor muydu acaba? Pek yıldız görmeye alışmadığımız, Mapeza'ların Iorfa'ların yıldız diye yutturuldukları bu topraklarda herkesi kendine hayran bırakır Timofte. Çabuk oyunu, seri çalımları, nokta atışı ara paslarıyla 'vay arkadaş' dedirtir futbolseverlere. 94 Nisan'ında Bursaspor'a karşı çalımlarla sıfıra inip taktığı bir gol vardır ki Bursa'lılar bile alkışlamıştır o golü.

O sezon Samsunspor'un son altın sezonudur. Ligi dört büyüklerin ardından beşinci tamamlarlar. Bunun yanında Balkan kupasını kazanırlar -ki bu kupayı kazanan ilk ve tek Anadolu takımı Samsunspor'dur- ve Türkiye kupasında da yarı finale yükselirler. Süper ligde ilk sezonu olan bir takımın gösterdiği bu performans hiçbir zaman unutulmaz..

Sezon sonunda Ertuğrul rekor ücretle Beşiktaş'a transfer olur. Ünyespor'da kiralık forma giyen Cenk İşler geri çağrılır. Rumenlerin ünlü file bekçisi Bogdan Stelea da Multescu'nun çağrısıyla Samsunspor'a gelir. Kırmızı-Beyaz-Siyah'lı ekip hiçbir zaman 1993-94 sezonundaki performansına ulaşamaz; ama Timofte'nin büyük öğretileriyle Cenk, Serkan ve Celil gibi önemli isimler Türk sporuna kazandırılır.

1997 yılına kadar Multescu-Timofte birlikteliği Samsunspor taraftarına keyifli maçlar izlettirir. 97 yılında Multescu takımdan ayrılır. Timofte de söylenenlere göre alkol alışkanlığına başlar ve yerini yavaş yavaş Zonguldakspor'dan transfer edilen Tümer Metin'e bırakır.. 1999 yılında da büyük emek verdiği, taraftarın müthiş sevgisini kazandığı Samsunspor'a buruk bir veda eder. Bir sezon da Dinamo Bükreş'te oynadıktan sonra futbolu bırakır.

Daniel Timofte aktif futbola nokta koyduktan sonra bir süre Gigi Multescu'nun yardımcılığını yapar. Şu anda halen Romanya ikinci liginde teknik direktörlük yapmaktadır. Samsunspor taraftarının isteği hiç şüphesiz bir gün mutlaka yollarının tekrar kesişmesidir!

Tam 6 sezon(1993-99) Samsunspor formasını terleterek takımda efsane haline gelmiş, 11 numarayla özdeşleşmiş bir 'beyin'di Daniel Timofte. Onu biraz anımsatabildiysem ne mutlu bana..

Bu yazıyı 2008 yılında aramızdan ayrılan büyük Samsunspor taraftarı Av.Muhammed Teoman Taş'a(Timofte) ithaf ediyorum.

Neresinden Tutsak Elimizde Kalıyor!


Gerizekalı medya yine Hiddink gitmeli mi kalmalı mı diye tartışadursun iki gün sonra lig başlıyor. Daha iki sezon önce Ankaraspor'la başlayan lig onlarsız bitmişti. Bu sene de aynı prestij kaybıyla yüzyüze kalmak üzereyiz. Hala bu konuda yazılan ciddi bir yazı yok (spekülasyon amaçlı toplam iki günü geçmeyen yazıları saymazsak). Asıl tam bu günlerde konuşulması gereken konu bu şike davalarının olası sonuçları, uygulanacak yaptırımlar olmalıyken Hiddink'le Arda'yla uğraşıyoruz ya ne diyeyim bilmiyorum. Sanki Hiddink gitse Mustafa Denizli gelse 10'da 10 yapacaz amına koyayım... Millet bizi adam yerine koymayacak bu seneden sonra haberimiz yok!

6 Eylül 2011 Salı

Bir Kovuluşun Anatomisi - Bir Zamanlar Gençtik #10











Basının çoğunluğu böyle şerefsiz olduğu sürece daha çook Hiddink'ler Löw'ler kovulur bu ülkeden...

Andre Kona [Anadolu Kaplanları 90'lı Yıllar]


Türkiye liglerinde 100 gol barajını aşan üç yabancı futbolcudan biri. Fakat bu barajı sadece anadolu takımlarında oynayarak aşan TEK oyuncu!! Diğer isimler; Elvir Boliç ve Alex De Souza..

Rivayete göre 1993 yılında tüm Beşiktaş transfer komitesi Gordon Milne de dahil futbolcu izlemek maksadıyla Güney Afrika'ya giderler. Yanlarında fasulyeden İlhan Cavcav da vardır. Bütün menajerler falan tekmili birden Fani Madida diye bi herife methiyeler düzmektedir. Cavcav da gündüzleri Beşiktaş ekibiyle takıldığından bunları duyuyor tabi. Yalnız geceleri Beşiktaş kafilesi Beşiktaşlılık duruşu gereği erkenden uykuya çekilirken, Cavcav o bar senin bu pavyon benim gezmekteymiş. Derken gece gezmelerinde samimi olduğu bir menajere sorar İlhan başkan "aga bu nedir" diye. Menajer de futbolla alakasını bilmediği, kendini tüccar olarak tanıtan Cavcav'a biraz da alkolun kafa açıcı etkisiyle anlatır olayın düzmece olduğunu. Meğer bu Madida 'yı kakalamak için bütün menajerler kafalanmış, hepsine cukkaları yatırılmış. Aynı muhabbette Cavcav aslında çok daha iyi olan üç oyuncunun(anladınız siz:) ismini de öğrenir. Sonunda Beşiktaş bir çuval para vererek büyük sükseyle Fani Madida'yı İstanbul'a getirir. İlhan Cavcav da sessiz sedasız üç Afrikalı oyuncuyla Ankara'nın yolunu tutar. İşte böyle başlar Andre Kona'nın hikayesi..

Kona-Kuşe-Moşe diye tanıtılır bu üç isim. Bu adamlar oynar mı oynamaz mı, Ankara'nın soğuğuna dayanırlar mı diye geyikler dönerken bir ayda gündeme oturur bu adamlar ve Cavcav'ın kurnazlığı. Özellikle Kona attığı gollerle ligde adından çok söz ettirir. Gol krallığında Türbülent'le yarışmaktadır. Bülent bir sene önce fırtınalar estiren Kocaelispor'dan Fenerbahçe'ye transfer olmuştur ve forvete yakın oynamaktadır. Kona sadece 23 yaşındadır ve sezonu 19 golle gol krallığı yarışında ikinci olarak kapatır. Şampiyon Galatasaray'ın en çok gol atan oyuncusu Hakan Şükür 16 golde kalmıştır dikkatinizi çekerim.

Kona üç yıl oynar Gençlerbirliği'nde. Arada Fenerbahçe'yle transfer dedikoduları çıksa da bu transfer gerçekleşmez. 1996 yılında 26 yaşına geldiğinde hiç istemese de Antalyaspor'a satılır. Antalyaspor Kona'yı transfer edince takımdan gönderdiği isim kimdi tahmin edin: Fani Madida:) Gençlerbirliği'ne Kona'nın yerine transfer edilen isimlerse Romelu Lukaku'nun babası Menema Lukaku ve 20 yaşındaki Ümit Karan'dır!!

Kona Antalyaspor'da da gollerine devam eder. Bir sezon Şenol Güneş'le de çalışır. Ama kalbi Ankara'da kalmıştır. Deplasmanda 0-1 kazandıkları bir Gençlerbirliği maçından sonra muhabirlere "galibiyete sevinmiyorum, çünkü ben Gençler'liyim" demekten çekinmez. Ve 1999 yılında tekrar döner Gençlerbirliği'ne. Ümit Karan'la müthiş bir ikili oluşturur. Samet Aybaba yönetiminde Türkiye kupasını alan kadronun baş aktörlerinden olur. Kona dönene kadar üç sezonda toplam 18 gol atan Ümit Karan, 99-2000 sezonunda tek sezonda 18 gol atmayı başarır. Bir sonraki sene de gollerine devam eder ve Galatasaray'a transfer olur. Aynı sene Andre Kona da sessiz sedasız Diyarbakırspor'un yolunu tutar...

Diyarbakır'da da 9 gol atan Kona'nın toplamda 98 golü olmuştur. 2002-03 sezonunda transfer olduğu İstanbulspor'da Aykut Kocaman yönetiminde 2 gol daha bulur ve 100'ler kulübüne girer. Ama bu sadece istastistiklerde yerini almasını sağlar. Kona çoook öncesinden bizi kalbimizde yerini almıştır zaten ve 90'ların iz bırakan futbolcuları arasındadır...

5 Eylül 2011 Pazartesi

Henri Bienvenu-Joseph Yobo


Fenerbahçe şike sorunlarından kafasını biraz kaldırmaya başladı gibi. Ortada görünen tek yönetici Ali Koç ve Fenerbahçe sorunlarını hallediyor gibi görünüyor. Ali Koç'u ağladığı için eleştirsek de dirayeti ve metaneti için de kutlamak boynumuzun borcudur. Küçülme olayını açıklamasalar da sürekli küçülmeye gidiyorlar. Lugano ve Santos'tan sonra galiba Niang da satıldı. Neden oyuncu satıyorlar, neden maaş düşürmeye çalışmıyorlar bilemiyorum ama yabancı transferi de yaptıklarına göre düşmeyecekler.

Lugano, Santos ve Niang satıldı ama yerlerine Ziegler, Yobo ve Bienvenu alındı. Şimdi bire bir karşılaştırırsak Ziegler dışında direk gelen gidenin yerini doldurur demek zor ama doldurma ihtimali var. Lugano bambaşka bir oyuncuydu. Türkiye Ligi onun gibisini görmemişti. Belki bir nebze Zago ona benziyor olabilir ama skor açısından Lugano yine önde. Yobo yerini doldurur mu? Dolduramaz ama sırıtmaz. Ayrıca takımı daha çok sahipleniyor Lugano'dan. Bunu galiba Aykut Kocaman da söylemişti geçen sene. Yobo iyidir ve yanında seri, güçlü bir Serdar Kesimal varken sırıtmaz da. Yobo'yu çok tanıtmaya gerek yok zaten gelip Fenerbahçe'ye şampiyonluk getiren adamlardan birisi.

Ziegler zaten söylemiştik, Andre Santos kadar iyi değil ama görev adamı. Sol tarafta işini layıkıyla yapar, Caner'e forma göstermez. Sampdoria küme düşmeseydi Juventus bu kadar kolay alamazdı onu ve eğer Juventus sonradan sol beke 2 takviye yapmasaydı Fenerbahçe de Juve'den alamazdı. Çok değerli bir oyuncudur ve bizim lige fazladır.


Henri Bienvenu'ya gelince. Benden çok daha fazla tanıyanlar var, okursunuz zaten yazılarını ama ben de az maçını izlemedim. Çok kuvvetlidir ama Niang kadar dengeli değildir. Guiza kadar olmasa da çok gol kaçırır. Bire birde adam geçecek kadar tekniği yoktur ama hızıyla baş döndürebilir. Geçen sene ön elemede Fenerbahçe'ye attığı golü izlerseniz hızını farkedersiniz ama eksik noktasını da görebilirsiniz. Karar vermekte geç kalıyor. Mental açıdan Niang'la kıyaslanamaz. Ligimizde iş yapabilir. Youla falan diyenler olacaktır ki saçmalık derim. Niang'tan kötüdür ama Youla'yla falan kıyaslanacak kadar değil.

Yaşı da genç henüz 23 yaşında. Biz böyle transferler görmeye alışık değiliz o yüzden kutluyorum Fenerbahçe yönetimini. Bu transferi attan inip eşeğe binmek olarak görenler de olacaktır ama kanmayın lütfen. Sabır gösterelim ki daha çok böyle transferler görelim.

Son olarak transferin bitmesine bir gün kala Galatasaray'ın şu an Podolski olmazsa Ajax'tan El Hamdoui'yi getirmesini isterim. Fatih Terim'den böyle bir vizyon beklemek hayalcilik biliyorum, yüzüme vurmayın.

3 Eylül 2011 Cumartesi

Majid Mussisi [Anadolu Kaplanları 90'lı Yıllar]


Futbola Uganda ikinci liginde başladı, henüz 18'ine girmeden de birinci lige yükseldi zaten. 1984 yılında hayatının dönüm noktası olan SC Villa'ya transferi gerçekleşti. 8 sene formasını giydiği bu takımda beşi üst üste olmak üzere 6 kez Uganda Birinci Lig Şampiyonluğu yaşadı, 4 kez de gol kralı oldu.. 1992 yılında bir Afrika efsanesi olan Jimmy Kirunda'nın gol rekorunu kırmasına kesin gözle bakılıyordu. Rekorun yeni sahibi olmasına sadece 4 gol kalmışken Avrupa hayali baskın çıktı ve sezonun bitmesini beklemeden Rennes'e transfer oldu. İki sene Rennes klübüyle Fransa ikinci liginde forma giyip takımın Ligue1'e yükselmesinde büyük pay sahibi oldu.

1994 yılının başında Legue1'de hiç forma giyemeden Türkiye'nin YEŞİL-BEYAZ yakasına transferi gerçekleşti. O gün belki de Fransa birinci liginde hiç oynayamadığına üzülmüştü; ama hayatının en büyük başarılarını yakalayacağı Bursaspor'a ayak basmıştı..

İlk sezonunda 27 maçta oynayıp 9 gol kaydetti. Ama asıl çıkışını ikinci sezonunda yaptı. 1995-96 sezonunda Nejat Biyediç yönetimindeki efsanevi kadroda Ercüment ve Baliç'le birlikte efsanevi şeytan üçlüsünü oluşturuyordu Majid Mussisi..  O sezon ilk kez düzenlenen ve o zamanlar büyük süksesi olan intertoto kupasında Bursaspor'un final oynamasında bu üçlünün payı büyüktü. 9 numaralı Ercüment attığı altı golle skora en çok katkı sağlayan futbolcu olurken, Mussisi de 4 golle katkıda bulunuyordu. Bu turnuvanun hafızalarda kazınmasını, taraflı tarafsız herkesin Bursaspor'a saygı duymasını sağlayan maç ise finalde oynanan Karlsruher maçıydı. Bu müsabakada müthiş bir performans sergilenmiş; normal süresi 2-2 biten mücadele, uzatmalarda da taraflların birer gol daha bulmasıyla 3-3 sonuçlanmıştı. Bu maçta Bursasporumuzun 3 golünün altına imzasını atan isimler şeytan üçlüsünden başkası değildi tabi ki.. Efsanevi timsah yürüyüşü de bu maçta ortaya çıkmıştır, mucidi de Majid Mussisi'dir!!!

İsminin güzelliği gereği rakip takım taraftarlarının sataşmasına en çok maruz kalan futnbolculardandı. Hatta Teksas tribünleri bile bazı maçlarda "Mussisi Mussisi kaldır kaldır sosisi" diye tezahürat yapıyorlardı. Bir Beşiktaş maçında da Alpay'ın markajından kurtulup kafayla ağları havalandırmasının ertesinde Vedat Okyar kendisi için 'karanlıkta bile görünecek kadar koyu adam' diyerek eleştiri sanatına yeni bir boyut kazandırmış ve Alpay'ı suçlamıştı. Mussisi dönemin başbakanı Necmettin Erbakan'la da bir polemik yaşamıştı. 1995 seçimlerinden galip çıkan Refah Partisi ile kimse koalisyon yapmak istemiyordu. Erbakan da 'Bu seçim halkın takdiridir. Burası Uganda mı ki milletin kolunu bacağını yiyorsunuz' minvalinde bir açıklama yapınca Mussisi de kendisine 'Biz orada insan yemiyoruz, herkes gibi koyun, dana yiyoruz. İsterseniz gelin sizi ağırlayalım' diye cevap vermiş, bir kez daha gönüllerde taht kurmuştu.

1996-97 sezonunda ise teknik direktör Gordon Milne'yle yıldızı bir türlü barışmadı. Yabancı sınırlamasına da kurban olan Majid sadece 13 maçta forma giyebilmesine rağmen 7 kere fileleri havalandırmayı başardı.

Sahadaki başarılı performansının yanısıra saha dışında da performans adamı olan Mussisi 1997 yılında ülkesinde tecavüz suçundan yargılanıp kısa bir süre hapis yattı. Ardından tekrar Türkiye'ye dönüp 2 sezon Çanakkale Dardanelspor formasını giydi.

Majid yukarıda da belirttiğimiz gibi futbol hayatı boyunca attığı goller kadar; izinden geç dönmek, kampa alkol sokmak ve çapkınlığıyla da gündemde olan bir futbolcuydu. 2002-2004 yılları arasında Vietnam'da top oynarken kaptığı AIDS virüsü yaşamına mal oldu. 2005 yılında AIDS'e bağlı böbrek yetmezliği sebebiyle hayata gözlerini yumdu. Eğer yaşasaydı 2010'daki şerefli sevinç kutlamalarında timsah yürüyüşünün en başında izlerdik kendisini; ama eminiz ki o zaten bir yerlerden izlemiş ve kutlamalara katılmıştır...

Majid Mussisi hala Bursaspor için bir efsanedir, ben de bu efsaneyi biraz olsun hatırlatmak, hafızalarda canlandırmak istedim.. Vakit ayırıp da buraya kadar okuyan herkese teşekkür ederim..


30 Ağustos 2011 Salı

Zafer ve Ramazan Bayramınız Kutlu Olsun






Herkesin önce 30 Ağustos Zafer Bayramı sonra da Ramazan Bayramı kutlu olsun. Kimsenin kimseyi fikrinden, zikrinden dolayı yargılamadığı bir bayram olması dileğiyle.



29 Ağustos 2011 Pazartesi

Ağlama Melis!


Malumunuz Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ne alınmadı ve o ekonomik olarak dünya devlerine kafa tuttuğu söylenen koca Fenerbahçe kulübü utanmasa iflas ilan edecek. Oyuncu satın almadılar. Emenike, Guiza ve Lugano'yu gönderdiler. Ama hala çok borçları var. Kardeşim siz değil miydiniz çok paramız var, sizi bile satın alırız diyen?

Aziz Yıldırım Arda'yı alamaz dediğimizde biz çok zenginiz, istediğimizi alırız diyordunuz. Galatasaray sizin de istediğiniz birini alınca isteseydik alırdık diyordunuz. Ne oldu? Koskoca Ali Koç çıkıp dileniyor. Milyar dolarları olduğunu bilmesem arayıp hesap numarasını isteyecektim adamın, o derece dokundu lan. Resmen gözleri falan doldu. Karşısında lahmacun yenen Sezercik gibiydi. Bi gün ben de yiyecem abi!


Anladık ki Fenerbahçe'de tek adam varmış. Aziz Yıldırım olmadan ne Ali Koç koç gibi durabiliyor ne Nihat Özdemir dik durabiliyor. Ama Aziz Yıldırım bu kadar iyi duygu sömürüsü yapamazdı, açık söyleyeyim. Ali Koç Adnan Polat'ı bile geçmiş resmen. O nası güzel dilenmeydi be! Eminim 35 milyon (!)* Fenerbahçe taraftarı ağlamıştır ekran başında. Ben ki nefret ederim Fenerbahçe'den ben bile acıdım bi an olm daha ne olsun!



Neyse bu yazının yazılma amacı bugün duyduğum 2 şey. İlki Acun Ilıcalı 2 yıllık locanın parasını peşin olarak ödemiş kulübe, ki bu 240 bin euro civarı bir paraymış. E Acun öder kardeşim, ben de bu kadar boş iş yapıp bu kadar para kazansam 240 bin euro değil 2 milyon euro öderim. Bi günden bi güne LÖSEV'e, Şehit ailelerine yardım yaptığını da görmek isteriz.

2. olay ise çok vahim. Bir yaşlı ve Fenerbahçeli çift biz nasıl olsa yaşlandık, kimimiz kimsemiz de yok deyip oturdukları evi bağışlamak üzere Fenerbahçe kulübüne başvurmuşlar. Şimdiden söyleyeyim buna kızmamın sebebi kulübün adının Fenerbahçe olması değil, olayın gerizekalıca olması. Teyze veya amca hanginizin kıt aklına geldi bu olay bilmem ama bu yaptığınız gerizekalılık. Hayır mı yapmak istiyorsun git eğitim vakıflarına bağışla, LÖSEV'e bağışla, şehit ve gazi aileleri derneğine bağışla, hatta git TEMA'ya bağışla. Fenerbahçe ne ulan! Beyniniz mi durdu ulan!

Alex 3,5 yerine 3 alsın, Emre denen saygısız adam azıcık az kazansın 3 ev alacağına 2 ev alsın. Forma almak eyvallah, taraftar kart almak eyvallah, kombine-loca almak eyvallah da ev bağışlamak ne ola ki? Ali Koç güzel ağlıyor diye ev mi bağışlanır lan! Git bir hayır kurumuna bağışla paran 2 tane adamı zengin edeceğine 2 tane çocuğun okumasına vesile olsun! Sinirden devreleri yakmak üzereyim, eviniz yıkılsın amına koyayım. Kafanıza sokayım, kafamıza sokayım! Evini bağışla sonra Somali'ye 5 lira yardım edene bizim halkımız da aç, niye Somali'ye yardım ediyorsun de! Ne gerizekalı toplum olduk anasını satayım!

28 Ağustos 2011 Pazar

Spa'da Atak Manyağı Olmak!


Schumi, 20. yılında neden bu sporun en iyisi olduğunu kanıtlarken Spa'da, Button da temiz sürüşü ve güzel atakları ile heyecan dolu bir yarış yaşattı bizlere.. Vettel, artık büyük ölçüde şampiyon diyebileceğimiz yarışı gerisinden gelenlere hareket çekerek bitirdi gibi :) Ne geri dönüşler gördük, ne geçişler gördük bu hafta..

Schumi'nin 24. lükten 5. liğe kadar yükselişi mest ederken, bir taraftan da Vettel'in yarışı kazanmasını da aslında bir parça mutlu etti beni.

Son yarışların en iyi performans gösteren pilotu olan Alonso, Button'a direnemezken muhtemelen anlamıştır ki Vettel'i bu sene sonunda alt etmek gerçekten güç. Boş konuşmanın yeri ve gereği yok bence de, nitekim aynı şeyler Weber ve Hamilton içinde geçerli. Sonuç olarak yok artık eskisi gibi dominant değil demek, yok sıralamalarda üstünlüğü olmasa bi bok olmaz gibisinden konuşmak bi işe yaramıyor anlaşılan.

Bence 2012 çalışmalarına başlamanın vakti gelmiştir herkes için. Uzun düzlükleri olan bu pistte bile, daha çetrefilli pistlerde performansı daha iyi olan arabayla böylesine rahat yarış kazanan Vettel ve Redbull bu seneyi bitirdi gibi görünüyor, onlara hayırlı olsun diyelim ve önümüzdeki seneye bakalım artık.

Yarışta Mercedes pilotlarını yarıştırmak istedi sonlara doğru, ancak bir iik tur sonra Nico Rosberg'e yapılan benzin uyarısı iyi olmadı. Bir de o yarışı izlemek vardı 3-5 tur.

Bir de acaba Weber, Vettel'e iyice yaklaşsaydı Redbull takımının tavrı ne olurdu? Gerçekten bu sorunun cevabını bilmek kolay değil, ki Serhan Acar bu soruya birmilyonluk soru dedi, ama öyle bir yarışı izlemek de güzel olurdu heralde. Bir de geçen sene İstanbul Park'ta gerçekleşen Vettel Weber kazası akıllara gelince acaba bu sefer arkadan gelen Weber intikam soğuk yenen bir yemektir edasıyla Vettel'i biçer miydi :D

DRS, çok konuşuluyor çok tartışılıyordu. Tamam geçişler bizi memnun ediyor ama acaba bu kadar kolay mı olmalı bu geçişler? DRS nin olmadığı yıllarda öyle geçişler kazınmış ki zihnimize insan şu DRS olmasaydı da görseydik koyunun akını karasını da dedirtmiyor değil hani.

Lastik konusuna gelince çabuk aşınma, fazla ısınma derken yarış başladı bitti ve sonuç yine Vettel birinci oldu, ama bence yarışın adamı Schumi oldu.

Efsane Schumi, 20. yılını kutlayan sevenlerine böyle bir yarışla teşekkür ederken, kim ne derse desin 2012 de de yarışacağını söyledi. Şahsen çok mutlu oldum. Sevmeyenlerine de aslında bir gözdağı oldu bence bu. Ancak burda büyük iş Mercedes'e düşüyor, Rekabetçi bir araba ile Schumi'nin neler yapabileceğini herhalde daha iyi anlamışlardır artık.

Weber starttaki yer kayıplarını yarış içinde yine güzel bir şekilde telafi etti, bi ara çok hızlıydı takır takır geçiyordu milleti. Ama o da bi yere yaklaşabildi takım arkadaşı Vettel'e.. Ama bu yarıştan 2. lik de çıkarmak iyi bir işti Weber için. Redbull'un bu dublesi diğer takımlara tokat gibi gelmiştir herhalde.

Ve günün diğer bir yıldızı Button'a gelirsek eğer. Bu adam iyi sürüyor aga :) Bir ara pistin en hızlısıydı.. Lastiğindeki kabarcıklanma sorununa rağmen iyi bir çıkış gösterdi yarış içinde. Ve Alonso'yu podyumdan etti.Bir de yağmur yağsaydı heralde podyumun tepesinde görebilirdik Jenson'u :)

Yağmur demişken Spa'nın neredeyse klasiklerindendir yağmur. Bugün yağmadı ama yağsaydı elbet daha keyifli olabilirdi. Ancak bu yağmursuz gün bile yeterince keyifliydi bence. Bu haftalık yarış yazısında benden bu kadar, umarım düşüncelerimizn kesiştiği noktalar çoktur... :)




27 Ağustos 2011 Cumartesi

Sessiz Yıldızlar



Bayern Münih'i çok sevmem, hatta hiç sevmem ama şu 3 güzel adamın hatırına izlerim. Mario Gomez o kadar değil ama Bastian Schweinsteiger ve Thomas Müller çok güzel adamlar. Almanya Milli Takımında da çok güzel işler yapıyorlar beraberce. Klose Gomez'e göre daha iyi topçudur bence ama Bayern Münih öyle düşünmüyor olmalı ki Lazio'ya gitmesi izin verdi. Bu biraz da verilen bonservisle alakalı olabilir. Gomez 30 milyon euro gibi fahiş bir paraya alındı sonuçta.


Thomas Müller yaşına göre muhteşem olgunluğa sahip bir adamdır. Bayern Münih'in 3. takımında oynarken Van Gaal'in maçını seyretmesiyle hayatı değişmiştir. Van Gaal bu adamın tekniğini ve zekasını farkedip A takıma almıştı onu ve hiçbir zaman pişman olmadı. Bu güzel adam her maç biraz daha üstüne koyup hem Bayern Münih'in hem Almanya Milli Takımı'nın vazgeçilmezi olmuştur. Şu an Galatasaray'da Bastian Schweinsteiger ile birlikte en çok görmek istediğim 2 oyuncudan biridir. Bugünkü K'lautern maçında da harika oynadı. Bir penaltı yaptırdı, bir de muhteşem asist yaptı Mario Gomez'e.

Bastian Schweinsteiger. Hayatını değiştiren adamlar Löw ve Van Gaal'dir. Sağ bek veya sağ açık oynuyordu ama tekniği yeterli değildi. Daha çok savaşçı yönüyle ortaya çıkıyordu ki bunu ilk gören Löw'dü yanlış hatırlamıyorsam. Ballack hem yaşlanmıştı hem de sık sık sakatlanıyordu. Oraya yerleştirdi Löw Bastian'ı ve ilk maçlarda zorlanmasına rağmen şu an bölgesinde yaş itibariyle dünyanın en iyisi bence. Milan onu almak için yokladı Bayern'i ama şu an değer biçilemez gibi duruyor. Pastore'nin 43 ettiği piyasada 60-70 milyon euro verilmeden alınamaz Bastian.

Bayern Münih bu sene başarılı olacaksa Robben, Ribery gibi sakat yıldızlarıyla değil bu 3 sessiz yıldızla başarılı olacaktır. İstikrarlı devam ederlerse Bundesliga'da şampiyon olmaları çok zor değil.

26 Ağustos 2011 Cuma

Avrupa Arenasındaki Türkler!

Türkiye'yi Avrupa'da temsil edecek 2 takım kaldı maalesef. 5 takımla başlamıştık yine önce Gaziantepspor elendi sonrasında TFF daha çok tartışacağımız bir kararla Fenerbahçe'yi Avrupa'dan men etti. Dün gece Bursaspor da elenince Beşiktaş ve Trabzonspor'a kaldık ki bu pek sık gördüğümüz bir olay değil.

Kurayı görür görmez geçen seneki kadro bu grupta 3. olabilirdi dedim. Geçen seneki kadrosu çok mu kaliteliydi? Hayır. Çok mu kaliteli oyuncular kaybettiler o kadrodan? Evet. Defansın en iyisi Egemen, orta sahanın en iyisi Selçuk ve hücumun 3 bel kemiğinden ikisi Jaja ve Umut gitti. Aynı şekilde rotasyonda yer bulan Engin, Ceyhun gibi adamlar da gitti. Ki o Engin öylesine yetenekli ki Fatih Terim bile böyle bir adamı sorunlu olmasa bu kadar ucuza alamazdık dedi.

Özellikle Selçuk telafisi olmayan bir kayıp. Umut da çok önemli bir kayıp. Bu adamların yokluğu anlaşılacaktır zira geçen senenin yıldızı Burak, Umut'un boşalttığı alanlar ve Selçuk'un attığı nokta paslar olmadan geçen seneki performansını yakalayamaz. Zokora ve Henrique gibi iyi transferler yaptı Trabzonspor ama onun dışında bir şey yok. Volkan Şen gelirse etkili ve faydalı olabilir Şenol Güneş'in ellerinde.

Gelelim çektikleri kuraya. İnter'den içeride puan alabilirler, dışarıda da imkansız değil ama zor. CSKA'yı içerde yenerler bence. Lille'den hem içerde hem dışarıda puan alabilirler. En kötü ihtimalle 4, en iyi ihtimalle 8 puan bekliyorum Trabzonspor'dan. Gruptan çıkmaları imkansız bu tecrübesizlikle, amaçları 3.'lük olmalı.

Şenol Güneş Trabzonspor'un başına gelmiş en iyi şey. Umarım O'nun değerini bilirler bu sefer.

Beşiktaş Alaniya gibi bir 2. lig takımını çok zor bir şekilde geçtikten sonra çok zor bir kura çekti. Geçen seneden daha güçlüler aslında şu anda ama şike süreci onları çok yıprattı.

Dinamo Kiev hatırlarsınız geçen sene 4-1, 4-0'lık skorlarla elemişti Beşiktaş'ı. Zaten Beşiktaş onlara karşı direk bu psikolojiyle çıkacak sahaya ve dışarda puan almaları imkansız. İçerde seyirci gazıyla bir galibiyet alınabilir. Stoke City ile içerde berabere kalır dışarda direk yenilirler. Tel Aviv'in iç saha performansı etkileyici, İsrail'den puansız dönme ihtimali yüksek Beşiktaş'ın. Beşiktaş'ın da şu grupta maksimum 8-9 puan toplayacağını düşünüyorum.

Çok zor bir gruba düştüler. 1. torbada Kiev nispeten iyi bir kura olmasına rağmen 3 ve 4. kuralarda bence en zor takımları çekmişler. 3. torbada Stoke'la beraber Hannover vardı zor takım olarak. 4. torbada ise kimi istemezsin deseler direk Tel Aviv derdim. Buraya Panathinaikos'u eleyip geldi Tel Aviv. Kimse küçümsemesin İsrail takımını, zira küçümseyince başımıza neler geldi biliyoruz.

Her iki takımımız da zor kuralar çekti ama Beşiktaş'ın işi daha zor Avrupa Ligi'nde olmasına rağmen. Başarılar diliyoruz.

Elif'ten Güzel bi Haber...


Güzel bi haberle uyandım bu sabaha, kesin olmasa da tükenmekte olan umutlarımızı yeşerten bi haber aldık Elif'ten... Texas ve İspanya durumlarından ötürü belki de F1 takvimine yeniden gireceğiz. Teşekkürler Elif, Teşekkürler erbo, sizin uğraştığınız kadar uğraşan, sizin istediğiniz kadar isteyen bir üst kurumumuz olsaydı(siyasi, stk vs..) herhalde hiç bu kadar üzülmezdik... Emeğinize sağlık!!!
Foto içinde kusura bakmazlar umarım, bulana kadar canım çıktı... :)

25 Ağustos 2011 Perşembe

Güncel Geyik Spor Haberleri!



Aykut Kocaman: Yine Göteborg'la Eşleşmişiz
Kendi gangrenli parmağımızı ısrarla kesmememiz sonucu UEFA'nın verdiği "gelir kolunuzu keserim" ultimatomundan sonra federasyon Fenerbahçe'yi şampiyonlar ligine göndermeme kararı aldı. Haberi soyunma odasında Selçuk'a kızarken öğrenen teknik direktör Angut Kocaman'ın tepkisi "Yine Göteborg'la eşleşmişiz" şeklinde oldu. Bu gelişme üzerine İsveç'te hayat durdu, ikinci bir açıklama bekleniyor..

Ş.Rıdvan Yorumculuğu Bıraktı
Fenerbahçe'nin şampiyonlar ligine katılamaması kararından sonra viskiyi fazla kaçıran Ş. lakaplı Rıdvan Dilmen artık futbolun içinde olmayacağını açıkladı. Bugüne kadar ciddi ciddi yorum yaptığını zanneden eski futbolcu acilen bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine kaldırıldı. Ş.Rıdvan'ın yorumculuğu bırakmasına en ilginç tepki Bank Asya'dan Lazio'ya transfer olan Lorik Cana'dan geldi: "Kahveye gitsek bunun gibi en az 60 tane yorumcu buluruz"

Süper Lig'e Yeni Statü
Mehmet Ali Beyy ve ekibinin aldığı yeni kararlara göre süper lig bundan sonra Play Off sistemiyle oynanacak. Bu sisteme göre ilk dört içerisinde yer alan takımlar Yunan Ligi'ne geçecek, son dört Katar Ligi'ne düşecek. Beşinci ve altıncı takımlar kendi aralarında yağ satarım bal satarım oynayacak, yedinci takım da hani bana hani bana diyecek. Sekizinci ve dokuzuncu takımların on numaraları yanlarına alt yapıdan birer futbolcu alarak Ş.Rıdvan'ı yorumculuğa geri dönmesi için ikna etmeye uğraşırken, onuncu sıradaki takım otoyol kenarında mangala gidecek.

Horto Magiko Haber Alma Servisi Utançla Sundu

Beş sene önce forumculuk yıllarımızda yapıyorduk bunları. İl Capitano tekrar yazar mısın dedi, bir deneyeyim dedim. Tepkilere göre bu tarz yazılara devam edip etmeyeceğimize karar vereceğiz. Umarım beğenmişsinizdir :)

Spa'da ne olmuş, ne olacak?


Verilen ara bitti, heyecan yeniden başlıyor. Spa'ya geldik, hava tahminleri yine heyecanlı bir yarış olabileceğini gösteriyor. Ayrıca bu ara sürecinin takımlara, pilotlara, diğer bütün ekip çalışanlarına nasıl geldiğini göreceğiz bu hafta sonu. 50 yıldır pole den kalkan araçların sadece yüzde 35 i kazanmış bu yarışı. Schumi için ayrı bir yeri var bu pistin. Adam burda çok rahat, keşke kazansa demek isterdim , ama bu sezon da ne yazık ki üzücü sonuçlar alıyor. Ancak ben düzgün bir otomobille çok daha iyi sonuçlar elde edebileceğini düşünenlerdenim halen.  Ama Schumi için hayırlısı heralde önümüzdeki sezonlara bakmak olacak.

Nedense bu yazıda biraz nostalji takılıyorum ama söylemeden geçemeyecem, bu pistteki son 10 yılın en başarılı pilotu da bugün F1 ailesinin bir üyesi değil. Kimi Raikonen!!! Bence özledik onu, en azından ben özledim. Hey gidi günler heyy, bu kadar çılgın pilot varken pist Spa olunca nedense hep eskileri konuşasım geliyor. Gönlümden geçende Eskilerin yarış sonrası da kendilerini konuşturtmasıdır ayrıca, ama işin aslını en azından sıralamalardan sonra anlarız.
Son 10 yılın Spa'daki en başarılı iki pilotu...( RAI, SCHUMI) Özledik be aga !!!


Vettel ne yapacak? Bu iğrenç baskıyı göğsünde yumuşatıp voleyi çakacak mı?
Alonso ne yapacak? Her geçen gün daha iyi olan otomobili ile  bu farkı kapatabilecek mi?
Weber, Massa, Hamilton ve diğerleri... Cumartesi gününü bekliyoruz heyecanla...

Ana Tabloya Doğru...



Amerika Açık'ın 1. ön eleme turunda temsilcimiz Marsel İlhan, Polonyalı rakibi Gawron'u 2-0 yenmiş. Sevindik, ama yetinmedik. 2 ve 3. ön elemeleri de başarı ile geçip 29 Ağustos'ta başlayacak olan ana tabloya kalmasını canı gönülden istiyoruz. Artık büyük turnuvaların ana tablolarında istikrarlı bir şekilde görmeyi istiyoruz bu adamı.

Zaten geçenlerde Federer'le yaptığı antrenmanla sesini biraz daha duyurmuştur artık. Federer'in koçu iyi bulduğu Marsel'den antrenman istemiş. Muhtemelen Marsel'in hayatında bir çok maçtan daha önemli  bi yerdedir bu antrenman. Kolay mı lan Ekselansları ile antrenman yapmak. Helal olsun diyoruz, ana tabloda da görmek istiyoruz, hadi koççum....  

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Futbolu Sevme Nedeniniz!


Nazenin Tokuşoğlu'nun Habertürk Pazar Eki için Twitter'da sorduğu "Futbolu sevme nedeniniz nedir?" sorusuna verilen cevaplar bunlar. Ben de tesadüfen gördüğüm bu soruya cevap verdim ama gazetede yer alacağını hiç düşünmemiştim. Hatta gazeteyi görmedim bile, kuzenim görmüş ilcapitano99 sen miydin abi demese hiç haberimiz olmayacaktı muhtemelen :)

Buradan blogumuz aracılığıyla Nazenin Tokuşoğlu'na teşekkür ediyorum. Sorduğu soruyu ben de size yönelteyim sizin futbolu sevme nedeniniz nedir?

23 Ağustos 2011 Salı

Bernie, Petra'yı Evlendiriyor!!!


 Bernie 22 yaşındaki kızı Petra'yı (sarı saçlı olan Petra, ötekine de ben talibim zaten diğer kızı Tamara) inanılmaz bir düğünle evlendirecek bu vakitlerde. Ama o düğünse hani bizim burdakiler ne o belli değil anasını satayım :) Zaten geçenlerde kızına ABD'nin en pahalı evini alan Bernie (ki bu ev 150 milyon dolardı), şimdi de düğün için hiç bi masraftan kaçınmıyor..

Daha önce Tom Cruise ile Katie Holmes'in evlendiği şatoyu seçen Bernie, düğün için Rihanna ve Eric Clapton'u bağlamış, sıra Black Eyed Peas'in solisti Fergie de imiş... Düğün için 2 milyon sterlin harcıyormuş Bernie, eh küçük kızı evleniyor kolay değil..


Ha birde düğün üç gün üç gece sürecekmiş, ne diyelim artık onlar ersin muradına biz çıkalım kerevetine...


Bernie'nin Petra'ya aldığı evden bir kaç foto...


100 den fazla oda sayısını bilen yok gibi pek, en azından evin eski sahibi bilmiyor..




Golf sahası, sineması, 47 banyosu, sinema salonu ve 100 araçlık otoparkı ile Petra bacımızın yeni evi...:D
Related Posts with Thumbnails