Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

19 Kasım 2012 Pazartesi

Onun Bunun Çocukları


Kendinizi Fırat Aydınus'un yerine koyun. Ailesinin yerine koyun. Gazeteyi açıyorsunuz hakkınızda sizi tanımayan, görseniz selam vermeyeceğiniz adamlar ellerinde tek bir delil olmadan ithamlar yapıyorlar. Tetikçi diyorlar size utanmadan. Hani küfürsüz tabir etmek gerekirse şu başlığı atacak karakterde adamlara yüzüne tükürmem ben, tükürüğümün de şerefi var!

Fırat Aydınus ne yapmış? Şike yaptığına ya da bi yerlerden emir aldığına dair kanıt var mı elinizde? Aziz Yıldırım gibi, Şekip Mosturoğlu gibi hüküm mü giymiş? Caner'i haksız atmış. Yanlış mı? Sonuna kadar yanlış. Büyük hata. Ama insana mahsus değil midir hata yapmak. Fanatik'te şu başlığı atan orospu çocuğu Fırat Aydınus'un karşısına geçip bunları söyleyebilir mi? Ya da Fırat Hoca dava açsa ben attım o başlığı diyebilir mi?

Sadece Fanatik değil,bu infazları yapanların hepsi orospu çocuğudur! Fenerbahçeli yüzsüzlüğü diye de bir şey var lan. Senin başkanın, yöneticin ve hatta tercümanın şikeden hüküm giyecek sen hala utanmadan birilerine tetikçi diyebileceksin. Sizin derinin harbi eşşek derisiymiş amk. Aykut çıkıyor 3 Temmuz süreci diyor. Ulan senin boy boy tapelerin çıktı, her maç öncesi rakibin kadrosunu alıyormuşsun ya lan! Anelka'nın elinden sonra da aynı ağlamaları yapmıştın gerçi sen, seversin o işleri! 3 Temmuz sürecinde ceza vermişler. Ne cezası ulan, 9 puan geride bitirdiğin ligde final maçına çıktın sen mal adam! Bu mu lan ceza! Aklınıza sokayım sizin.

Son olarak Beyaz TV denen bir kanal var. Nerde bir pezevenk, bir iktidar yalakası göt var orada. Fırat Aydınus'un evine gittiler lan. Daha ne yapılabilir acaba? Karısıyla arası kötüymüş. Aidatlarını ödüyor mu diye sordular komşularına, kapıcısına! Sana ne be onun bunun çocuğu, sana ne! Sinan Engin denen eski Beşiktaşlı şimdinin Aziz yalakası ibne düdüğü assın diyor. Ulan sen değil miydin Çakıcı'dan emir alıp koca Beşiktaş'a maç sattıran adam! Şimdi adam mı oldun da düdük astıracan? Ercan Saatçi? Lan kayınpederin Özkök olmasa İzel-Çelik-Ercan grubunun yeteneksizi olarak ölüp gidecektin lan! Ama şaşırmıyorum bu memlekette baş olan götlerden bol bi şey yok, sen de gel baş ol bu memlekette. ROK'tan bahsetmeye gerek yok, bu iktidarla meşhur oldu inşallah bir an önce beraber yok olurlar hayatımızdan.

Ertem Şener. Beni şaşırtan tek adam. İşsizlik psikolojisini bozmuş galiba, bi daha işsiz kalmamak için nereyi yalayacağını bilemedi.Aziz'den başladı, tarafını seçti. Biz de bundan sonra ona göre davranırız!

Fırat Hocam. Umarım o düdüğü asmazsın, devam edersin. Daha çok büyük maçlar alacaksın, çok götü bir daha bir daha göt edeceksin! Biz de söveriz sayarız arada sana ama en azından diğerleri gibi sinsi değilsin!

19 Ekim 2012 Cuma

I love you Hocam!


Geçen senenin yırtıcı, savaşan, her an gol atacakmış gibi oynayan takımı nerde hoca? Hamit mi bozdu takımı? Amrabat? Burak? Umut? Kim bozduysa kesip atalım takım kangren olmasın hocam. Puan kayıplarına ya da mağlubiyetlere üzülmüyorum da bu takım niye oynamıyor hocam? Sana kızamıyoruz da üzme bizi be hocam. Akhisar maçı itibariyle top oynamayı bıraktık be hocam. Rüya takım sandık kendimizi galiba. Manchester maçında ben de methiyeler düzdüm takıma da götlerinin kalkacağını bilmiyordum, kalksa da sen indirirsin diyordum. Takım formsuz ama sen de formsuzsun galiba hocam. Şaşırtamıyorsun artık ne bizi ne rakibi. Aydın'ın gireceği dakikaları herkes biliyor artık mesela. Ya da geriye düştüğümüzde ilk ne yapacağını. Biz senin şak diye Emre'yle Semih'i Fenerbahçe'ye karşı oynattığını biliriz hocam.

Hocam takım oynamıyor. Melo dedik, formsuz dedik ama tek dert Melo değil galiba. Amrabat diye bi adam aldırdın büyük paralara. Bi bildiği vardır hocanın dedik. Tutmadı hocam, bu adam top oynamaya gelmemiş. Emre Çolak geri gidiyor. Semih partnerim kim olacak diye düşünmekten maça çıkamıyor. Muslera bile geri gidiyor. Hamit'e bi şey demiyoruz artık ama güzel konuşuyor, zaten bi tek konuşuyor. Eboue? Berbat yeterince anlatan bir kelime galiba. Selçuk'u Avcı'nın bitirmesine nasıl izin verdin mesela?

Hocam biz sana güveniyoruz, bir tek sana. Üzme bizi artık. Bazen yapacak bir şey yok deriz ama senin yapacağın bir şeyler illa ki vardır hocam. I love you Hocam!

18 Ekim 2012 Perşembe

Bir Alex Değil!


Selçuk İnan'ın uymadığı bir sistem zaten boktan bir sistemdir. Hiddink'i gönderip Abdullah Avcı'yı getirecek kadar futboldan anlamayan insanların yönettiği federasyon dünya kupasına gitse diğerlerine haksızlık olur zaten.

Barcelona'dan nefret ediyorum. Sayelerinde topla oynamanın iyi bir şey olduğunu sanar oldu bizim teknik direktörlerimiz. Hepsinin ağzında top bizde kalsın lafı.Lan top sende kalsın da eğer elinde Messi, Alexis, Pedro yoksa arkalarında onlara top atacak Xavi, İniesta, Fabregas yoksa, ileridekilerin açıklarını kapayıp köprü olacak Busquets, Pique yoksa, kanatlardan akacak Alveslerin, Jordi Albaların yoksa sabaha kadar top sende kalsın bir bok olmaz. Sen topla oynar durursun, ileri attıkların duvardan seker gibi geri gelir, o gelenlerin birini kaçırır golü yersin. Sonra yine sabaha kadar topla oyna. E biz Barcelona gördük, şiir gibi top oynuyorlar. Lan senin takımından Arda-Emre-Nuri çıkarsa mahalle takımından farkın kalmaz, görmüyor musun? Kim sikler Tunay'ı, Caner'i, Topal'ı, Mevlüt'ü ne bileyim Sercan'ı. Hamit Real Madrid'den gelmiş. E kardeş adam depar atamıyor. Macaristan sol açığını tutamıyor daha. Bir adam geçecek hali kalmamış. Nuri? 5 sakatın olmasa yine yedek. Selçuk? Sakat olmasa da yedek zaten, sisteme uymuyor.

Romanya maçında Caner niye 5 dakika bile oynamadı? Niye bunu kimse sormadı? Emre Çolak, Aydın kurtarıcı olarak oyuna giriyorsa koyayım öyle Türk Futboluna. Adem Büyük diye bir adam var Kasımpaşa'da. Aydın'dan kötü mü oynar? Ya da Hüseyin Kala? Olcan? Antep'ten Muhammed ya da Cenk, Mevlüt'ten kötü topçu mu?

Romanya ve Macaristan maçları öncesi 0 puan alır, eleniriz diye düşündüm. İddaa'da her iki maçta rakiplerimize oynadım. Bu boktan takımla oraya gitmeyelim zaten, rezil oluruz. Bırakın bizi orda da Alex temsil etsin. Koca Milli Takım bir Alex değil sonuçta! Doğru mu Rıdvan?

6 Ekim 2012 Cumartesi

Sen Var ya Sen!



*Takım berbattı, Akhisar maçından beridir rezil top oynuyoruz. Zaten eğer hemen her maç takımın en iyisi Emre Çolak ise sıkıntı büyük demektir.

*Takım formsuz ama daha kötüsü Fatih Hocam formsuz. Fatih Terim istikrar adına milli takımı Zan-Servet ikilisine emanet etmişti zamanında. Elinde Semih-Dany varken araya Cris'i katmak fantazidir. Cris zaten tecrübeli adam, 10 maçta 1'de oynatsan bir şey kaybetmez. Dany-Semih üst üste beraber oynayacak ki uyum sağlasınlar. Bir maç Semih'i, bir maç Dany'i oynatırsan uyum sağlamalarını beklemek en masum tabirle saflık olur. Fatih Hoca egolarını törpüledi dedik ama hocamda ne ego varsa törpü dayanmıyor. Riera'dan sol bek yaratmaya çalışmak falan. Olmuyor işte. 

Amrabat konusu bambaşka. Biraz daha bekleyelim, hocam bir şeyler görmüştür.

* Maçla ilgili yazmayacam, içimden gelmiyor. Muslera daha ne yapabilir? Toplanıp kendisinden özür dilemeleri lazım. Biz sana layık olamadık demeleri lazım.

 Benim için asıl sorun taraftar, daha doğrusu ultrAslan. Şampiyonlar Ligine ayrı lige ayrı konsantre oluyorlar. Bugün berbatlardı. Hiç ses çıkmadı, hiç baskı yapılmadı. Hele ki son 20 dakika yapılan aptal tezahuratlar. Sen var ya sen'in götüne koyayım! Ben topçunun yerine koyuyorum kendimi, uyurum lan! TV başında uyuyorduk az kalsın. Giden her sevgilinin ardından el sallayın beyler, tren istasyonlarında yapın bunu mümkünse statta değil. Nevizade bugüne kadar yapılmış en anlamlı besteniz olabilir ama zaten kötü oynayan takımı coşturmayı bırakın durduruyor yahu! 

Bugün Galatasaray taraftarı deplasman takımına nasıl gol attırılır, takım nasıl durdurulur dersi verdi. Eğer amacınız buysa başardınız beyler!

20 Eylül 2012 Perşembe

Manchester İbnesi...



Yıllar sonra ŞL'de olmanın heyecanı, ilk maçı Old Trafford'da oynamanın heyecanı derken iyice gaza geldik dün gece. Manchester İbnesi Kolla Kendini atkısı bile yapıldı :)

Kadroları gördüğümde şaşırmadım zira Fatih Hoca'dan bir çılgınlık bekliyordum. Amrabat tercihinden, çift forvetten ya da Burak seçiminden bahsetmiyorum. Old Trafford'a 2 tane tecrübesiz stoperle çıkmaktı çılgınlık. Cris'in oynayacağından o kadar emindim ki ilk gördüğümde Amrabat'ı Cris sanıp rahatladım. Ta ki tek siyahi oyuncumuzun Eboue olmadığını görene kadar. Direk sıçtık dedim. Danny-Semih ikilisi tek tek harika tek hamleli oyuncular bence. Yanlarında Ujfa ya da Popescu tipinde oyuncu varsa arkayı süpürerek harika işler yapabilirler ama beraber oynamaları her maç için tehlikedir ki rakip Manu'ysa kat kat fazladır bu tehlike. İkisi de tek hamleli olduklarını bildiklerinden her topa ilk hamleyi yapmaya çalışıyorlar. Hamle başarılı olursa ne âlâ, olamazsa yandın demektir. Ki birçok pozisyonda ilk hamleyi yapamadıklarından tehlike yaşadık ki birisi gol oldu.

Eğer golde Carrick kendini yere bıraksaydı 2. Chelsea faciası gelirdi. Neyse ki garantiye gitti Carrick. Muslera ayağını kaldırmak gibi bir acemilikle başladığı maçın geri kalanında muhteşem ötesi oynadı. Bu takımın en değerli oyuncusudur Muslera. 20 milyon eurodan aşağı gitmemesi lazım ki inşallah hiç gitmez!

Danny'e geldiği günden beri ısınamadım. Maçın geri kalanında başarılı olduğu söyleniyor ki aynı kanıda değilim. Top ayağına her geldiğinde yüreğim ağzıma geliyor. Kendine aşırı güvenden midir nedir, 2 kişi bassa bile vurayım gitsin demiyor, en iyi opsiyonu da aramıyor kafasında belirlediği şeyi yapmaya çalışıyor. Çok topladı dün Semih arkasını. Gol de Danny'nin erken hamlesi yüzünden geldi ama yine de canı sağolsun daha iyi olur inşallah. Semih'i Allah korusun. Her gün en az 2 defa bunu söylüyorum. Çok büyük topçu olacak inşallah. Bülent Korkmaz'ın veliahtı varsa işte bu çocuktur. Van Persie'yi sikti attı afedersiniz. Adam illallah etmiştir. Her hamlesi doğru değil belki ama aynı hatayı 2 kere yapmıyor. Baktı olmuyor, zorlamıyor. Uzun yıllar kal, Büyük Kaptan ol be çocuk!

Melo'nun bu kadar kötü oynadığı bir maçta Fatih Hoca Engin'i nasıl düşünmez anlamıyorum. 2. yarının başından itibaren yırtındım Engin diye. Hem hırsı, hem itici gücüyle fark yaratabilirdi. Hazır formaya da açken, kendini affetirmesi de gerekirken 20 dakika dahi oynasa iş yapabilirdi. Emre Çolak neyse de Aydın niye girdi, amaç neydi çözemedim. Kontra mı yapıyorduk?

Manchester United beklediğimden iyiydi. Belki bizim savunma yapamamamızdan faydalandılar ama yine de hücumda muhteşemdi Manu. Özellikle Valencia ve Kagawa'ya hayran kaldım. Hakan Balta'ya sallayanlar var ama önünde Amrabat oynarken Rafael-Valencia ikilisi ve onlara muhteşem paslar atan Kagawa'ya karşı durabilecek bir sol bek tanımıyorum. Hamit-Eboue ikilisi Nani gelmediği sürece Evra'yı kevgire çevirdi, Evra da ŞL'yi kaldıramıyor. İkiye birde hele de karşında bu kadar kaliteli iki oyuncu varken başarılı olabiliyorsan zaten Barcelona alır götürür seni. Ki Hakan 4-5 topu kendi çabasıyla kesti. Önüne Hamit gelince tamamen durdu zaten Valencia-Rafael ikilisi. Kagawa diye bir topçu var ki Dortmund'da izliyorduk ama Manu'nun 7 numarası olabileceğini gösteriyor her geçen maç. Cantona'nın veliahtı diyorlarmış, olur. Her pası isabetli olur mu bir adamın. Bizim Ayhan gibi yana-geriye de oynamıyor, sürekli dikine! Fatih Hoca da takip etmiş kendisini bir süre, yazık olmuş.

Hamit-Eboue ikilisi çok iyiydi, özellikle Hamit. Her geçen maç üstüne koyuyor. İlk 25 dakika çok etkisizdi, hatta yine takımı eksik oynatıyor falan diyorduk ki buraların topçusu olduğunu gösterdi. Mehmet Demirkol çok haklı, hedef büyüdükçe Hamit de büyüyor. Tek sorunu hızını kaybetmesi, onu da aklıyla çözecek yavaş yavaş.

Penaltı verilseydi ne olurdu falan diye düşünmek gereksiz artık. Çok güzel oynamadı Galatasaray ama çok büyük oynadı, yürekten oynadı. Eğer hedef tek maç kazanmak, Old Trafford'a galibiyet almaksa yolumuz yanlış ama hedef çeyrek finalse, UEFA'da yeni kupaysa yolumuz doğru. Güzel oyun, doğru ofans-defans ve büyük yürek. Teşekkürler Fatih Hoca, yenildik ama gurur duyduk!

Ve son olarak taraftar. Muhteşemlerdi. Hepsinin ağzına sağlık. Galatasaray taraftarı eskisi gibi değil diyenlerdendim ama yanılmışım. Demek ki onların da yeri aynı Hamit gibi buralarmış. Yüreyedurun!!!

16 Eylül 2012 Pazar

Hakan Balta


Takımda sevmediğim kimse yok ama her maç Hakan Balta bir olumlu hareket yapsın, bir çalım atsın, bir orta yapsın diye bekliyorum. Belki de önyargılı taraftarlarımızın da kendisini benim kadar benimsemesini istediğimden, bilemiyorum.

Rijkaard dönemi haricinde bariz kötü diyebileceğimiz, bu adamın bu takımda ne işi var diyebileceğimiz bir dönemi yok. O sezon hakikaten berbattı, ben de çok sövdüm ama hiçbir zaman sabotajcılarla bir tutmadım kendisini, tutamam da. Bir dönem resmen adamı Servet Çetin kadar karaktersiz, Ferhat Öztorun kadar yetersiz olmakla suçladılar. Millet yıllarca İbrahim Üzülmezlere, Ümit Özatlara Roberto Carlos muamelesi yaparken biz onların çok daha iyisine Orhan Ak muamelesi yaptık.

Galatasaray'da da Milli Takım'da da daha iyisi yok ve gelene kadar da Hakan Balta'ya gözümüz gibi bakmalıyız. Fatih Hoca kaptanlığı da vererek ona ne kadar güvendiğini gösteriyor, ben de Fatih Hocama güveniyorum. Hatta I love you hocam :)

Taraftar olarak Hakan Balta'ya artık gereken değeri vermeliyiz, ona bizim için ne kadar değerli olduğunuzu göstermeli ve söylediklerimiz için özür dilemeliyiz!

Allah sakatlık belası vermesin!

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Türkiye'nin en iyi forvetini linç edelim arkadaşlar, vurmayan ibne!

Lütfen bokunu çıkaralım Beşiktaş'lı arkadaşlarım. Çünkü hepimiz biliyoruz ki haksız penaltı kazanan dünyadaki ilk ve tek futbolcu Burak Yılmaz. Ve yine biliyoruz ki Burak futboldan uzaklaştığı zaman bir daha böyle bir terbiyesizlik futbol sahalarımızda görülmeyecek. Zaten malumunuz Burak, Galatasaray'a gelmeden önce hiç böyle bir futbolcu değildi. Galatasaray'a gelen herkes gibi hemen klübün çirkefliğine uyum sağlamış. Beşiktaş'ta veya Fenerbahçe'de forma giyerken hiç böyle huyları yoktu Burak'ın, hıhı evet. Veya diğer bir kısmınızın dediği gibi "Tam Galatasaray'a uygun futbolcuydu, layık olan takıma gitti sonunda." Zaten böyle futbolcuları hep Galatasaray transfer eder değil mi? Mert Nobre Beşiktaş'a hiiiç transfer edilmedi. Keza Pascal Nouma da öyle. Zaten Batuhan Karadeniz de Beşiktaş forması giymiyor aslında; tamamen göz yanılması, illuzyon.

Arif'in 15 sene önce İstanbulspor maçında kazandırdığı haksız penaltıyı hemen gündeme getiren arkadaşlar, 10 sene önce 8 dakika uzatılan, sonunda Hikmet Karaman'ın çileden çıktığı Beşiktaş - Kocaelispor maçını hiiiç hatırlamazlar. Zaten böyle hakem hataları hep Galatasaray lehine yapılır nedense, Beşiktaş lehine hiiiç hakem hatası yapılmaz değil mi arkadaşlar. Bahsedilen Kocaelispor maçının Beşiktaş'ın şampiyon olduğu 100. yılına denk gelmesi de tamamen tesadüf.

Fenerbahçe'li kardeşlerim de çok haklı. Emek hırsızı bu Burak Yılmaz. Niye? Çünkü yaptığı şerefsizliği hakeme yedirdi ve takımına penaltıyı kazandırdı. Oysa ezeli rakibimizin kaptanı Alex geçen hafta aynı hareketi sırf hakemi denemek için yaptı. Hakem de zaten Alex'in bu numarasını yemedi. İşte büyük kaptan Alex. Niye? Çünkü Alex'in numarasını hakem yemedi. Burak'ınkini yedi. Bu da Burak'ı şerefsiz yapar, Alex'i gündeme dahi getirmez.

Ah Galatasaray ah. Yine hakemler sayesinde şampiyonluğa oynayacağız, yoksa sahada oynadığımız futbol beş para etmez değil mi? Tüh bize.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Beşiktaş Maçının Ardından

Galatasaray bu maçta ciddiyetsizliğinin, rakibi küçümsemenin bedelini ödedi. Evet Beşiktaş bu sene kötü bir takım görünümünde. Ama sen Beşiktaş'a karşı, Kasımpaşa'ya karşı çıktığından daha ciddiyetsiz bir motivasyonla çıkarsan 3 tane yersin böyle. Neticede maçı kağıt üzerindeki kadrolar değil, sahadaki insanlar oynuyor. İşte bu motivasyon eksikliği yüzünden bireysel hatalarla 3 gol yedik.

Olay sadece bireysel hata değil. Malesef Melo'nun takıma geç katılması yüzünden takım savunmasında da problem var. Melo hazır olana kadar bu sıkıntıyı yaşayacağız. Engin bu açığı kapatıyordu; ama salaklığına doymasın. Emre Çolak'a gelince; defansif olarak yeterli seviyede değil. Orta göbekte Emre ve Selçuk oynayınca, Emre'nin savunma yetersizliğinden ötürü Selçuk da geriye çok gelmek zorunda kalıyor. Bu yüzden hücumda pozisyon üretmekte zorlanıyoruz. Kasımpaşa gibi oyunu kendi yarı sahasında kabullenene takımlara karşı Emre&Selçuk ikilisi sırıtmaz. Çünkü rakip zaten kendi sahasında oynayınca Selçuk'un da çok geriye gelmesine gerek kalmıyor. Ama dünkü Beşiktaş gibi kapanmayan takımlar karşısında Emre orta sahayı doldurmakta zorlanıyor. Selçuk da geriye gelmek zorunda kalıyor ve hücum zenginliğimiz ölüyor. Ceyhun da yeterli seviyede olmadığı için, Melo'nun bir an önce hazır duruma gelmesi lazım. İşte bu transfer sezonunun en büyük fiyaskosu Melo'nun takıma geç katılması oldu.

Ujfalusi bu maç ağır kaldı. Umarım bu ağırlığının sebebi onun da maçı ciddiye almayıp konsantre olmamasındandır. Örneğin 3.golde herkes Hakan Balta'nın hatasını konuşuyor. Evet golde Balta'nın bariz hatası var; ama Olcay topla çizgiye inip tekrar Holosko'ya çıkardığında Holosko'nun bomboş olduğunu görüyoruz. Halbuki Ujfa'nın orada olması gerekirdi. Dany olsaydı çevikliğiyle orada Holosko'ya vurdurmazdı. Ujfa yaşından dolayı ağırlaştıysa Dany&Semih ikilisiyle oynamaya alışmalıyız. Dany'nin de heyecan problemi var, soğukkanlılığı öğrenmesi lazım.

Hamit Altıntop oyun zekası tartışılmayacak deecede üst düzey bir adam. Ama temposu çok düşük. Dripling yapan fuleli bir futbolcu değil; ama dün çok pas hatası yaptı, çok top ezdi. Kanatta sırtı kaleye dönük topla buluştuğu zaman pas verecek arkadaşını bulamadı. Bunda tek suç Hamit'te değil elbette, takımla hala uyuşamamış. Hamit'in takıma, takımın da Hamit'e alışması lazım. Hamit'in oynaması taraftarıyım.

Amrabat bileklerine çok hakim, güçlü, dikine oynayıp top taşıyabilen bir oyuncu. Ama ortaları çok ezbere kesiyor. Aslında konsantre olduğu zaman ne kadar isabetli ortalar yaptığını Fenerbahçe maçında gördük. Her maç aynı ciddiyetle oynamalı. Yoksa ezbere kestiği sert muz ortalar sadece kahvelerde "Adam şık orta kesiyor" muhabbetlerine konu olur, takıma faydası olmaz. Dün kaç kere arka direkte adam yokken, arka direğe orta kesti, yazık.

Aydın'a gelince. Geçen hafta da Galatasaray'ın yedekleri arasında iyilerden olduğunu; ama bunun yedek kulübesinin dengesizliğinden kaynaklandığını, Aydın'ın hala Galatasaray'da yedek bile olacak kapasitede olmadığını yazmıştım. Ama Aydın'ın farkı potansiyelinin olması. Yani çalışıp kendini geliştirirse ilk 11'i bile zorlayacak bir potansiyeli var. Şöyle açıklayayım. Topla süratli, ayaklarına hakim, adam eksiltebiliyor, soğukkanlı. Ama oyun zekası yerlerde sürünüyor. En olmayacak adama pas veriyor, en olmayacak yerde top çeviriyor. Dün Uğur Boral'ın sağından atıp solundan geçtiği pozisyondaki ustalıkla hemen ardından yaptığı ortadaki amatörlük arasında uçurum var. Böyle dengesizlik olmaz. Aynı şekilde ceza sahasında topukla topu önüne alıp rakip stoperi oyundan düşürecek kadar soğukkanlı; ondan sonra hemen önünde bomboş duran Selçuk'a değil de, Aydın'ın kendi arkasında duran en verilmeyecek adama pas verecek kadar amatör. Orada topu Selçuk'a verse maçı alacağız belki de. Oyun zekası için Selçuk ve Hamit'ten yardım almalı.

Forvet hattımıza gelelim. Umut ve Elmander aynı tip futbolcular. İkisi de çok koşan, pres yapan, rakibi boğan, güçlü; ama son vuruşlarda soğukkanlı olamayan topçular. İkisi birlikte oynadığı sürece her maç 50 tane pozisyona girer 48 tane gol kaçırırız. Eğer rakip Fenerbahçe ve Kasımpaşa gibi oyunu kendi yarı sahasında kabul ederse, Umut ve Elmander yaptıkları baskıyla çok pozisyona girer, elbette bunlardan birkaçını gol yapar ve rakip ileri çok çıkmadığı için maçı alırız. Ama Beşiktaş gibi kapanmayan bir takımsa, bu ikili yaratıcılıkta geri kaldığı için gol bulmakta zorlanırız. Bu ikili birlikte oynamamalı. Elinde Burak gibi bir adam varsa Umut&Burak veya Elmander&Burak denenmeli. Oyunun gidişine göre de değişiklikler yapılmalı. Ama oyuna mutlaka Burak'la başlanmalı. Çünkü rakibin oyunu sahasında kabulleneceğini düşünerek sahaya çıkılmaz; ya rakip geri çekilmezse? Nitekim dün Beşiktaş geri çekilmedi ve ikinci yarı Burak oyuna girene kadar pozisyonumuz yoktu. Bu haftadan tezi yok Burak'ın ilk 11'e monte edilmesi lazım.

Galatasaray bu sene de şampiyon olur, lig uzun maraton ve bu takım bir yerde toparlanıp ligi domine eder. Ama şampiyonlar ligi o kadar uzun olmayabilir. Grup maçları başlamadan toparlanmamız lazım. Yoksa bu sene Avrupa hedefi çok kısa sürebilir.

21 Ağustos 2012 Salı

Kasımpaşa Maçının Ardından


Kasımpaşa maçı FatihTerim’in yersiz sabrı yüzünden zora girdi. Durum 1-0'ken Kasımpaşa açık oynarken Aydın-Amrabat değişikliğini yapsaydı durum 2-0 olur sonra da maç kopardı. Çünkü 1-1'den sonra Kasımpaşa iyice kapandı ve Amrabat, Sercan gibi hızlı isimler boş alan bulamadı. Oysa rakip açık oynarken bu değişiklikler yapılsaydı maç kopardı.

Fatih Hoca, Aydın’ın özgüvenini zedelememek için o oyundayken 2-0 olmasını bekledi, neredeyse maç gidiyordu. Terim futbolcuyu kaybetmektense maçı kaybetmeyi tercih eden bir teknik adam. Ferguson ve Wenger de aynı tarza sahip; Mourinho öyle değil.


Scott Piri iki yıldır en büyük transferlerimizden biri. Çok büyük antrenör. Güçsüzlükten kırılan E.Çolak, Aydın ve Sercan’ı çok kuvvetlendirdi. Emre’nin sahada duruşu bile değişti.

Herkes Emre’den yeni Arda olmasını beklerken, Emre’nin aslında yeni Tugay olacağını yazmıştım. Nitekim dün Selçuk'un yanında oynarken beni yanıltmadı.

Aydın da zaten hızlı ve teknik bir futbolcuydu. Ama çok güçsüzdü. Güçlü bir Aydın’ın neler yapabileceğini gösteriyor gün geçtikçe. Ama hala Galatasaray'ın yedeği bile olabilecek formda değil. Bal yapmayan arı görünümünde. Onu Yiğit ve Yekta'dan ayıran şey potansiyeli. Aydın bu hıza gelişmeye devam eder ve potansiyeline yaklaşırsa ilk 11'i bile zorlar.


Sercan hazırlık kampının çalışkan isimlerindendi. Dün de Necati’yi keserek bu sene takıma girebileceğinin sinyallerini verdi, hadi inşallah.

Dany de çevik ve ayaklarına hakim bir stoper ama çok heyecanlı. Atağa çıkarken kaptırdığı toplar büyük problem. Duran toplarda yer tutuşu da handikap. Soğukkanlılığı öğrenmesi lazım.

Birkaç hafta sonra Burak için "Oynayabileceği bir takıma gitmeliydi." diye yorumlar yapılırsa şaşırmam:)

23 Nisan 2012 Pazartesi

Adaletine Koyayım Futbol!


Bu Süper Final denen sikimsonik konuyu hiç ciddiye almadım, almayacam da. Dün biz bir maç kaybettik. Sıradan bir maçtı. İlk yarı çok kötüydük, ama Fenerbahçe o kadar kötü bir takım ki bizi öyle yakalamışken bile baskı kuramadı. Ve biz bu kötü takıma yenildik ne yazık ki.

Bunu ne şanssızlıkla ne bir şeyle açıklayamazsın. Aydın, Necati, Emre ve Engin gibi vasat adamlarla yola çıkarsan orta sahan 30 pozisyon da hazırlasa maçı alamazsın. Dün Galatasaray'ın en iyileri Hakan Balta ve Semih Kaya'ydı. Bu kadar çok pozisyon kaçıran takımın en iyileri bek ve stoperdi çünkü herkes ilerdeyken bu ikili kurtardı geriyi. Zaten Semih bir kere adamını kaçırdı ve golü yedik. Zira benim sene başından beri çok beğendiğim Ujfalusi son maçlarda çok kötü. Her topa Semih girmek zorunda kalıyor. Hakan Balta da hem müdahaleleri hem ileri çıkışlarıyla sol açıksız Galatasaray'ın sol tarafını canlı tuttu. Emre-Engin-Riera-Aydın dörtlüsü bu takımın açıkları olamaz. Kimse kusura bakmasın da kıçına teneke bağlanarak yollanan Kazım bile bunlardan iyiydi. Necati, Aydın ve Baros'un kaçırdıkları golleri akıl ve mantıkla izah edemiyorum. Kontratak topçusu Aydın bile şu maçta pozisyona girdiyse Kadıköy'de Fener'i yenmemiz şart diyorum.

Çok uzun uzun yazılacak bir şey yok. Biz bastırdık onlar yattı. Yobo büyük şans Fenerbahçe için. Bekir diye bir topçu var her hareketi faul ama çalacak, kart verecek kadar delikanlı hakem yok bu memlekette. Gökhan Gönül kayıptı yine. Topuz-Gönül kanadını tek başına folloş etti Hakan Balta. Ziegler gol dışında vasattı, yine diyorum bu ligin en iyi sol beki Hakan Balta'dır hele ki Ziegler'i gördükten sonra. Volkan adam değil ama çok iyi kaleci. Bugün çıktı kurtarılmayacak topları kurtardı, haftaya yenmeyecek goller yer. İşte bu yüzden Muslera>Volkan.

Galatasaray taraftarı muhteşem bir koreografi yaptı ama çok daha gaz verici şeyler yapılabilirdi. Umarız sene sonunda dalga geçilen bir koreografi olmaz. Ayrıca hiçbir olay çıkarmayarak yenildiği zaman da efendi gibi maç izleyebildiğini gösterdi cümle aleme. Ünal Aysal işte bundan bahsediyordu. Biz Kadıköy'de 6-0 yenildiğimiz maçta bile bu kadar olaysız maç izlememiştik. Ayrıca Volkan, Caner, Topuz, Cristian gibi pisliklerin tahriklerine de kapılmadı Galatasaray taraftarı. Evet çok net söylüyorum maç sonrası yaptıkları, maç içinde yaptıkları şerefsizliktir. Bizim topçular bunun 10'da 1'ini yapsaydı stadı başımıza yıkardı Fenerbahçe taraftarı. Biz bir şey yapmadık Beşiktaş taraftarı sahaya girdi ve savunuldu. Dünkü işeme hareketini Kadıköy'de Melo yapsın, bakalım ne oluyor. Bu hareketleri savunan varsa onun da götüne koyayım! Kadıköy'de şampiyon olursak sahada sevinebilir miyiz? Sizce buna izin verirler mi? Eğer çıkıp bunu dillendirmezlerse bizim yönetime de yazıklar olsun. Bizi sahada yendiler eyvallah ama bu çirkeflik, şerefsizlik yapmalarını haklı mı kılıyor? Gökhan Gönül denen malak bile koreografiye laf atıyor. Sen kimsin ulan! Bir takım bu kadar mı pislik olur arkadaş ya. Caner Fener'e transfer olduğunda "Fenerliyim." demişti. Haklıymış, bu kadar karaktersiz bir adamın başka takımlı olması beklenemez.

Fenerbahçe'yi tebrik etmiyorum. Tebrik edilecek bir şey yapmadılar. Bu takım şampiyondur arkadaş. Süper Final denen sikimsonik icatla şampiyonluğu kaybedecek değiliz. Bu takım ligde 9 puan taktı en yakın rakibine. Ama ben takımıma güveniyorum, Kadıköy'de koyacaz ve şampiyon olacaz!

Şunu yazmazsam olmaz. Bu takımın bu seneki en iyi oyuncusu Hakan Balta'dır. Hala Hakan'a sallayan varsa otursun bi çay içsin. Bir sol bek daha ne yapabilir? Ha derseniz ki ortaları yerini bulmuyor. Ben de derim ki bulsaydı Barcelona'da sol bek olarak Adriano değil Hakan Balta olurdu.

25 Mart 2012 Pazar

Niye Bu Gerginlik?


Öncelikle maçı anlatanların söylediğinin tersine bence berbat bir maçtı. Bunda en büyük pay da Cüneyt Çakır'daydı. Arkadaş hem Cüneyt Çakır hem Fırat Aydınus berbat maç yönetmelerine rağmen bu memleketin en iyi hakemleri olarak lanse ediliyorlar. Adamlar ne kokarım ne bulaşırım modundalar bütün maç boyunca. Faul çalmaları için iki oyuncunun birbirine değmesi yetiyor. Hiç mi izin verilmez fiziksel temasa! Bütün maç bir omuz omuza pozisyon göremedik yahu! Faulün kime yapıldığı ya da kimin yaptığı mühim değil, onlar için mühim olan maçın rölantide gitmesi. Ona göre karar veriyorlar. Her faul pozisyonunda maç minimum 1 dakika duruyor. Kim yerde kalırsa 3 dakika başında duruyorlar. Kafaya müdahalede oyunu hemen durdurmayı anlarım da adam yerde ayağını tutarken oyun neden hemen durdurulur. Tempo yükselmesin, ben fazla koşmayayım, tehlikeli-zor düdükler çalmak zorunda kalmayayım diye. İyi hakem topu oyunda tutmak için uğraşan hakemdir. Bunlar art niyetli ve kötü hakemler. Bugün ilk yarı Galatasaray'ı, ikinci yarı Trabzonspor'u ezdi sahada. Şenol Güneş, Emre  Çolak'ı atmamak için faul vermedi dedi ki sonuna kadar haklı. Faulü verse 2. sarıdan atması lazımdı Emre'yi ama vermedi ki ilk yarıda yaptıkları çok konuşulmasın. Her daim ne şiş yansın ne kebap modunda takılan hakemlerden nefret ediyorum ve Türkiye'de bolca var bunlardan.

Galatasaray'ın üzerinde garip bir gerginlik var her daim. Sanki 9 puan geride olan bizmişiz gibi oynuyoruz sürekli. Baros, Eboue, Engin, Ujfa, Melo bazen Selçuk bile. Hakemin dibinden ayrılmıyorlar. Eboue iyidir, hoştur severiz ama her faul yapıldığında kurşun yemiş gibi atlaması, her daim rakiple tartışması sıkıyor artık. Takımı da geriyor. Bugün Eboue'ye yapılan 2 faulde 4 sarı kart çıktı ki 2'si bizimkilere. Zokora ve Olcan kart görüp sıkıntıya girecekken Engin ve Eboue de gördü ve onlardan geri kalmadılar! Kardeşim 9 puan öndesiniz  bu gerginlik niye? Çıkın bi rahat olun lan, ligin en iyisi sizsiniz işte herkese gösterdiniz. Niye hem kendinizi hem bizi geriyorsunuz?

Armamız Yeter!


Berbat bir maç oynadı Galatasaray takım olarak. İlk yarıda takımın maça ne kadar konsantre olamadığını Muslera gösterdi bize. İlk pozisyonda "topa bakın olm" diye uyardı defansı ama kimse siklemedi herifi. Rakibin forvetinde rekortmen gol kralı var arkadaşım azıcık konsantre olun. Biraz rehavet olunca Burak çıktı attı golünü. Colman çok akıllıca kullandı faulü tabi ki. Her Galatasaray maçında coş zaten pezevenk :) Colman demişken Melo manyağına 7 milyon euro vereceğimize 3-4 milyon euroya Colman'ı alsak ya la!

İkinci yarı Trabzonspor geriye yaslanınca doğal olarak üzerlerine gittik. Şenol Güneş çok kötü oynayan Volkan-Olcan ikilisini erken çıkarıp Halil-Adrian'ı alsaydı maç çok değişik olurdu 2. yarıda. İmparator'un hamlelerine karşılık vermedi Şenol Güneş ve sonuca razı oldu. Sabri, Batdal ve Yiğit girerken Riera-Sercan ikilisini düşünmeyerek yönetime kadro yetersiz mesajı verdi bir kez daha Fatih Hoca ki çok haklı kadro çok yetersiz. Karabükspor'un beğenmeyip bıraktığı Batdal oyuna giriyorsa kimse Galatasaray'ın kadrosu iyi demesin. Batdal belki golü kaçırdı ama fena değildi. Güzel toplar indirdi ama son hamle yok adamda. Kafası az çalışıyor kanımca.

Sonuç olarak haftaya Trabzonspor'un Fenerbahçe'ye yenilmeyeceğinden eminim. Zokora olsa kesin yenerler derdim ama Zokorasız işleri zor, beraberlik iyi olur. Futbol tanrıları bizi rahat bırakmıyor. Fener maçı son dakika direk, Sivas maçı son dakika verilmeyen penaltı ve bu maçta da son dakika boş kaleye kaçan gol. Skorlar değil de son dakikalar koyuyor lan bana! Hala Baros'un pozisyonunu görüyorum rüyamda.

7 Mart 2012 Çarşamba

Deplasman Golü Saçmalığı!

Dün bir kez daha bu deplasman golü uygulamasının ne kadar saçma olduğuna şahit olacaktık ki ilk yarıdan çok farklı bir ikinci yarı izledik Arsenal-Milan maçında. Ama yine de ben örneği vereceğim. Dünyanın en formda takımlarından biriyle eşleşiyorsunuz. İlk maçı deplasmanda 4-0 kaybediyorsunuz. Kendi evinizdeki ikinci maça çok iyi hazırlanıp fırtına gibi başlıyorsunuz. İlk devreyi 3-0 önde kapatıyorsunuz. Ama bu deplasman kuralı denen saçmalık yüzünden devre arasında şöyle bir gerçekle yüzyüze geliyorsunuz: "Aman allahım, eğer bir gol yersem ikinci yarı üç gol daha atmam gerekiyor." Allah aşkına böyle bir saçmalık var mı? Biri bana bu kuralın mantığını açıklasın lütfen!

6 Mart 2012 Salı

Fenerbahçe Taraftarının Ahlak Kavramı!!

Buse Terim'e yapılan bu saldırıyı savunmaya çalışanların zürriyetine iyi dileklerimi sunayım öncelikle. Buse, Fener taraftarını kızdıracak bir twit atmış olabilir, tam olarak bilmiyorum ama "Kadıköy'ü ateş bastı" gibi bir şeydi sanırım. Buna tabi ki cevap verilecektir, verilmelidir; zira tribüncülüğün taraftarlığın zevki buradadır. Ama kardeşim verilecek cevabın da bir seviyesi olur. Kız "Necati kadiköy'de ananızı bilmemne yapacak" dememiş ki. Onun yazdığı ayarda güzel bir cevap hem Buse'nin bu gereksiz çıkışına kapak olurdu, hem de fener taraftarına moral olurdu. Ama bu yazılan nedir allah aşkına ya. Ulan hadi birkaç beyinsiz yazdı diyelim. Ki bu beyinsizlerden malesef her klüpte var. Ama bu hashtag wolrdwide tt olmuş mına koyim. Bak worldwide diyorum, Turkey değil! Yani bir avuç beyinsizle açıklanacak bir olay değil bu, ortada çok ciddi bir ahlak problemi var. Ve malesef bu problem fener taraftarında ben kendimi bildim bileli var. Alpay'ın karısına, Jardel'in karısına yönelik hazırladıkları dev pankartlar, besteler hala hafızamda. Şimdi de Fatih Terim'in kızı.. Sırada ne var Metin Oktay'la Hakkı Yeten'in ailesi mi???

4 Mart 2012 Pazar


Gereğinin yapılması adına…
Galatasaray Başkanı Sayın Ünal Aysal, Yönetim Kurulu üyeleri ve sevgili Galatasaraylılar..

ultrAslan olarak Türkiye'de 3 Temmuz'dan bu yana yaşanan sürecin içine çekilmeye çalışılan kulübümüzde yaşananları yakından ama mümkün oldukça olaylara müdahil olmadan takip etme yolunu tercih ettik.

Bu tavrımız kimse tarafından yanlış anlaşılmamalıdır. Zira bizler Galatasaray terbiyesi, etik ve ahlaki değerlerine her zaman saygılı ve durmamız gereken yeri bilerek hareket ettik. Ancak yaşanan süreçte Galatasaray'ın adını geçmişte yaşandığı iddia edilen bazı olaylarla gündeme getirmeye çalışan ve kulübümüzün üstüne pislik atarak kendilerini aklama çabasına girenlerin tavırları karşısında bu açıklamayı yapmamız zorunlu bir hal almıştır.

Öncelikle Galatasaray'da kim olursa olsun ve her ne yaparsa yapsın Başkanlık makamına saygı esastır. Bu saygı, başkanlarımız ve yöneticilerimiz görevleri başında olduğu sürece değil, her dönemde devam etmelidir. Galatasaraylılık bu demektir ve bunun gereğini yapmayanların hangi sıfatla olursa olsun bu kulüp çatısı altında bulunması affedilemez bir hatadır.

2006 yılında yaşadığımız o tarihi şampiyonlukta emeği geçenlerden biri  olan dönemin Futbol Şube Sorumlusu eski Başkanımız Sn. Adnan Polat'a karşı başlatılan linç kampanyası maalesef Galatasaray'ın içinden çıkan bir mektupla başlamış ve Galatasaray hiçbir şekilde adının dahi geçmediği bir soruşturmaya bu mektup yüzünden çekilmek istenmiştir.

Elbette Sayın Adnan Polat ve dönemin yöneticileri bu konu hakkında gerekenleri yapacaktır ve bizim onlara güvenimiz sonsuzdur. Ama bizim Galatasaray Yönetim Kurulu ve Sayın Başkanımız Ünal Aysal'dan beklentimiz Galatasaray'ın başına bu çorabı örenlerin kulüple ilişkisinin derhal kesilmesidir.  Eski başkanını tehdit etme terbiyesizliğini gösteren, yazdığı tehdit, yalan, iftira dolu mektubu basına servis ederek Galatasaray'ın adını küçülten, Galatasaray'a görevde olduğu ve olmadığı her dönemde zarar verdiği yönünde hakkında çok açık ve çarpıcı iddialar bulunan,  Galatasaray'a hizmet aşkıyla gece gündüz çalışan kişilerin önünü kesmek ve Galatasaray'ın yoluna taş koymak için çabaladığı tüm Galatasaraylılar ve kamuoyunca malum olan, her eylemi ile Galatasaraylılığa ihanet eden bu şahıs Bülent Tulun'dan başkası değildir! Bu şahıs Galatasaray'ın Brütüs'üdür!

Biz gözümüzün önünde cereyan eden bu duruma kayıtsız kalmayacağımızı ve perde arkasında neler olduğunu da çok iyi bildiğimizi de söylemek istiyoruz. Bizler Galatasaray için gecesini ve gündüzünü birbirine katan, evinin yolunu unutan başta Fatih Terim ve ekibi ile birlikte, Oktay Mahmuti, Sedat İncesu, ve diğer tüm hocalarımız ile sporcularımızın yanında duruyoruz! Onları üzecek, incitecek herhangi bir tavır içine giren ya da buna tevessül edenlere de en sert dille tepkimiz koyacağımızı, Galatasaraylılığa yakışmayan tavırlar ve küçük hesaplar içinde olan Brütüs'lere de gereken tavrı alacağımızı açıkça ifade ediyoruz.

Siz değerli büyüklerimizden beklentimiz de adımını attığı her yeri karıştıran, 107 yıllık kulübümüzü mahkeme koridorlarında savunma yapmaya mecbur hale getiren, kulüp içinde iç huzuru bozan ve her şeyden önemlisi yazdığı mektupla Galatasaray Başkanlık makamını tehdit etme cür'etini gösteren bu Brütüs hakkında gereğini yapmanızdır. Sayın Başkanımız Ünal Aysal'ın "Danışmanım" dediği Brütüs'ün Galatasaray'a zarardan ve beladan başka bir şey getirmediğini görmezden gelmek, en hafif tabirle yakışıksız bir davranıştır.

ultrAslan olarak, Bülent Tulun adlı şahsın kulübümüzle ilişkisinin kesilmesi konusundaki duruşumuzun ve hassasiyetimizin asla değişmeyeceğini önemle belirtiyor, gereğinin yapılmasını Sn. Başkan Ünal Aysal ve Yönetim Kurulumuzdan ivedilikle rica ve talep ediyoruz.

Saygılarımızla..
ultrAslan adına Genel Koordinatör
Oğuz ALTAY


Perşembe günü yayınlandı bu yazı. Bu sene başladığından beri her geçen gün kendini geliştirdi utrAslan. Çok uzun zamandır yaptıkları çoğu şeyi ben dahil olmak üzere büyük bir kesim benimsemiyordu ama bu sene çok farklılar. Hocasına, başkanına, futbolcularına tahammülü olmayan saygısız grup gitti yerine sadece işini yapan, faydalı grup geldi sanki. 

Şimdi gelelim açıklamanın içeriğine. Kim yazmışsa eline sağlık diyelim öncelikle. Taş gediğine oturmuş, hemen hemen tüm Galatasaray taraftarlarının düşündükleri yazılmış. Abartı yok hatta eksik bile olabilir. Bülent Tulun çok hasta bir Galatasaray taraftarı olabilir, hatta bu takımı hepimizden çok sevebilir. Buna laf söyleyemem zira kimin kimi, neyi ne kadar sevdiğini tartışmak haddimize değildir. Lakin bazen fazla sevgi zarar verebiliyor. Bülent Tulun'u tanımıyoruz, sadece dışardan gördüğümüzü biliyoruz. Belki çok iyi bir insandır fakat bize zarar veriyor. Bu takıma zarar veriyor. Aynen Özhan Canaydın gibi, aynen Adnan Polat gibi Bülent Tulun da Galatasaray'a zarar veriyor. 

En iyisini ben bilirim havasıyla davranıyor ne yazık ki ve daha da kötüsü Ünal Aysal'ı da etkileyebiliyor. İyi giden takıma çomak sokabilecek hareketler yapıyor. En basiti bu takım doludizgin giderken maça Erik Gerets'i davet etmek hiçbir şekilde akla mantığa sığmıyor. Kardeşim sen bilmiyor musun bu şerefsiz basın götünden element uydurur da Galatasaray'a zarar verir. Şu ortamda, şu pislikte çamura basmamak için yönetim 2 kat efor sarfedip etraftan dolaşırken senin Galatasaray Başkanını tehdit eden mektubun çıktı ortaya. 1 milyon dolar mevzusunu söylemiyorum bile. Geçen seneki berbat durumdan çıkmak için herkes bu kadar çaba harcarken sen bizi dibe çekmeye çalışıyorsun. Eğer birazcık kendine saygın varsa çeker gidersin de gidecek adam bugüne kadar durmazdı. 

2006 şampiyonluğunda muhakkak ki payı vardır Bülent Tulun'un. Bu taraftar hala bu kadar saygılı duruyorsa o şampiyonluğun hatrınadır. Ama sabır taşırmadan içimizdeki pislikleri temizlememiz lazım. Ben Ünal Başkanın taraftarın sesine kulak vereceğini ve kısa sürede Bülent Tulun'un biletini keseceğini düşünüyor ve umuyorum. Haydi hayırlısı...

İnsanoğlu Kaypaktır!

Denize düşen yılana sarılır misali şike soruşturmasında adı geçen her takım, mali açıdan ucu kendisine dokunan her takım birbirinin götüne yapışmış bırakmıyor.. Bu kahpe birliktelik tüpçüyü federasyonun başına kadar getirdi. Hem de en büyük destekçisi kim FENERBAHÇE...
Ülen aynı fener değil miydi 2005-06 sezonunda son dakikada Hasan Kabze'nin golüyle 2-1 biten Galatasaray-Beşiktaş maçından sonra Demirören'i Fenerbahçe'ye karşı kutsal ittifakla suçlayan.
Yedikleri bok boğazlarında kalınca nasılda kaypaklaşıyor insan!

29 Şubat 2012 Çarşamba

Ümit Özat'tan İnciler!


"Kovulmayan antrenör, antrenör değildir."
Gaziantepspor yenilgisiyle görevine son verilmesinin ardından Ümit Özat'ın yaptığı açıklama

28 Şubat 2012 Salı

2005-06 Sezonunda Teşvik Yoktur, ŞİKE Vardır!!!


Denizli maçında teşvik var diye bir günde ortalığı ayağa kaldırdılar. Milletimiz gerçekten balık hafızalı. O sezon Fenerbahçe'nin elle, kolla, olmayan penaltılarla kazandığı puanları ne çabuk unuttular. Daha da şaşırtıcı olanı 'nasıl' unuttular yahu? Ortalık çalkalanmıştı bu hakem hatalarıyla o sezon. Son maçta şampiyonluğu Galatasaray kazanınca pek deşilmedi Fenerbahçe'nin bu haksız puanları; ama o sezon Fenerbahçe şampiyon olsaydı hala bu şaibeli puanlar konuşuluyor olacaktı. Madem şimdi o sezonu tekrar açtılar biz de önlerine sürelim bakalım bu şerefsizce kazanılan puanları, eminim herkesin hatrında hemen canlanacaktır.. Ulan bir de 2006 Nisan'ında kulüp kasasından çıkan 1m dolar araştırılıyor, Denizli lafı yok iddianamede, buna rağmen ortalığı nasıl ayağa kaldırdılar. Allah muhafaza bizim de 10000 sayfa tape'miz olsaydı n'aparlardı kimbilir :)

Tarih 21.08.2005 - 2005/06 sezonu 3. hafta karşılaşması:

Fenerbahçe sezonun ilk iki maçından da beraberlikle ayrılmış, rakibi Galatasaray ise üçte üç yapmış 9 puanla zirvede. Sarı lacivertli ekip de Çaykur - Rizespor deplasmanına çıkıyor. İlk yarıyı Okan Öztürk'ün golüyle 1-0 önde kapatıyor Rizespor. İkinci devrenin başında Nobre'nin resimde gördüğünüz hareketi ve gol geliyor. Daha sonra Semih'in de golüyle Fenerbahçe maçı 1-2 kazanıp ligdeki ilk galibiyetini alıyor ve takım moral buluyor. Maçın hakemi Metin Tokat ise, "Nobre elle kontrol etmiş; ama benim bunu görmem imkansızdı" diye açıklama yapıyor




Tarih 01.10.2005 - 2005/06 sezonu 8. hafta karşılaşması:

Fenerbahçe, Konyaspor deplasmanında. Lider Galatasaray'la puan farkı iki. Sarı kırmızılı ekip Trabzonspor deplasmanına gidecek. Trabzon, hocası Lazaroni'yi kovmuş, takımda kaos var, Galatasaray mutlak favori. Fenerbahçe'nin puan kaybı yaşamaması lazım yoksa fark daha da açılacak. Konyaspor'un başında da Aykut Kocaman var. Konyaspor ilk yarıyı 2-0 önde kapatıyor. İkinci yarıda Anelka'nın yandaki fotoğrafta gördüğünüz golü geliyor. Ve Fenerbahçe maçı çeviriyor, puan farkı açılmamış oluyor. Maçtan sonra Aykut Kocaman: “Böyle kararların alındığı bir ülkede futbol adamı olmanın da futbolla ilgilenmenin de hiçbir anlamı kalmamıştır. Görevimden istifa edip, futbol hayatımı da noktalamak istiyorum“ şeklinde bir açıklama yapıyor ve kamuoyuna bomba gibi düşüyor bir Fenerbahçe efsanesinin yaptığı bu açıklama. Derken gel zaman git zaman Aykut hoca futbolu bırakmıyor tabiki ve bir daha bu konu hakkında tek kelime etmiyor...



Tarih 29.10.2005 - 2005/06 sezonu 11. hafta karşılaşması:

Bu sefer rakip Gaziantepspor, yer Şükrü Saraçoğlu Stadı. Hadzıbegiç yönetiminde çıktığı 5 deplasman maçında 4 galibiyet alan bir Gaziantepspor takımı var. 90 dakika 0-0 sona eriyor. Derken 90 +2'de Alex ceza sahası içinde herhangi bir müdahale yokken kendini yere atıyor ve kazanılan penaltıyı yine Alex gole çeviriyor. 90 +2'de olmayan penaltıyla maç ve 3 puan kazanılıyor. Bu hafta başlamadan önce Galatasaray'la puanlar eşit. Bu hafta ise Galatasaray, Ankara'da İsmail Güldüren'in ceza sahası içinde Hakan Şükür ve Ümit Karan'a güreş yeteneklerini gösterdiği maçta Gençlerbirliği'ne 2-1 kaybediyor, İsmail Güldüren 90 dakika sahada kalıyor, liderlik el değiştiriyor..


Tarih 31.01.2006 Türkiye kupası Kayseri Erciyesspor maçı:

Fenerbahçe yönetimi o sene 23 yıldır kazanamadığı Türkiye kupasını kazanmak için de gözünü karartmış. Gruptan çıkabilmek için Fenerbahçe'nin mutlak puana ihtiyacı var. Rakip deplasmanda Kayseri Erciyesspor. Maçın sonlarına doğru Agali'nin kafa vuruşunu Luciano ceza sahası içinde elle kesiyor. Bir sürü tartışma, olay; ama hakem Hakan Sivriservi penaltıyı vermiyor. Maçtan sonra MHK başkanı Mustafa Çulcu, hakem Hakan Sivriservi'nin ve birinci yardımcı hakemin 6 hafta süper lig maçı yönetemeyeceğini açıklıyor; ancak Fenerbahçe bu maçtan aldığı puanla bir üst tura çıkıyor..



Tarih 11.02.2006 - 2005/06 sezonu 21. hafta karşılaşması:


Bu sefer rakip Samsunspor yer Samsun 19 Mayıs Stadı. Maç ortada gidiyor. Derken ceza sahası içerisinde yandaki resimde görülen pozisyonda, kaleci Kerem'in eliyle arasında neredeyse yarım metre mesafe olmasına rağmen Nobre kendini yere atıyor. Hakem Serdar Tatlı penaltı noktasını gösteriyor ve Kerem kırmızı kartla oyun dışında kalıyor. 10 kişi kalan, üstelik kalecisi atılan rakibi karşısında Fener karşılaşmayı 5-0 kazanıyor. Maçtan sonrasına Kerem'in gözyaşları ve Nobre'nin pişkinliği damgasını vuruyor. Ve gerçekten artık Fenerbahçeliler bile bu pozisyonu savunmuyorlar..
 
 
 
 
 
 
 
Şimdi soruyorum beyler: Sezonun son maçı olan Denizli maçına gelene kadarki bu şaibeli puanların hesabını kim verecek???

Kendi Çapımızda Scoutluk Yapıyoruz [4] // Vladimir Weiss

30 Kasım 1989 doğumlu Slovak ofansif orta saha oyuncusu. Kanatlarda görev yapıyor. Çok süratli, teknik ve seri bir oyuncu. Yavaş yavaş kendini göstermeye de başladı. Son üç sezonda sırasıyla Bolton, G.Rangers ve Espanyol'a kiralandı. Bonservisi Manchester City'de. Bu şekilde City kadrosunda kendine yer bulamaz; ancak ligimizde üç büyüklerde de rahatlıkla ilk 11'e girer. Bu sene Espanyol'da iyi maç performansları sergiliyor. Allah'tan istatistikleri 2 gol, 3 asist civarında seyrediyor şu anda, bu da bonservisinin patlamamasını sağlıyor. Ortalama 5m€ civarında bir bedelle bonservisi alınabilir ve elini öpene 10m€'a satılır. Galatasaray'da görmeyi çok istediğim bir isim. Yarınki Slovakya-Türkiye maçında bir şov yaparsa öbürgün saygın spor gazetelerinde bizim büyüklerle adı geçmeye başlar zaten :)

Alışamadıklarımız! #7 [Sergen Yalçın - Fenerbahçe&Trabzonspor]

Ligimizde dört büyüklerin de formasını giymiş tek futbolcudur Sergen Yalçın. Eğer Burak Yılmaz Galatasaray'a gelirse ikincisi de o olacak..

Türkiye'nin yetiştirdiği tartışmasız en yetenekli futbolculardan biridir Sergen. Ancak napalım adamın gözü yükseklerde değil. "Bir tarafımı yırtıp Real Madrid'de oynayacağıma İstanbul, Siirt takılırım" mantığıyla 30 yaşına kadar orada burada sürünen bir kariyeri oldu malesef. İkinci Beşiktaş döneminde o meşhur göbeğiyle bile neler yaptıklarını hatırlarsak, kendisine ne kadar yazık ettiğini daha iyi anlarız..

Sergen dört büyüklerde de oynamıştı dedik. Kendisi Beşiktaş'lı Sergen'dir zaten hiç tartışmasız. Ancak Galatasaray'lıların kalbindeki yeri de ayrıdır. Sarı kırmızılılara gelişi de gidişi de efendice, takıma katkısı da muazzam olmuştur. O yüzden Galatasaray formasına da aşinayız Sergen'in. Ama diğer iki büyük takımda kayda değer hiçbir şey yapmamıştır, dolayısıyla hafızalarda pek yer etmemiştir..

1999-00 sezonu başında Fenerbahçe tarafından kiralandı Sergen Yalçın. Fener'in başında Rıdvan Dilmen vardı. UEFA kupasından elenince Rıdvan istifa etti, yerine Zeman geldi. Moshoeu'yu sağa çiviledi, Sergen'i sola çiviledi, takım battı Sergen sallamadı derken devre arasında sözleşme fesh edildi..

Arada Galatasaray'ın efsane sezonunda yer alma fırsatı buldu Sergen; ama sene başında iki tane gerizekalı UEFA kupası maçı oynadığı için efsane kadroya ismini yazdıramadı..

2000-01 sezonu için Trabzonspor'a transfer oldu. Lange'li, Jarko'lu, Tamer Tuna'lı karadeniz ekibinde de beklentilerin gerisinde kaldı Sergen. Bunda tabi oynadığı takımların kötü jenerasyonuna denk gelmesi, takımın hedefsizliği, Sergen'in mutlu olmaması gibi etkenler de önemliydi..

Derken Sergen 2001-02 sezonu başında bir şeylerin farkına vardı. Galatasaray'a transferiyle birlikte Lucescu'nun talimatlarına itiraz etmedi, fazla kiloları verdi, antrenmanları aksatmadı ve bugün kendisini bu şekilde hatırlamamıza olanak sağladı. Fener ve Trabzon'da geçirdiği bu berbat iki sezon olmasa belki de hiç akıllanmayacak, 'napıyorum lan ben' demeyecek ve hatta hiçbir zaman efsane olamayacaktı. Ve biz de yukarıdaki Fenerbahçe ve Trabzonspor formalarının yanına Galatasaray ve Beşiktaş formalarını da ekleyip şöyle diyecektik: "Sergen Yalçın da Mustafa Kocabey gibi, Tarık Daşgün gibi gelecek vaad eden bir yetenekti; ama kendisini bir türlü geliştiremedi"

Yeni Federasyon Başkanımız YD


Beşiktaş kurtuldu, şimdi federasyon düşünsün! Aynen Şişko Nuri'nin repliğindeki gibi ;

-Babam çok zengin benim. Alacam federasyonu, vuracam kırbacı vuracam kırbacı!

27 Şubat 2012 Pazartesi

Beşiktaş Nasıl Kurtulur?

"Galatasaray'a sene başından beri o kadar transfer yapıldı ama hala takımda eksik var, Adnan Polat yönetimi takımı nasıl boşalttıysa artık" diye bir yorum okumuştum geçenlerde. Şu anda Beşiktaş'ın durumu da aynen böyle. Tüpçü öylesine laçka ve boş bir kadro kurmuş ki elini taşın altına sokacak yönetimi büyük bir enkaz bekliyor. Kağıt üzerinde kalabalık bir kadro var; ama iki sakatlık oldu mu kadro kurulamıyor, o derece boş bir kalabalık var Beşiktaş takımında.

Son söylemem gerekeni ilk söyleyeyim; kesinlikle Fernandes, Ernst ve Sivok hariç bütün yabancılar gönderilmeli, kiralıklar kesinlikle satın alınmamalı. Yazının devamında bunları ayrıntılı anlatıyorum zaten.

Öncelikle kaleden başlamak lazım. Rüştü bir takımda bulunabilecek neredeyse en iyi yedek kaleci. Dünyanın en tecrübeli kalecilerinden biri, ihtiyaç duyulduğunda oyuna girip görevini yapabilecek, sırıtmayacak, takıma da güven verebilecek bir eldiven. Yedek olarak kadroda tutulmalı. Cenk ise büyük takım kalecisi değil. Defansa güven vermiyor, takımı rahatlatmıyor. Yenecek her pozisyonu yiyor. Eğer büyük takımsan, bu ligde şampiyonluk hedefliyorsan, Avrupa'da adından söz ettirmek istiyorsan Cenk kesinlikle olmaz. Gönderilmeli, yerine de yerli kaleci alınacaksa Sinan Bolat ilk sırada düşünülmeli. İkinci sırada da Onur Recep Kıvrak düşünülebilir. Tolga Zengin Trabzon'lu olduğu için alınması soz olabilir; ancak Onur için aynı durum söz konusu değil. Trabzonspor'un futbolcularını elinde tutabilme başarısı(!) göz önüne alındığında imkansız bir transfer değil. Beşiktaş'san uğraşıp alacaksın kardeşim..

Savunmaya geçersek kesinlikle bir sağ bek şart. Malesef yerli sağ bek sıkıntımız zaten malum olduğundan yabancı pazara yönelinebilir. Valencia'daki Miguel düşünülebilir mesela. 32 yaşında. İki sene daha iyi performans sergiler Türkiye'de, iş ahlakı da iyi bir futbolcu, takımı küçümsemez. Kesinlikle takıma faydalı olacaktır. Yedek olarak Ekrem Dağ her zaman iyi bir rotasyon elemanıdır. Ekrem'in şanssızlığı kadronun boktan olması sebebiyle kendisine gereğinden fazla ilk 11'de oynama gerekliliği düşmesi. Ekrem sürekli banko oynayacak oyuncu değil; ancak her zaman iyi bir yedektir. Stoperleri zaten en sağlam bölgesi Beşiktaş'ın. Sivok, Egemen, Ersan ve Toraman iyi bir dörtlü. Atınç da bir Anadolu klübüne kiralanabilir. Sol bekte de İsmail ve Tanju vasat bir rotasyon; fakat sağ bek sıkıntısı da malum olduğundan ve yabancı bir sağ bek alınmak zorunda olduğundan yerli sol bek olarak ikisiyle bir sene daha idare etmekten başka çare yok. Zaten kötü bir rotasyon değil sadece vasat kalıyorlar..

Orta sahada Ernst, Fernandes ikilisi banko oynamalı. Oldukça sağlam bir ikili, Fernandes'in yetenekleri de cabası. Süper lig'in Selçuk ve Melo'yla beraber en iyi göbek ikilisi tartışmasız bunlar. Yanlarındaki üçüncü isim de Necip veya mutlaka transfer edilmesi gereken Alper Potuk ve Soner Aydoğdu'dan biri olmalıdır. Yukarıda da söylediğim gibi Beşiktaş'san gidip alacaksın kardeşim. Aurelio da tecrübeli rotasyon elemanı olarak bir sene daha kalabilir.

Kanatlar işte büyük problem. İlk 11 düzeyinde transferler yapılması lazım bu mevkilere. Q7 ve Simao'nun arkalarına bakmadan gönderilmesi lazım. Öncelikle Quaresma'dan başlayalım. Çok yetenekli futbolcu kardeşim tamam; ama futbolu bilmiyor ulan bu adam. Yetenekli olmakla takım için faydalı olmak farklı şeylerdir. Quaresma topu adamın bacak arasından geçirip götünden çıkarabilecek kadar yetenekli futbolcu ama topsuz alanda oynama, gol yollarına yaklaşma zekası yok bu adamda. Böyle olunca gol yollarında en etkili olması gereken mevkilerden birinde, üstelik takımın en güvendiği isimken takımı bir kişi eksik oynatıyor. Guti'nin de dediği gibi "Beşiktaş bir sirk takımı değil, futbol takımı!" Simao ise futbolu çok iyi bilen bir adam. Türkiye ligi standartlarının da üstünde evet. Ama adam doymuştan da öte, futbolu bu kadar mı sikine takmaz bir adam mına koyayım. Hala bu adamda ısrar etmenin mantığı nedir? Yol vereceksin bu ikisine de.. Bu bölgeye transfer edilirse iyi olacağını düşündüğüm birkaç isim var. Öncelikle Espanyol'da kiralık oynayan Vladimir Weiss. Bonservisi Manchester City'de ama siksen orada oynayamaz. 89'lu adam. Topla ve topsuz çok süratli, teknik ve takım oyuncusu. Yaklaşık 5m €'ya bonservisi alınır ve elini öpene 10m €'a satılır. Takıma faydası da cabası. Aslında Galatasaray'a alınmasını çok istediğim bir isim; ama konumuz Beşiktaş:) Bu scout'luk konusunda da iddialıyım, itusözlük'te Eden Hazard ve Michel Bastos başlıklarını açmışlığım vardı sözlükçülük yıllarımda:) O yüzden tekrar yazmak istiyorum beni heyeanlandıran bu ismi: Vladimir Weiss!! Bunun yanında bonservisi elinde olan Florent Malouda da iyi bir transfer olur. Uygun bir bonservis bedeliyle alınabilecek Joe Cole'u da listeye dahil edebiliriz.. Bir de Yasin Öztekin o bölgeye iyi transfer olur, eğer Cavcav anasının nikahını istemezse tabi.. Elimizde de Veli ve Burak var rotasyon elemanı olarak, böylece kanat konusunu da geçiyorum.

Forvet hattında ise transferi bırakın birkaç futbolcu takımdan gönderilirse takıma daha çok fayda sağlanır. Almeida, Edu ve  Holosko gönderilmeli. Bebe konusunda yorum yapamayacağım zira adamı izlemedik, tekrar kiralanır mı kiralanmaz mı bilemeyeceğim, genç oyuncu. Mustafa Pektemek ise artık ilk 11 oyuncusu olmalı. Ancak yine de en az onun kadar kaliteli ve takıma faydalı olabilecek bir santrafor daha alınmalı. Burak Yılmaz tekrar Beşiktaş'a gelir mi bilmem ama PSG'de babalar gibi Mevlüt duruyor. Pektemek'le çok güzel rotasyona girerler, çift forvet oynadıklarında da birbirlerini tamamlarlar. Pektemek daha çabuk ve yüzü kaleye dönük oynayan bir forvet. Mevlüt ise arkası dönük oynamayı seven, yere sağlam basan, hava toplarına hakim ve çok kuvvetli bir santrafor. PSG'de de kadroya giremiyor, alıp getireceksin. Ve de eğer geleceğin takımını kuruyorsak Gaziantep'ten Muhammed Demir'in de kadroya katılması taraftarıyım. Defalarca yazdığım gibi Beşiktaş'dan alacaksın kardeşim. Tabata'lara, Alves'lere falan abuk subuk paralar verdiysen, bu adama da biraz vereceksin..

Biraz fantezi bir yazı oldu; ama çok da mantıksız hayallere kapıldığımı düşünmüyorum. Kandi çapımda scout'luk yaptım denebilir. Son olarak oluşan kadroyu bir yazayım buraya..

----------------Sinan Bolat/Onur Kıvrak
------------------------(Rüştü)

Miguel-----------Sivok-----------Egemen-----------İsmail
(Ekrem)---------(Ersan)---------(Toraman)---------(Tanju)

-------------------Ernst-------------Necip
------------------(Soner)---------  (Alper)
-----------------(Aurelio)

Malouda/Joe Cole---------Fernandes--------------Vladimir Weiss
--(Burak/Yasin?)-------(Muhammed Demirci)---------(Veli/Bebe?)

-----------------------M.Pektemek/Mevlüt
---------------------- (Muhammed Demir)
------------------------(Mehmet Akyüz)

Ne diyorsunuz??.....

Siktir Pişkin Mahluk!


Beşiktaş basketbol takımı iyi giderken, futbol takımı da avrupada doludizgin giderken kaçacrasına klübü terk etmesine bir anlam veremedik. Üstüne şimdi bir de 103 milyon dolar'dan vazgeçtiğini açıkladı. Ulan benim hayatım boyunca yüzde birini bile göremeyeceğim bir paradan vazgeçti adam. Neler dönüyor beyler???

Şimdiye kadarki federasyon başkanlarının en iğrenci, en haysiyetsizi, en yüzsüzüyle karşı karşıyayız. Beşiktaş'ı halletti şimdi tüm Türkiye'yi becerip rahatlayacak. Şike iddanamesinde adı geçen bir sanığın başkan olmasını destekleyen herkes bunun vebali altında ezilecektir.

Yönetim listesini okuyunca da hayal kırıklığına uğradım: Yazıklar olsun Fethi hocam!!

13 Şubat 2012 Pazartesi

Şen Ola Zambiya!


Uzun süredir yazmıyorum ama bunu yazmasaydım olmazdı. Afrika Kupası benim için Eboue dışında bir şey ifade etmiyordu bu sene ama çeyrek finalle beraber yakından ilgilenmeye başladım zira Zambiya ilgi çekmeyecek gibi değildi. Hikayelerini çoğunuz biliyorsunuzdur ama yine de özet geçelim. 27 Nisan 1993'te şu an turnuvanın düzenlendiği ülke olan Gabon'da uçakları düşmüş ve 18 oyuncuları ölmüş. Bugün oynayan kadrodaki oyuncuların bir kısmı daha doğmamıştı ya da çok küçüklerdi. Ama şimdi favori olmadıkları, hatta gruptan çıkmaları bile şaşırtıcı olan Afrika Kupası'nın sahibi oldular, hem de Gabon'da. Abilerinin yüzleri gülüyordur oldukları yerde muhtemelen.

Çok sevdiğimiz Ozan Abi'nin blogunun adı güzeldir ve manalıdır, buraya da çok uyar. Futbol ezilen halkların mutluluğudur! Bu tür sonuçların artarak sürmesini dileyelim ki futbol izlemek için neden çıksın bize de.

Fotoğraf footballove blogdan.

20 Ocak 2012 Cuma

Gökhan Zan'la Fatih Terim Arasında Ne Yaşandı??


Ezbere futbol konuşan, Rıdvan'ı ciddiye alan kitlenin genelinin sevmediği bir futbolcudur Gökhan. Takımdaki futbolculardan en ön yargıyla yaklaşılanı tartışmasız kendisidir. Biraz objektif olalım bakalım. Bu sezonun ilk 8 maçına ilk 11'de başladı Gökhan, 6 maçta da 90 dakika sahada kaldı. Sekizinci maç olan Gaziantepspor maçının 33. dakikasında sakatlandı, yerine oyuna giren Servet de on dakika sonra fiziksel yetersizliğinden ötürü adamını kaçırıp kırmızı kart görünce her şey değişti. Semih kadroya girdi, bir daha da formayı bırakmadı, çok sevindik falan..

Objektif bir değerlendirme yaparsak Gökhan bu sene oynadığı maçlarda Beşiktaş'taki ilk sezonunu anımsattı. Fizik olarak mükemmel durumdaydı, sakatlanmıyordu, iyi maçlar çıkarıyordu ve kesinlikle Servet'ten çok daha hazır durumdaydı. Tek eksisi çok pas hatası yapmasıydı, bu da Fatih Terim'in oyunu kurma görevini kendisine vermesiyle alakalıydı. Aldığı her topu sağındakine solundakine verip hiç dikine oynamaya kalkmasa ne hatasını söyleyebileceklerdi Gökhan'ın?

Gaziantepspor maçından sonrasına bakalım. Kayseri, Mersin, Beşiktaş ve Sivas maçlarında ilk 18'e bile giremiyor Gökhan. Sahaya Ujfa-Semih ikilisi çıkıyor, yedekte de Servet var. Gökhan esame listesine dahil değil! Peki ne oluyor sonra, 4 hafta yedek olarak bile kadroya giremeyen Gökhan, 5.hafta Gençlerbirliği maçında ilk 11 başlıyor. Servet-Gökhan ikilisi çıkıyor sahaya. Ve tribünde izlediğim bu maçta en az 3 defa Servet'in arkasına kaçırdığı topa hızla fırlayıp tehlikeyi önlediğini gördüm Gökhan'ın. Servet fizik olarak kötü durumda olmasından dolayı topa girmeyip hep kaçak güreşirken (ki Servet bu konuda çok zeki bir futbolcudur), Gökhan bütün toplara basıp Gençlerbirliği ataklarını başlamadan bitiriyordu. Lafın kısası Servet'ten iki gömlek daha iyi durumdaydı Gökhan. Ama nedense üç gün sonraki Fenerbahçe maçında yine Servet yedekler arasındaydı, Gökhan 18 kişilik kadroda yoktu! Ve sonraki lig maçlarının hiçbirinde yine kadroya giremedi Gökhan. Semih'in cezalı olduğu ilk yarının son maçı Manisa maçında bile ilk 18'e alınmadı..

Son olarak kupadaki Adana Demirspor maçında Servet'in sıçtığını kaç kez gördük, hem de bu kez tribünde olmaya da gerek yoktu, öyle gerzekçe hatalar yapıyordu ki Servet, ekran başından da çok net fark ediliyordu, fark etmeyenin art niyetli olması lazımdı.. Ancak 3 gün sonraki Karabük maçında yine Servet ilk 11'deydi ve Gökhan yine yedekler arasında bile değildi..

Şimdi merak ettiğim soru şu: Fatih Terim'le Gökhan arasında ne geçti?? Fatih Hoca ki en formsuz zamanlarında bile milli takıma çağırmıştı Gökhan'ı. Şimdi ne oldu ki bu kadar formda ve hazır durumdayken kesik yedi Gökhan? Adam kaç maç 18 kişilik kadroya bile girmiyor, birdenbire ilk 11'e alınıyor, çıkıyor oynuyor ve yanındaki hıyarın da açıklarını kapatıyor, sonraki maçta bir daha 18'de yok.. İşler bu kadar tıkırında giderken kimsenin dikkatini çekmiyor bu durum; ama Fatih hoca sanki çaktırmadan bizle taşak geçiyor, üstelik yılar sonra ilk defa Gökhan bu kadar formda ve bu kadar istekli oynarken.. Şaka bir yana ne geçti bu adamla aranızda hocam, neden emeğinin karşılığı verilmiyor Gökhan Zan'a??

10 Ocak 2012 Salı

Günün Anlam ve Önemi Budur!!!


9 Ocak 1996 doğumlu Berk Yıldız bugün Galatasaray A Takımıyla resmi bir maça çıktı. Fatih Terim'den oldukça anlamlı bir doğum günü hediyesi olmuş. İşte bize Mertan Caner Öztürk'ün ilk maçında oynadığı güzel futbolu, Okan Derici'nin ilk defa forma giymesini bile unutturan günün anlam ve önemi budur. Adam 15'ini yeni bitirdi ulan, helal olsun İMPARATOR!!!

9 Ocak 2012 Pazartesi

Acınız Acımızdır!


Popüler bir ismin ayağı kaysa saygı duruşu yapan federasyonumuz yine gösterdi popülistliğini. Bölgesel Amatör Lig'de yer alan Keşanspor otobüsü kaza yaptı ve 2 tane gencecik insanımızı kaybettik bu kazada. Basiretsiz federasyonumuz yine gösterdi iş bilmezliğini ve gencecik çocuklarımız için bir saygı duruşu bile yaptırmadılar. Şurada çok güzel bi haber var, mutlaka okuyun.

Tüm spor camiasının, ülkemizin, Keşanspor'un ve özellikle ölenlerin ailelerinin başı sağolsun. Acıları acımızdır!

Bay Bay Ankaragücü!


"Taraftarların üç kuruşluk bütçelerinden ayırıp futbolculara prim vermesi bile Cemal Aydın, Melih Gökçek, Cengiz Topel Yıldırım gibi isimlerin vicdanını sızlatıp toplanmalarına vesile olmuyorsa; kimse kusura bakmasın bay bay Ankaragücü..."
Hakan Can

8 Ocak 2012 Pazar

Kazım Kazım & Sarı Sarı

2001-2002 sezonunda bir süre formsuz maçlar çıkaran Ümit Karan da denemişti bu yöntemi. Hemen ardından Sami Yen'de oynanan PSV Eindhoven maçını 2-0 kazanıp Nantes'in ardından ikinci olarak şampiyonlar liginde ikinci tura yükselmiştik. Ümit de eski formunu yakalamıştı, özellikle Avrupa'da çok güzel maçlar çıkarmıştı malumunuz..
Umarım Kazım'a da yarar bu uğur denemesi, formsuzluğunu bir an önce atlatır. Gerçi önümüzdeki maç Adanademir maçı pek kıstas olamaz ama olsun, iyi bir Kazım tek başına alır o maçı..

4 Ocak 2012 Çarşamba

Doludizgin!

Play-off boktan bir sistem kabul ediyorum lakin ligin arasının bu kadar kısalması da bir o kadar güzel. Panpa Mali Aydınlar her şeyi sıçıp sıvıyor da lig arasının 45 gün olmaması güzel oldu.

Galatasaray uzun yıllar sonra herkesin doğru tahmin ettiği kadroyla sahaya çıkmaya başladı. Kadroda istikrar sonuçlara da yansıyor. Kaleci de biliniyor maçtan önce ileri uç oyuncuları da. Uzun zamandır 2 sürpriz bile yapmadı bize Fatih Hoca ki 96-2000'i anımsatan bir olay bu. O zamanlar bile ara sıra Arifli ara sıra Arifsiz çıkarak şaşırtırdı bizi.

Maçtan çok Emre Çolak konuşulacaktır ki hakkıdır da. Ben hiç ısınamadım Emre'ye, hatta her zaman da söyledim bu çocuktan bi şey olmaz diye. Çünkü 2 yıldır bu çocuk 50 kiloydu. Bacakları da kuş bacağı kadardı ki hala çok güçlü değil. Yaptığı ortalar, kullandığı kornerler zorlasa bile ön direği geçmiyor. Dün ilk golde top ayağındayken hissettim gol olacağını. O da hissetmiş olmalı ki denedi şansını. Güzel gol oldu, özgüveni yerine geldi. Altyapıdan oyuncu çıkmasını isterim ama Emre'ye ben hala güvenmiyorum. Dün Visca'ya yaptığı hareket de kendisi hakkındaki olumsuz düşüncelerimi pekiştirdi. Daha cin olmadan adam çarpmaya çalışıyor. Keşke hakem atsaydı da görseydi artistlik yapmak neye mal oluyormuş. Tahrik yok bi şey yok be kardeşim. Aynısı sana yapılsa hoşuna gider mi? İşte bu yüzden Semih'e güvendiğimiz, Semih'i istediğimiz kadar seni istemiyoruz. Bize birilerini çağrıştırıyorsun maalesef çocuk!

İlk golü erken bulunca 4 atarız dedim ama gol yiyeceğimizi tahmin edememiştim. Orta sahada Melo yerine Engin'in oynaması işleri zorlaştırdı. Zira Melo topları adrese teslim yolluyordu ve biz hızlı çıkmış oluyorduk. Engin topları sürerek arkadaşlarına götürmeye çalışınca her pozisyonda rakip yerinde oluyordu. Engin çok sevdiğimiz bir oyuncu lakin ona ayrı bir top vermek gerekiyor galiba. Yine de Engin candır, delidir doludur ama candır.

Muslera'ya, Ujfa'ya falan denecek bir şey yok. Her zamanki gibi işlerini en iyi şekilde yapıyorlar. Elmander dün kötüydü, daha kötüsü isteksizdi. Zaten hoca da onu farkedip bu sefer Baros'u değil, onu aldı oyundan. Selçuk muhteşem, iyi ki var. Eboue için söylenecek bir şey yok. Ben adamın geldiğinden beri bire birde geçildiğini görmedim. Geçilmişse Q7'ye geçilmiştir belki. Riera için de söylenecek bir şey yok. Heinz'den hatta Carrusca'dan daha kötü bir oyuncu. İsteksiz, yeteneksiz, vasıfsız bir adam. Rotasyona Mertan girsin Riera'dan daha kötü olmaz.

İBB iyi bir takım aslında. Doka, Webo, Visca ve Holmen kalbur üstü yabancılar. Doka ve Holmen her takımda oynar açıkçası bu ligde. Webo da o yaşına rağmen Semih'e attığı çalımla ders verdi resmen. Kırmızı kartı tartışanlar olacaktır. Webo'nunki de Doka'nın Engin'e yaptığı hareket de kırmızı kart. Bizim Kazım da Kamil Zayette'ye çok sert girdi. Atmak isterse hakem atardı.

Güzel bir maçtı. Galatasaray atmaya devam ediyor. Ama bu görüntü kimseyi yanıltmasın transfer şart...
Related Posts with Thumbnails