Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Türkiye'nin en iyi forvetini linç edelim arkadaşlar, vurmayan ibne!

Lütfen bokunu çıkaralım Beşiktaş'lı arkadaşlarım. Çünkü hepimiz biliyoruz ki haksız penaltı kazanan dünyadaki ilk ve tek futbolcu Burak Yılmaz. Ve yine biliyoruz ki Burak futboldan uzaklaştığı zaman bir daha böyle bir terbiyesizlik futbol sahalarımızda görülmeyecek. Zaten malumunuz Burak, Galatasaray'a gelmeden önce hiç böyle bir futbolcu değildi. Galatasaray'a gelen herkes gibi hemen klübün çirkefliğine uyum sağlamış. Beşiktaş'ta veya Fenerbahçe'de forma giyerken hiç böyle huyları yoktu Burak'ın, hıhı evet. Veya diğer bir kısmınızın dediği gibi "Tam Galatasaray'a uygun futbolcuydu, layık olan takıma gitti sonunda." Zaten böyle futbolcuları hep Galatasaray transfer eder değil mi? Mert Nobre Beşiktaş'a hiiiç transfer edilmedi. Keza Pascal Nouma da öyle. Zaten Batuhan Karadeniz de Beşiktaş forması giymiyor aslında; tamamen göz yanılması, illuzyon.

Arif'in 15 sene önce İstanbulspor maçında kazandırdığı haksız penaltıyı hemen gündeme getiren arkadaşlar, 10 sene önce 8 dakika uzatılan, sonunda Hikmet Karaman'ın çileden çıktığı Beşiktaş - Kocaelispor maçını hiiiç hatırlamazlar. Zaten böyle hakem hataları hep Galatasaray lehine yapılır nedense, Beşiktaş lehine hiiiç hakem hatası yapılmaz değil mi arkadaşlar. Bahsedilen Kocaelispor maçının Beşiktaş'ın şampiyon olduğu 100. yılına denk gelmesi de tamamen tesadüf.

Fenerbahçe'li kardeşlerim de çok haklı. Emek hırsızı bu Burak Yılmaz. Niye? Çünkü yaptığı şerefsizliği hakeme yedirdi ve takımına penaltıyı kazandırdı. Oysa ezeli rakibimizin kaptanı Alex geçen hafta aynı hareketi sırf hakemi denemek için yaptı. Hakem de zaten Alex'in bu numarasını yemedi. İşte büyük kaptan Alex. Niye? Çünkü Alex'in numarasını hakem yemedi. Burak'ınkini yedi. Bu da Burak'ı şerefsiz yapar, Alex'i gündeme dahi getirmez.

Ah Galatasaray ah. Yine hakemler sayesinde şampiyonluğa oynayacağız, yoksa sahada oynadığımız futbol beş para etmez değil mi? Tüh bize.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Beşiktaş Maçının Ardından

Galatasaray bu maçta ciddiyetsizliğinin, rakibi küçümsemenin bedelini ödedi. Evet Beşiktaş bu sene kötü bir takım görünümünde. Ama sen Beşiktaş'a karşı, Kasımpaşa'ya karşı çıktığından daha ciddiyetsiz bir motivasyonla çıkarsan 3 tane yersin böyle. Neticede maçı kağıt üzerindeki kadrolar değil, sahadaki insanlar oynuyor. İşte bu motivasyon eksikliği yüzünden bireysel hatalarla 3 gol yedik.

Olay sadece bireysel hata değil. Malesef Melo'nun takıma geç katılması yüzünden takım savunmasında da problem var. Melo hazır olana kadar bu sıkıntıyı yaşayacağız. Engin bu açığı kapatıyordu; ama salaklığına doymasın. Emre Çolak'a gelince; defansif olarak yeterli seviyede değil. Orta göbekte Emre ve Selçuk oynayınca, Emre'nin savunma yetersizliğinden ötürü Selçuk da geriye çok gelmek zorunda kalıyor. Bu yüzden hücumda pozisyon üretmekte zorlanıyoruz. Kasımpaşa gibi oyunu kendi yarı sahasında kabullenene takımlara karşı Emre&Selçuk ikilisi sırıtmaz. Çünkü rakip zaten kendi sahasında oynayınca Selçuk'un da çok geriye gelmesine gerek kalmıyor. Ama dünkü Beşiktaş gibi kapanmayan takımlar karşısında Emre orta sahayı doldurmakta zorlanıyor. Selçuk da geriye gelmek zorunda kalıyor ve hücum zenginliğimiz ölüyor. Ceyhun da yeterli seviyede olmadığı için, Melo'nun bir an önce hazır duruma gelmesi lazım. İşte bu transfer sezonunun en büyük fiyaskosu Melo'nun takıma geç katılması oldu.

Ujfalusi bu maç ağır kaldı. Umarım bu ağırlığının sebebi onun da maçı ciddiye almayıp konsantre olmamasındandır. Örneğin 3.golde herkes Hakan Balta'nın hatasını konuşuyor. Evet golde Balta'nın bariz hatası var; ama Olcay topla çizgiye inip tekrar Holosko'ya çıkardığında Holosko'nun bomboş olduğunu görüyoruz. Halbuki Ujfa'nın orada olması gerekirdi. Dany olsaydı çevikliğiyle orada Holosko'ya vurdurmazdı. Ujfa yaşından dolayı ağırlaştıysa Dany&Semih ikilisiyle oynamaya alışmalıyız. Dany'nin de heyecan problemi var, soğukkanlılığı öğrenmesi lazım.

Hamit Altıntop oyun zekası tartışılmayacak deecede üst düzey bir adam. Ama temposu çok düşük. Dripling yapan fuleli bir futbolcu değil; ama dün çok pas hatası yaptı, çok top ezdi. Kanatta sırtı kaleye dönük topla buluştuğu zaman pas verecek arkadaşını bulamadı. Bunda tek suç Hamit'te değil elbette, takımla hala uyuşamamış. Hamit'in takıma, takımın da Hamit'e alışması lazım. Hamit'in oynaması taraftarıyım.

Amrabat bileklerine çok hakim, güçlü, dikine oynayıp top taşıyabilen bir oyuncu. Ama ortaları çok ezbere kesiyor. Aslında konsantre olduğu zaman ne kadar isabetli ortalar yaptığını Fenerbahçe maçında gördük. Her maç aynı ciddiyetle oynamalı. Yoksa ezbere kestiği sert muz ortalar sadece kahvelerde "Adam şık orta kesiyor" muhabbetlerine konu olur, takıma faydası olmaz. Dün kaç kere arka direkte adam yokken, arka direğe orta kesti, yazık.

Aydın'a gelince. Geçen hafta da Galatasaray'ın yedekleri arasında iyilerden olduğunu; ama bunun yedek kulübesinin dengesizliğinden kaynaklandığını, Aydın'ın hala Galatasaray'da yedek bile olacak kapasitede olmadığını yazmıştım. Ama Aydın'ın farkı potansiyelinin olması. Yani çalışıp kendini geliştirirse ilk 11'i bile zorlayacak bir potansiyeli var. Şöyle açıklayayım. Topla süratli, ayaklarına hakim, adam eksiltebiliyor, soğukkanlı. Ama oyun zekası yerlerde sürünüyor. En olmayacak adama pas veriyor, en olmayacak yerde top çeviriyor. Dün Uğur Boral'ın sağından atıp solundan geçtiği pozisyondaki ustalıkla hemen ardından yaptığı ortadaki amatörlük arasında uçurum var. Böyle dengesizlik olmaz. Aynı şekilde ceza sahasında topukla topu önüne alıp rakip stoperi oyundan düşürecek kadar soğukkanlı; ondan sonra hemen önünde bomboş duran Selçuk'a değil de, Aydın'ın kendi arkasında duran en verilmeyecek adama pas verecek kadar amatör. Orada topu Selçuk'a verse maçı alacağız belki de. Oyun zekası için Selçuk ve Hamit'ten yardım almalı.

Forvet hattımıza gelelim. Umut ve Elmander aynı tip futbolcular. İkisi de çok koşan, pres yapan, rakibi boğan, güçlü; ama son vuruşlarda soğukkanlı olamayan topçular. İkisi birlikte oynadığı sürece her maç 50 tane pozisyona girer 48 tane gol kaçırırız. Eğer rakip Fenerbahçe ve Kasımpaşa gibi oyunu kendi yarı sahasında kabul ederse, Umut ve Elmander yaptıkları baskıyla çok pozisyona girer, elbette bunlardan birkaçını gol yapar ve rakip ileri çok çıkmadığı için maçı alırız. Ama Beşiktaş gibi kapanmayan bir takımsa, bu ikili yaratıcılıkta geri kaldığı için gol bulmakta zorlanırız. Bu ikili birlikte oynamamalı. Elinde Burak gibi bir adam varsa Umut&Burak veya Elmander&Burak denenmeli. Oyunun gidişine göre de değişiklikler yapılmalı. Ama oyuna mutlaka Burak'la başlanmalı. Çünkü rakibin oyunu sahasında kabulleneceğini düşünerek sahaya çıkılmaz; ya rakip geri çekilmezse? Nitekim dün Beşiktaş geri çekilmedi ve ikinci yarı Burak oyuna girene kadar pozisyonumuz yoktu. Bu haftadan tezi yok Burak'ın ilk 11'e monte edilmesi lazım.

Galatasaray bu sene de şampiyon olur, lig uzun maraton ve bu takım bir yerde toparlanıp ligi domine eder. Ama şampiyonlar ligi o kadar uzun olmayabilir. Grup maçları başlamadan toparlanmamız lazım. Yoksa bu sene Avrupa hedefi çok kısa sürebilir.
Related Posts with Thumbnails