Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

31 Ekim 2009 Cumartesi

Taraftarız Biz Çekeriz Cefa, Aziz Başkan Bizi Bırakma

''Rakibimiz karşısında elde ettiğimiz zaferimizi gölgelemek için sürekli olarak konuşanları, yan yollara saparak 10 yıldır değişmeyen gerçeği hafızalardan çıkarma gayretinde olanları tebessümle izliyorum...''

Aziz Yıldırım klasik tahrik edici açıklamalarından birini yapmamış,şaşırdım. Aziz Yıldırım haklı,gerçekten uzun süredir Galatasaray'a karşı oynadıkları maçlarda üstün olan taraflar. Fakat bu maçların çoğunda Galatasaray'ın iyi oynadığını gözden kaçırmamak lazım! Psikolojik ya da başka etkenler olabilir ama Galatasaray'ın Kadıköy'de Fenerbahçe'yi bundan sonra da yenmesi zordur,yense de bunu sürekli hale getirmesi imkansıza yakındır!

Aziz Bey Galatasaray'ı yenince böbürlenmeyi biliyor,hakkıdır da. Fakat mağlubiyetlerde veya kazanamadığı şampiyonluklarda da takdir etmeyi bilmeli. Tebrik etmeyebilir,kimse o kadar centilmen olmak zorunda değil ama kazanınca bilek gücü kaybedince dış mihrakların işi demek 104 yıllık dev bir kulübün başkanına yakışmıyor! Yaptığı istifa şovlar,GFB'nin itirafıyla öğrendiğimiz parayla istifadan vazgeçirme yürüyüşleri düzenlemeler,etrafa tehditler savurmalar vs... Aziz Bey keşke galibiyetlerde olduğu kadar mağlubiyetlerde de sağduyusunu,centilmenliğini,efendiliğini korusa...


3 sene üst üste şampiyonluk sözü verirken neye güvendi bilmiyorum ama gerçekleştiremezse yine istifa edecek mi acaba Aziz Yıldırım?

Herkesin Başbakanı


Başbakan Fenerium'u ziyaret etmiş,galibiyeti kutlamak için heralde. 2.resmin büyük halinde Aziz Yıldırım komik çıkmış. Kiğılı'dan hiç alışveriş yapmadım,yapmam... Zamanında Mesut Yılmaz'a "Sandıkta Görüşürüz Mesut Bey" pankartı açılmıştı,umarım Galatasaraylılar da sandıkta görüşürler. Başbakan hep herkesin başbakanıyım diyordu de mi???

Saatleri Geri Alalım, Hemen!!!

Ercan Saatçi denen futboldan anlamayan spor müdürünün Metin Özülkü denen yancısının programında girdikleri terbiyesiz diyalogu bilmeyen yoktur, bir kere de burada dile getirmeyeceğim. Bu adamın Hürriyet gazetesi spor müdürlüğüne getirildiği gün sarkık libero olayın vehametini belirten bir yazı yazmıştı. Sanki nafaka olarak verilen bu görevin arkasında aziz pederlerin ruhani gücü de vardı elbette(!) Daha sıçtıkları bokun sıcaklığı geçmeden öyle bir olaya bulaştı ki eski damat, altından nasıl kalkacaklarını hep beraber göreceğiz. Ya mecburi bir u dönüşü yapıp görevden alacaklar, ya da pes artık demekten başka çare bırakmayacaklar bizlere. Son olarak bu pes artık lafı sadece burada söylenir; sokakta, kahvede çok daha değişik tepki şekilleri var hatırlatayım, o kadar da geniş olmayın bence..

30 Ekim 2009 Cuma

Susma Adnan Polat!



Haldun Üstünel Arda'ya kol kanat geren açıklamalar yaptı,Galatasaray taraftarına şampiyonluk sözü verdi,yetmedi Bünyamin Gezer'e giydirdi... Hepimizin duymak istediklerini söyledi,içimizi ferahlattı lakin bu sözlerin boşa gitme ihtimali de var. Ben şahsen öyle "şampiyon olacaz" lafıyla gaza gelip hemen şampiyonluk moduna giren tiplerden değilim. Fakat Haldun Üstünel geldiğinden beri öyle büyük bi güven yarattı ki ben de "In Haldun We Trust" diyenlere katıldım.
Haldun Üstünel Adnan Polat'ın yapması gerekenleri yapıyor. Arda'yı korumak,takımı korumak başkanın işi. En azından karşı tarafta sürekli Aziz Bey konuşurken cevap vermek Adnan Başkan'a düşer diye düşünüyorum!
Şimdi Fenerbahçe yönetimi Fenerium'larda satılmak üzere "ard ARDA 10 yıl" tişörtü bastıracakmış. Galatasaray yönetiminin değil,Adnan Polat'ın tepkisini merak ediyorum! Arda'nın iyi gününde "oğlum gibi-onun kariyer planlamasını ben yapacam-Metin Oktay'ın veliahtı-" falan demek önemli değil,önemli olan şu günlerde Arda'ya yardım etmek,10'u kollamak!
Adnan Başkan sadece iyi günde değil,kötü günde de takıma sahip çık!

İzlenmesi Gerekenler #3



Ezel Akay'ın mükemmel konu işleyişi, Nurgül Yeşilçay'ın güzelliğiyle birleşince yeme de yanında yat tadında bir film ortaya çıktığına eminim. Haluk Bilginer takıntısından yine vazgeçememiş Ezel Akay, iyi de yapmış. 20 Kasım'ı sabırsızlıkla bekliyorum.

Bu arada Kanal-i-zasyon'a da gittim. Zaman geçirmek için iyi bir film ancak çok büyük beklentilerle gitmeyin..

29 Ekim 2009 Perşembe

Larsson'dan veda!

Takımı Helsingborg'un Djurgarden'e 2-0 yenildiği maçla 20 yıllık kariyerine noktayı koydu İsveçli efsane. Gerçi İbra piyasaya çıktıktan sonra pabucu dama atıldı ama yine de Avrupa futbolunun önemli golcülerindendi Henrik Larsson..

Super Mario Balotelli!


Çok yetenekli futbolcu; ama daha çocuk! Doğrusu Mourinho onun kaprislerine iyi dayanıyor (veya dayanmak zorunda)..

İki gün önce "iyi çalışmıyoruz" şeklinde açıklama yaptı. Mourinho da buna karşılık basın toplantısında "Palermo maçına çok iyi hazırlandık, hatta Balotelli bile çok iyi çalıştı" şeklinde konuştu..

Maç başladı, süper Mario penaltı yaptırdı. Kaptan Zanetti Etoo'yu işaret edince surat yaptı, hatta gole sevinmedi bile. Ardından iki gol attı. İkisine de sevinmedi desek yeri. En son Etoo'ya bir asist yapınca biraz tebessüm etti sanki.. Bu arada ilk yarıda dört tane çaktılar Palermo'ya, Mourinho bu adama katlanmakta haklı galiba ;)

Neyse ikinci yarı başlıyor, tv'nin başına döneyim ben de..

Time-Out #3

Gelenekselleşen mola yazılarımıza devam ediyoruz. Derbiden sonra kendime gelemedim bi türlü,belki 10 yıldır alışmamız bekleniyordu ama alışamadık.


*Dün akşamki Ziraat Bankası Türkiye Kupası mücadelesini izlemedim,izlemek istemedim daha doğrusu. Skoru da sabah öğrendim. Linderoth'un oynaması beni çok sevindirdi, sakatlanmazsa her zaman dediğim gibi "Galatasaray'ın Xavi'si" olabilir. Elano'nun kırmızı görmesine şaşırmadım,uzun süredir bekliyordum böyle bir şeyi.

*Daum-Rijkaard polemiği sürüyor,adamları da kendimize benzettik. Hoparlörden verilen ıslık sesi,atılan cisimler,kalecinin gözüne gözüne tutulan lazerler,Christian'la başlayıp Bilica'yla devam eden tahrikler. Rijkaard haklı,bunları hepimiz görüyoruz ama Aziz Yıldırım lobisi bu ülkede kulüplerüstüdür. Adnan Polat'ı bile sindirecek güçtedir.

*Andre Santos,Christian,Daum ve Fener medyası Arda hakkında yorum yapmaktan usanmadı. Arda Galatasaray kaptanıdır,bi yorum yapılacaksa biz yaparız,eleştirilecekse biz eleştiririz ama asla oyuncumuzu dövmeyiz!

*Los Galacticos'ta sorunlar yine başladı,Pellegrini'nin koltuğu sallanıyor! Mourinho'nun gözü Real'de,sene başı gitmediğine pişman gözüküyor.

*Bu arada maçla ilgili olayları o kadar konuştuk ki Christian'ın muhteşem oyununu konuşamadık. Takdir etmek lazım,çirkeflikle karışık çok iyi oynadı. Emre çirkeflik yapmadan işini yaptı,Kazım hakem sayesinde işini gayet iyi yaptı. Galatasaray'dan Sabri hariç kimseyi beğenmedim...

*Gündemden uzak kalıyorum bu aralar en yakın zamanda blogun daha fazla güncellenmesini sağlayacam.

Ebediyete Kadar!

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun...Açılımcılara,bölücülere inat sonsuza dek yaşatacağız!

27 Ekim 2009 Salı

Kerem Gönlüm'e 1 Yıl Ceza


Kerem 2009 final serisinde doping yaptığı gerekçesiyle 1 yıl ceza aldı... Ancak bu konuda anlaşılmayan birşeyler var. Eğer ki Kerem bu işi bilerek yapıyorsa bunun cezası 2 yıldır. Yok efendim bilmeden yaptıysa sembolik bir ceza alır olay kapanır. Burunlara çok pis kokular geliyor ama o maçtan sonra ceza almayan bir açıklama var ki yenilmesi yutulması zor laflardı bunlar Turgay Demirel için.




“Federasyon, seçimleri nasıl kazanıyorsa, bu olanları da görmeli, göremiyorsa biz de bazı şeyleri görmeye başlarız.” Murat Özaydınlı

Akıllı Olmak Lazım!


Adnan Polat akıllı adam. Galatasaray'ı seviyor, başarılı olup klüp tarihine adını altın harflerle yazdırmak istiyor. 20:45 olayı ve 2008'deki hocasız şampiyonlukla bayağı prim yaptı zaten. 2009'daki hüsrandan sonra baktı eleştiri okları kendisine yönlendiriliyor, hemen Rijkaard'ı getirdi koydu takımın başına. Ne yaptı, nasıl becerdi hala anlamış değilim.

Adnan Polat yanında tutacağı adamları iyi biliyor. Haldun Üstünel mesela, ne yaşanırsa yaşansın yanından ayırmayacağı adamların başındadır Polat için.

2008 yılında kaptanlarla hocanın arası iyi değildi. Şöyle bir düşündü Polat, baktı ki kaptanlardan vazgeçse şampiyonluk gelmeyecek, hocadan vazgeçse bir ihtimal şampiyonluk gelir. Gözünü kırpmadan biletini kesiyor Feldkamp'ın. Hem de tam takım Ankara'ya gelmiş, Gençlerbirliği maçına çıkacakken. Niye bunu yapıyor? Çünkü biliyor ki Hakan akıllı adam. Bu hamleden sonra şampiyonluk gelmezse kendi başı yanacak. Polat hamlesini yapıp topu Hakan'a atıyor, Hakan da kimseyi kızdırmayacak şekilde ayaküstü bir kadro yapıp kendisini yedek bırakıyor. Ve o maç 82'de Lincoln'un goluyle kazanılıyor. Hem Lincoln kazanılmış oluyor, hem takım içi arkadaşlık pekişiyor, takım gaza geliyor falan..

2008 - 09 sezonuna Skibbe'yle başlıyor Polat. Fakat bakıyor Skibbe'de otorite eksiği var tekrar Kalli'yi bir şekilde sokuyor Florya'ya. Ama tutmuyor bu yaptığı, futbolcular tepki gösteriyor. UEFA'daki rakiplerin maçını izleyecek diye kılıf uyduruyor ne şişi yakıyor, ne kebabı.. Ne oluyor fakat? Devre arasında kulüp içindeki ve medyadaki abilerin futbolculara söyledikleri tek şey: Siz iyi çalışmıyorsunuz, bu şekilde hiçbir hedefe ulaşamazsınız. Futbolcular örgütleniyor. Hasan, Arda, Sabri başta olmak üzere Skibbe'nin gönderilmesine çalışılıyor, maçlarda isteksiz tavırlar, Lincoln'e pas atmamalar derken Kocaeli maçında Baros penaltıyı kaçırıyor ve Skibbe yolcu..

Dedik ya Adnan Polat akıllı adam. Bu kadar kısa sürede bu dağınıklıktan kim kurtarabilir bu takımı? Takımın çıbanbaşları bu kez gençler, eski kurtlar gitmiş artık.. Gençlerin idol olarak gördükleri bir isim gelmeli takımın başına. İki seçenek var Polat'ın önünde: Hagi ya da Bülent Korkmaz!

Mantıklı olan Hagi'yi getirmek tabi, fakat kendini garantiye alacak şartlar sunuyor Hagi ve alel acele büyük kaptan geliyor takımın başına. Genç çıbanbaşları tapıyor tabi yeni hocalarına. O gazla alınan Bordeoux galibiyeti, Sabri'nin taraftarla barışması falan işler yolunda gibi görünmese de kapatıyor bazı şeylerin üstünü. Fakat bu bahar havası da uzun sürmüyor. Polat da bakıyor şampiyonluk da gitti, UEFA da gitti başlıyor federasyona sarmaya bu kez. Arada belki tutar diye 32. haftayı da işaret ediyor futbolculara. Uyanık adam Adnan Polat, hiçbir boşluk bırakmıyor. Sonuç olarak bu taktikler tutmuyor ve bu kez tepki başkan Polat ve ekibinin üstüne gelmeye başlıyor.

Polat akıllı adam, ne yapıp nasıl ettiyse Rijkaard'ı takımın başına getiriyor. Polat akıllı adam ve Galatasaray'ı da seviyor. İstiyor ki hem kulüp başarılı olsun hem de kendisi büyük başkan olsun. Hamlelerini de iyi atıyor, Galatasaray taraftarı için iyi bir şey bu tabi..

Ancak bugün gelinen durumda bu kim için iyi değil peki? Takımdaki genç çıbanbaşları için! Polat işini bilen başkan, takımın başarılı olmasını da istiyor. Rijkaard'ın uzun vadede bu başarıyı getireceğini, kendisinin de büyük başkan olacağını biliyor. Gerçi Rijkaard'ı kovup yerine Bülent Korkmaz'ı veya Ümit Davala'yı getirme ihtimalinin olmadığını da biliyor, öyle bir şansı olsa belki silerdi Hollandalı'yı, bilemem. Ama görünen o ki şu anda Rijkaard'ın kredisi futbolculardan fazla. O yüzden kaptanlığı kaldıramadığı her halinden belli olan Arda, profesyonel yalaka Nonda ve türevleri akıllarını başlarına almalılar. Arda bizim en sevdiğimiz futbolcu, kaptanımız, tamam da kendisinden yeteneklerini kullanmasını istiyoruz biz. Gereksiz delikanlılık yapmasını değil. Emniyet müdürlerini ziyaretler, ön plana çıkartıcı ceketler, ahkam kesmelere gerek yok. Sen topunu oyna, sen de kazan biz de sevinelim! Yoksa şakası yok bu kez yollar Adnan başkanın seni Avrupa'nın vasat bir takımına, Tuncay gibi Nihat gibi olursun sonra..

İyisi mi aklı hocalarından farklı ol sen, oynadığın reklamı hatırla: Farkı Sen Yarat!

26 Ekim 2009 Pazartesi

Islık ve Kolonlar!

Maç için bi şey demeyecem,Fenerbahçe haketmiştir kazanmıştır. Zaten futbolsever olduğunu iddia edenleri çoğu özetlerden takip ettiği için bu maçı (çokbilmiş bir kısım gazeteci dahil) Fenerbahçe'nin tek kale oynadığını,Galatasaray'ı ezim ezim ezdiğini düşünüyor olabilir,bırakalım devam etsinler öyle düşünmeye...

Maç öncesi olayları,provakasyonları vs. sarkık libero yazmış zaten. Gayet de güzel anlatmış,denecek laf yok. Kimilerine ağır gelebilir ama biraz mantıklı düşününce anlaşılır anlatılmak istenenin ne olduğu. Ben başka bi noktaya değinmek istiyorum ;

Dün geceki maçta durmak bilmeyen ıslık sesi. Onun 50 bin kişiden bile çıkabileceğine inanmıyorum ki kameraman sürekli çekirdek tayfasını gösterdi. Ayrıca sesin birdenbire kesilmemesi,resmen kısıldığının en büyük göstergesi. Fenerbahçe tribününde kolonlar olduğunu hepimiz biliyorduk dün bi de ses sistemi kurmuşlardı resmen. 95 dakikanın 55-60 dakikası durmadı ıslık sesi,bunu yapan insan olabilir mi???

Aziz Yıldırım ve ekibini tebrik ediyorum,bu kadar lobiyi Platini yapamaz!!!

Not : Bu yazılanlar Fenerbahçe'nin galibiyetine gölge düşürmek için yazılmamıştır. Aksine dün beraber izlediğim Fenerbahçeli ve mantıklı arkadaşımı ilk ben tebrik ettim,ama öncelikle mantıklı olabildiği,gerçekleri görebildiği için. Çok kötü oynayan Galatasaray takımına denilecek bi şey yok,bu kadar hırssız,kötü,tekdüze futbol izlemeye layık değildir Galatasaray taraftarı!

Neden?

"Neden bunlar bizim stadımızda yaşanmıyor da hep Galatasaray'ın stadında yaşanıyor?"
diye sormuştu geçen sene Volkan...


















Cevabı ise hafta arasında tff verecek biraz geç de olsa. Tahminim İzmir'de 1 maç, Keita'ya 4 maç, Christian Baroni ve Arda'ya da 3'er maç. Ardından yine anlayacağız ki kadıköyde olmaması çok normal bu olayların. Zaten kadıköyde olay yok, sahaya atılan yabancı madde yok, küfür hiç yok!

Olur Böyle Vakalar...



Daha maç başlamadan Fenerbahçe niyetini belli etmişti. Lugano'nun yeni kankası Baroni durup dururken Arda'ya sataşıyordu. Ve ardından çıkan kargaşada herkes itişirken Bilica denilen tetikçi Arda'ya vuruyordu. Ama olaylar bu kadar basit bir şekilde sonuçlanmıyordu. Küfür etmeyen, sahaya yabancı madde atmayan ve rakip futbolcuları tahrik etmeyen fener taraftarı arasına saklanmış Galatasaraylı olduğu yarın basın toplantısında Aziz Yıldırım tarafından açıklanacak olan bir seyirci yardımcı hakemin kafasını yarıyordu. Bu olayların akabinde aralarında benim de bulunduğum maçı izlemek üzere evde toplanan yaklaşık 15 kişilik bir grup bu maç oynanmaz diye düşünüyorduk. Ama her türlü siyasi olayda orantılı güç kullanan yüce türk polisi bu durumda da yılmayacak ve suç işleyenlere cezalarını verecekti.




Beklenen an gelmişti. Yardımcı hakemin tedavisinin tamamlanmasını bekleyen polis bünyo intikamını almak üzere geç de olsa sahaya çıkmıştı. Milli marş okunup seramoni Arda-Baroni ikilisi dışında tamamlanırken bünyo ilk düdüğünü çaldı. Yaklaşık 50 saniye sonra ikinci düdüğünü çalarken Baros'un da ayak tarak kemiklerinin(evet iki tanesinin) kırılmasını izleyerek sırf sedye içeri girebilsin diye Emre'yi uyarıyordu babacan tavırlarla polis bünyo. Aslında görev tamamlanmıştı. Geçen yılkı kadıköy tiyatrosunda Hüseyin Göçek de aynısını yapmıştı. Adam öldürmeye gidene dur demeyip sırtını sıvazlamıştı. Ancak başta dedik ya polis bünyo bu, hem orantılı güç kullanacak hem de arkadaşının intikamını alacaktı. 12nci dakikada Carlos'un ofsaytta olduğunu görememişlerdi delik kafa ve polis ikilisi ve Fenerbahçe 1-0 öne geçiyordu bu sayede. Bu arada geçen sürede Kazım'ın eli kolu rahat durmuyordu ve sürekli birilerini itiyordu. Fenerbahçe yine kadıköyde atak yapamadan golü buluyordu. Golden sonra maçta pek bi cacık olmuyorken Galatasaray bir köşe vuruşu kullandı Keita'yla. Ancak yardımcı hakemin kafasını delen fener taraftarı arasına gizlenmiş Galatasaraylı yine nişancılığını konuşturuyor ve Keita'nın gözüne şişe isabet ettiriyordu. Bu olayın ardından Keita psikopata bağlıyor, topu ve şişeyi alıp gözlemciyle muhabbete giriyordu. Polis bünyo da muhabbete kendisini dahil etmeyen Keita'ya maçın ilk sarı kartını gösteriyordu. Aradan yine pozisyonsuz sıkıcı dakikalar akarken ve Kazım'ın eli kolu rahat durmuyorken Frano sıkılıyor ve topu Alex'e atıp ardından gelen şutu kornere çeliyordu. Akabinde Fenerbahçe'nin kullandığı kornerde Lugano topu direğe nişanlıyor ve ilk yarının 1-0 bitmesini sağlıyordu.




15 dakikayı aşkın bir süreden sonra Galatasaray ikinci yarıya başlamak için sahaya çıktığında polis bünyo ve Fenerbahçe takımını görmeyince şaşırıyordu. Bir süre sahada oyalandıktan sonra polis bünyo ve Fenerbahçe takımı elele kolkola sahaya teşrif ettiler ve ikinci yarı başladı. 5-6 dakika sonra yine sıkılan Franco topu bu sefer Emre'ye attı. Ancak Emre şut çekmeyince afalladı biraz. Topu alan Alex Franco'nun yanından geçerken bilinmeyen bir nedenle yere düştü. Bizim polis de zaten Alex düşmeden çalmıştı düdüğünü ve skor 2-0 olmuştu. Tam bünyo'yu ne güzel de adalet sağlıyor diye överken Galatasaray durumu 2-1'e getirdi 55inci dakikada. Ardından Galatasaray gaza gelmişken Alex'inkine benzeyen ancak tek farkı Lugano'nun hafif bir diz darbesi olan bir pozisyonda top Kewell'dayken bünyo Nonda'nın kalleşlik yaptığını, kendini yere attığını ve ona sarı kart vermesi gerektiğini düşündü birden. Bu olay Galatasaray'ın biraz daha sindirilmesini sağlamıştı ve polis bünyo çok iyi gidiyordu. Ve Kazım'ın hala eli kolu rahat durmuyor, yine birilerini itiyordu. karşılıklı cılız ataklardan sonra 75inci dakikada Carlos Keita'yla yakalamaç oynamaya başladı. 15 saniye filan Keita'ya asılı kaldıktan sonra Keita takımı ve maçı satarak Carlos'a nefis bir sol aparkat koydu. Bünyo hemen olaya el koyarak Keita'yı kırmızı kartla cezalandırdı. Bu arada Fenerbahçe maçtaki tek sarı kartını gördü ve herifin teki Carlos'a alt dudağa yakın bir yerden öpücük verdi. Bu olaydan sonra sadece Fenerbahçe atak yapıyordu ve oyuna sonradan giren Guiza her zamanki Guiza'ydı. Ama 87nci dakikada Aydın bir anda Volkan'la karşı karşıya kaldı anlaşılmadık bir şekilde. Önünde iki seçeneği olan Aydın ya golü atacaktı ya da Keita'ya şişe atan adama topla vuracaktı. Hepimiz birincisini tercih edecek diye düşünürken Aydın ikincisini yaptı. Kalan dakikalarda Guiza'yla bir gol daha bulan Fenerbahçe maçı 3-1 kazanırken aradaki puan farkını da 5e çıkardı.

25 Ekim 2009 Pazar

Holosko-Tello

Beşiktaş bu gece de kazandı,keyif vermeyen vasat bir oyunla kazandı ama en azından kazanmayı alışkanlık haline getirdiği için mutlu olabilir Beşiktaş taraftarı... Uzun süredir aklımda ama yazamadım bi türlü.

Geçen seneki 2 kupanın kazanılmasının başrol oyuncuları Tello-Holosko ikilisi bu sene niye kayıp? Tello oynuyor ara sıra yine ama Holosko'yu uzun süredir izleyemedim. Bugün Rıdvan Dilmen Tello için mutsuz dedi,ben bunu sene başından beri söylüyorum. Büyük ihtimalle sorun para. Tabata ve İsmail için G.Antep'e 14 milyon euro ödeyen Demirören en iyi 2 oyuncusunu kaybetmemek için kesenin ağzını biraz açmalı.

Beşiktaşlı değilim ama iyi bir Tello'yu,iyi bir Holosko'yu izlemek biz futbolseverlerin hakkı diye düşünüyorum!

Yapma Hayrettin

Şu anda dünyanın en iyi kalecisi kim?

-Dünyada şu anda iyi kaleci yok.

Boxer dergisinin sorduğu soruya aynen bu şekilde cevap vermişti Hayrettin. Bu gece Show TV'deki "Derbiye Doğru" programını izlerken aklıma geldi... Kurtardığı penaltı olmayan,tarihinde kaybettirdiği maç sayısı kazandırdığından kat be kat fazla olan,"Fener'den yediklerimi çıkarın,çok az gol yemişim." diyebilen bi insan Hayrettin Demirbaş.

Ne diyelim,"Yapma Hayrettin." :)
Related Posts with Thumbnails