Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Yeni Transfer Exceptional

Tenis ve Formula 1 konusundaki yetersiz bilgilerimizi göz önüne alarak bu açığımızı kapatmak için transfer dönemi de açılmışken bütçemize uygun yazarlara teklifler götürdük ve sonunda bize en uygun isim olan Exceptional isimli arkadaşımızı ekibimize kattık. Bundan sonra tenis ve Formula 1 dünyasından en taze haberleri taraflı ve subjektif yorumlarıyla -tarafsız ve objektif demek isterdim ama değil :) - Exceptional'dan alacaksınız. Kendisine başarılar diliyor,görevini aksatmamasını diliyoruz!

Silverstone Pistine Küçük Bir Bakış

Ağırlıklı olarak Formula1 ve Tenis hakkında yazacaklarım ile bundan sonra ben de tacsizkralmetinoktay.blogspot ailesinin bir ferdiyim.

Bu hafta sonu Britanya Grand Prix’sini izleyeceğiz. Meşhur Silverstone pistinin yenilenmiş halindeki ilk yarış olacak bu. Silverstone pisti, 2. Dünya savaşı zamanında havaalanı olarak inşa edilmiş ve savaştan sonra yarış pisti olarak kullanılmaya başlanmış.
1950 yılındaki ilk F1 şampiyonasının ilk yarışına ev sahipliği yapan bu pist 2010 yılındaki yeni haliyle Monza’ dan sonraki en hızlı pist olmaya aday. Özellikle, birinci sektörün neredeyse tamamının tam gaz geçilmesi bekleniyor.

Silverstone deyince ve yanında 1999 yılını belirtince akıllara Michael Schumacher’in ilk turda ayağının kırılması ile sonuçlanan kaza geliyor. Schumi’nin direksiyonu yarışın ilk virajında kilitlenmişti ve araç yüksek bir hızla bariyerlere çarpmıştı.

Son 7 yarışın kazananı farklı pilotlar olmuş, bakalım bu sene damalı bayrağı birinci sırada geçmek kime nasip olacak?

Antrenman seanslarına bakacak olursak, pilotların Silverstone’un bu halinden pek memnun olmadıkları konuşuluyor. Özellikle 11. viraj gibi hızlı geçilen bir virajda bulunan tümseklikler arabanın havalanmasına neden olabiliyor. Anlaşılan sıralama turlarında ve yarışta 11. virajı daha dikkatli takip etmek gerek.
Son antrenman seansı da az önce bitti ve Vettel ilk antrenman seansında olduğu gibi en hızlı turu attı. 2. antrenman seansında ise M. Weber en hızlı turu atmıştı. Redbull’ların hızlı göründüğü bir hafta sonu daha. Artık sıralama turlarını beklemekteyim.

Sıralama turlarından sonra tekrar görüşmek üzere…

Kendi Çapımızda Scoutluk Yapıyoruz [2] // Anthony Annan

FM müdavimleri bu oyuncuyu bilirler. Rosenborg'dan cuzi bir miktara transferini gerçekleştirdikten sonra tackling vs defansif özellikleri tavan yapar. FM piyasasının aranan oyuncularındandır yani.

Norveç ligini pek yakından takip etme fırsatımız olmadığından bu dünya kupası iyi bir fırsat oldu bu adamı izlememiz için. İzleyince gördük ki fm balonlarından biri değilmiş kendisi. Kısa boyuna rağmen oyunu iki yönlü oynayabilen, yerinde durmayan, rakibe sürekli baskı yapan, bozan bir adam. Hani orta sahaya bunu alıp, diğer oyuncuları etrafına dizebileceğiniz kapasitede bir adam değil; ama orta sahaya aldığınız adamın etrafına yerleştireceğiniz oyuncular arasında ilk sıraya yazabileceğiniz bir adam. Gattuso gibi bir oyuncunun yanında(şu anda aklıma ilk Gattuso geldi) futbolunu çok geliştirebilir; ileride Gattuso kadar, Viera kadar etkili bir ön libero plabilir. Tek handikap kısa boyu gibi duruyor işte. Fakat kısa boyuna rağmen sağlam fiziği olduğunu, yere sağlam bastığını da söylemeden geçmeyelim. Nitekim dünya kupasında Muntari'yi, Appiah'ı yedek bıraktı bu adam. Hoş Essien olsaydı belki izleyemeyecektik kendisini; ama şans işte..

Bonservisi bilindiği gibi Rosenborg'da ve Asamoah Gyan, Andre Ayew gibi oyuncuların gölgesinde kaldı mevkisi itibariyle. Dolayısıyla bonservis ücreti çok yükselmedi, fm'deki gibi ideal bir ücrete transfer edilebilir. Kendisi de Norveç liginden daha üst kalite bir ligde oynamak isteyecektir zaten. Avrupa arenasında boy gösterecek takımlarımızdan biri bu transferi yapsa çok şokella olur..

9 Temmuz 2010 Cuma

Cana Formayı Giydi!


Yaklaşık bir saat içerisinde birçok yerde bu fotoğrafı görmek zorunda kalacaksınız. Hayırlı olsun..

Sessiz Sedasız


2009 Ocak'ında sessiz sedasız geldi Beşiktaş'a. Altı sene sonra gelen şampiyonluğun önemli isimlerinden biri oldu. Ancak geçen sezon bekleneni veremedi, aslında çok da sürpriz değildi bu durum. Ve Mustafa Denizli'nin ayrılmasıyla ona tekrar yol göründü, bugün sessiz sedasız kendisini Yusuf Şimşek yapan Denizlispor'a geri döndü. Hem de oyuncu - antrenör olarak. Yusuf zeki bir futbolcuydu, umarım antrenörlük kariyerinde futbolculuğunda olduğundan daha başarılı olur.

Mahşerin Üç Atlısı(Lebron-Wade-Bosh)

Ve LeBron James kararını açıkladı.Bosh ve Wade ile beraber Miami Heat'i şampiyon yapmaya geliyor,eğer Kobe abileri izin verirse tabi :)

Gerçekten şok etti,uykumu açtı sabah sabah bu karar.Çok detaylı şekilde incelemek haddime değil ama sabaha transferin olumlu/olumsuz yönlerini yazmaya çalışacam.

8 Temmuz 2010 Perşembe

Cana Üzerinden Yeni Galatasaray

Evet sabahtan beridir ortalıkta dolaşan dedikodu gerçeğe dönüştü.Kaç paraya alındı,taksitle mi peşin mi falan filan bilmiyorum ama çok güzel transfer.Elano,Kewell,Baros kadar spektatüler bir transfer değil ama tam teknik kadroya gereken savaşçı transfer yapılmıştır.Lorik Cana tam bir liderdir,agresiftir,zor anlarda takımı ayağa kaldırır,direnir.

İki sezon önce Beşiktaş-Marsilya maçlarında çok dikkatimi çekmişti ve keşke alsalar demiştim ama Sunderland iyi para verip kapmıştı.Zaten bizimkiler o zaman başarısızlığı örtmek amacıyla ses getirecek isimlere yöneldiklerinden dikkatlerini bile çekmemişti eminim.Bu adam neden bize geldi diye düşünüyordum sabah,açıklamalarıyla cevabımı aldım.Arnavutluk'taki ailesine yakın olmak ve Avrupa'da boy göstermek adına Premier Lig'i bırakıp geldi.

Şimdi Cana ve gelmesi beklenen diğer 4 yabancı transfer üzerinden konuşmak gerekiyor.Galatasaray bir süredir her sene kadroda temizlik yapıp,yeni baştan kuruyor.Bu ilk Feldkamp'la yapıldığında tuttu çünkü Feldkamp eldeki kadrodan maksimum verim almayı bilen hoca,Sinan(Extensor) bunu sık sık yazmıştı zaten.Ama Rijkaard öyle bir hoca değil.Rijkaard ilk geldiğinde de tüm bloggerlar ağız birliği etmişçesine aynı şeyleri söyledi.SABIR.Evet sabır çünkü Rijkaard iyi bir kadroyu oturtup oynatabilen hocadır.Oyuncunun verebileceğini alır,maksimumunu vermesini bir anda sağlayamaz.Hırslı,ısıran topçulara gaz vererek,"koçsun,aslansın." diyerek amansız olmasını sağlayamaz.Bu biraz daha Neeskens'in işi.Rijkaard yapılması gerekenleri anlatır ve yapmalarını bekler.Yapamayana da acımaz,keser takımdan ve gönderir.

Rijkaard bu hepimiz az çok biliyoruz.Ve tam kadro oturmak üzereyken,hoca herkesi tanımak üzereyken sil baştan yapıyoruz yine.Adnan Polat'ın açıklamalarını okuduk,Rijkaard'a uzatalım demiş Rijkaard başarılı değilim,uzatmam demiş.Önce başarılı olacak sonra kalmaya karar verecek.Anlaşılıyor ki Rijkaard bu sene başarılı olmazsa bırakacak ve büyük ihtimalle küçük bir takımla başarılar yakalamaya çalışacak tekrardan büyük,Gladyatörler arenasına çıkmak için.E durum buyken kadroyu dağıtıp,sürekli yenilemenin faydası olmayacağını düşünüyorum.Şimdi Rijkaard var diye teknik bir takıma dönüyoruz,Rijkaard bırakıp giderse savaşan oyuncuları aramayacak mıyız?Mental olarak biten Servet mesela.Kaldı Servet ama bir daha asla 8 milyon euro civarı para etmeyecek.Bu sene çok fazla forma şansı da bulamayacak ve Servet oynamazsa mutsuz olur.Sakat sakat oynayan bir insandan bahsediyoruz.Servet kazma da olsa bu takım için önemli ve kullanılması gerektiğini düşünüyorum mesela.

Evet Galatasaray yine yeniden yapılanmaya gidiyor.Cana ilk transfer ve bugün yönetim 4 yabancı daha geleceğini söyledi.Baros,Neill,Elano,Cana ve 4 transfer daha.Bu durumda 6+2+2'yi doldurmak için Kewell ve Franco kalacak.Kewell için de teklif yapılmış,cüzi bir garanti para ve maç başına para teklifi.Kewell kalmayacaktır teklif artmazsa ve 5 yerine 6 yabancı transfer yapılacaktır.Kaleci transferi yoksa işimiz zor zira ben ne Aykut ne Ufuk'a güvenmiyorum.

Cana geldi güzel transfer ve Fenerbahçe'ye bir transfer çalımı atılacağını hissettim Adnan Polat'ın açıklamalarından.Sidik yarışına biz de giriyoruz demektir bu.Hadi bakalım kim daha uzağa işeyecek!!!

Katalan Puyol'la İspanya Finalde!

Tek korkum Ahtapot Paul'un İspanya kazanacak demesiydi maç öncesi.Almanya'nın kesinlikle kazanacağını düşünüyordum ki form olarak çok daha iyi olmamız bunun başlıca sebebiydi.Bu turnuvada şu ana kadar en çok yıpranan takım olarak buraya gelmiş olmamız tabi ki dezavantajdı.İspanya Portekiz ve Paraguay gibi daha alt seviyede iki takımla oynarken biz İngiltere ve Arjantin'i 4'er golle geçtik ki bunu bile küçümseyenler var.

Trachowski ve Podolski azıcık kıpırdansa maç bu kadar zor geçmezdi.Maç boyu TRT spikeri en zayıf halka olarak Boateng'i gösteriyordu ama bunun asıl sebebi Podolski'nin berbat oyunuydu.Podolski ne savunmaya yardım etti,ne ilerde bir şey yapabildi.Özellikle kontrataklarda topu o kadar kötü kullandı ki en az 3 atağı kesti.Trachowski de berbat bir futbol oynadı.Hele 2.yarının başında bir pozisyonda çekmeye çalıştığı şut komikti artık.Etrafında 3 kişi varken neden ordan şut çekmeye çalışırsın be adam,hele ki önünde Pique varken.Kroos veya Marin çok daha erken alınmalıydı oyuna.

Mesut için bugüne kadar hep diyordum artık maç kopmadan önce bir şeyler yapması lazım.Sadece Gana maçında maç kopmadan skora katkı yaptı.Diğer tüm maçlarda maç koptuktan sonra iş yaptı ki bu beni korkutuyordu maç öncesi.Güçlü İspanya orta saha ve savunması karşısında çok çok etkisiz kaldı.Ama yine de ona yapılan penaltıyı verseydi hakem her şey çok farklı olabilirdi.Çakal Ramos hiç çaktırmadan diziyle vurdu ama hakemin görmesi çok zordu,görse kırmızı kart penaltıyla maçın seyri tamamen değişirdi.

İspanya mükemmel bir takım.Her hattıyla çok etkili olabiliyor.Turnuvanın başından beri yavaş yavaş vites yükselttiler ki bu maçta son sürat oynadılar.Capdevilla bile hücumlara katılınca dedim biz bunları yenemeyiz.Kaptan Puyol'un müthiş golü sonrası artık her şey bitmişti ama Kroos o golü atsa İspanya da maçı çeviremezdi.

Hollanda-İspanya maçı çok sıkıcı olabilir ama Hollanda'nın meşhur şanslı golleri devreye girerse ve erken öne geçerse maç keyifli olabilir.

Genoa Arkayı Sağlama Alıyor!


Amelia'yı sezon sonunda Milan'a satmak üzere kiralık veren Genoa, Braga'dan Portekiz milli takımının kalecisi Eduardo'yu transfer ettiğini açıkladı. Amelia'dan sonra daha alt seviyede bir kaleciye düşmediler. Seneye Milan beğenmeyip Amelia'yı almaktan vezgeçerse birini bize gönderirler artık.
Daha önce Bayern'den Luca Toni'yi de transfer etmişlerdi. Basında yazılanlara göre S.Lizbon'dan Veloso'yla da ilgileniyorlarmış. Veloso'yu transfer etmeleri bence biraz zor; ama bu hareketli ortam Genoa'nın seneye daha üst sıraları hedeflediğini gösteriyor, haldi bakalım..

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Kendi Çapımızda Scoutluk Yapıyoruz [1] // Itumeleng KHUNE


Bu yazı dizisinde bir süre takip etme fırsatı bulduğumuz, kulüplerimiz için alınabilir bedeli olan, nispeten genç oyuncuları yazacağız. Bir süre izleme fırsatı derken dünya kupası gibi bir şans tabi ki gözardı edilemez ve yazmaya da dünya kupasında detaylı izlediğimiz oyuncularla başlayacağız.

İlk göz ağrımız Güney Afrika'nın kalecisi Itumeleng KHUNE. Milli takımın önemli bir bölümü gibi kendisi de Muhsin Ertuğral'ın eski takımı Kaizer Chiefs'de forma giyiyor. 1987 doğumlu (zaten genç ama bir kaleci için oldukça genç). 1.80 boyunda. Yer tutuşu ve refleksleri çok iyi, kalede güven veriyor. Eğer zayıf Bafana'ların değil de Gana'nın kalesini korusaydı yarı finalde olmaları içten bile değildi. Tabi bu durum bizim takımlar için şans, zira yarı finale çıkan bir takımın kalesini koruyor olsaydı bonservisi rahat 2,5 katına çıkardı (genç yaşını da göz önüne alarak konuşuyorum). Bu adamın turnuva boyunca da Hamidouvari gol yediğini görmedim, iyi bir kaleci antrenörünün elinde çok iyi yerlere gelebilir. Uruguay maçında şanssız bir gol yedi Forlanın şutu takım arkadaşına çarptı ve kontrpiyede kaldı. Suarez'in düştüğü pozisyonda ise Suarez'e en ufak bir teması yoktu. Çirkef kahraman Suarez'in artistliğinin kurbanı oldu ve kırmızı aldı. Son maçta da oynayamadı. Dediğim gibi bunlar bonservis bedelinin düşük kalmasını sağladı ve transfer etmek isteyen takımlar için şans oldu. Üç büyüklerden kaleci ihtiyacı olan Galatasaray için düşük bedelli yapılan iyi bir transfer olabilir. Bir anadolu takımı içinse müthiş transfer olur(Bursa ve Trabzonu bu kategorinin dışında tutuyorum). Giovanni'nin aniden çıkardığı doksana giden şutunu kurtarışını ve Uruguay maçında penaltı yapmadığını anlatıp gözyaşlarıyla sahayı terk edişini unutamam.

Aslında geçen seneki konfederasyon kupasında da kendini göstermişti ama bu dünya kupasında rüştünü ispatladı diyebiliriz. Tek handikap biraz kısa olan boyu gibi dursada yer tutuşuyla bunu kapatabiliyor. Kendisini TSL'de görmek isterim, ligimize renk katacağı aşikar.

Dünya Kupası Yarı Final // Almanya - İspanya [Maç Öncesi]

Almanya ve İspanya tam anahtar kilit uyumlu rakipler. Panzerler çok sağlam savunma yapıp kazandıkları toplarla, dripling yapabilen adamlarını kullahıp baskın ataklarla gol buluyor; hatta İngiltere ve Arjantin karşısında farka koştu bu taktikle. İspanya ise kontrolü hiçbir zaman elinden bırakmayıp sürekli pas çevirerek rakibe topu pek göstermeyen, fırsatını yakaladığı anda da kale önünde bir anda gol pozisyonuna girip işi bitiren bir takım. Şimdi bu durumda maç boyu topun İspanyollarda olacağını, Almanların da ani top çalmalarla çok tehlikeli ataklar geliştireceğini, genel itibariyle bu şekilde oynanacak bir karşılaşma izleyeceğimizi söyleyebiliriz.

Almanlar İngiltere maçında Glen Johnson'un kanadını, Arjantin maçında da Otamendi'nin kanadını otobana çevirmişlerdi. Ancak İspanya'da Ramos da Capdevilla da buna izin verecek adamlar değiller. Bu yüzden o kadar rahat kanat akını geliştiremeyecekler bu sefer. Ramos'un gaza gelip arkasını çok boş bıraktığı bir anda kazandıkları bir topla gol bulurlarsa da İspanyolların işinin çok zorlaşacağını düşünebiliriz. Del Bosque, Paraguay maçına kadar sağ kanadı sadece Ramos'a emanet ediyordu. Paraguy maçında Iniesta'yı o bölgeye kaydırarak Ramos'un yükünü azaltmayı denedi ve başarılı da oldu. Iniesta tam anlamıyla bir kanat oyuncusu değil; ama zaten takımın kanat bindirmelerine dayalı bir oyun sistemi olmadığı için, yani Iniesta'dan bindirme yapması, adam eksltmesi beklenmediği için bir problem olmuyor. Adamı deli eden pas trafiği biraz daha geniş alana yayılmış oluyor ve rakibin direnci düşüyor, top rakipteyken de sağ kanatta tek adam yerine iki adamla karşılıyorlar. Iniesta'nın oyuna katkısı biraz düşüyor ama rakibin etkili bek ve açıklarına karşın Bosque tekrar bu önlemi alacaktır.

Ortada Puyol ve Pique ikilisi, Alonso ve Busquets'in de yardımlarıyla Klose ve oyun esnasında pozisyona bağlı olarak o bölgeye gelen Podoski-Mesut ikilisinin rahat pozisyona girmesine izin vermeyeceklerdir. Bu üçlüye nazaran Capdevilla'nın savunduğu kanatta oynayacak olan Trachowski(Kroos)'in daha etkili olacağını düşünüyorum.

Orta sahada ise bariz bir İspanya üstünlüğü var. Tek handikap Schweinsteiger - Khedira ikilisinin canlarını dişlerine takarak İspanyol orta sahasının pas trafiğini engellemesi. Ömer Üründül gibi dönüp dönüp aynı şeyi söylemek istemiyorum ama İspanya'yı yenmenin başka yolu yok. İsviçre böyle yenmişti, aynı şekilde oynayan Paraguay da neredeyse turu geçiyordu. Schweinsteiger'in de Khedira'nın da bizim sevdiğimiz amatör ruhlu oyuncular olması bu ihtimali gerçekleştirme şanslarını oldukça arttırıyor, bu da Almanya'nın avantajı tabi. İspanyollar'da da dediğim gibi Iniesta'nın sağ kanada yakın oynaması orta saha güçlerini biraz azaltıyor; ama yine de o bölgede şu anda dünya üzerindeki en iyi milli takım İspanya.

Son olarak Alman kale sahasının önü ile İspanya'nın hücum bölgesini incelersek turnuvadan önce kime sorsak kağıt üzerinde o bölgede İspanyolların daha üstün olduğunu söylerdi. Ancak turnuvada Friedrich - Mertesacker - Neuer üçlüsünün muazzam performansı, Torres'in yokları oynaması bu durumu neredeyse tersine çevirdi. İspanyanın gol yükünü Villa tek başına çekiyor. Ve Villa'nın kanadını Lahm'ın savunması İpanya için büyük şanssızlık, çünkü Lahm'ın kaltesi bir yana açık ara turnuvanın en iyi sağ beki durumunda. Villa'yı Paraguay maçındaki gibi ortaya çekip o kanadı boş bırakmak da Capdevilla'nın savunduğu bölgeyi kamikaze yapmaya itmek olur. Zira karşılarında sadece Capdevilla'yı bulan Lahm - Trachowski(Kroos) ikilisi hücum bakımından en kolay maçlarından birini çıkartırlar. Elbette futbol mekanik bir oyun değil. Villa'yı ortaya yakın oynatınca sol kanat tamamen boş kalmayacaktır, Busquets - Alonso ikilisinden biri o bölgeye kayacaktır ama o zaman da orta saha üstünlüğü kaybolacaktır. Yani iki ucu boklu değnek durumu söz konusu Bosque için. O yüzden riske girmeyip Villa'yı sol çizgiye yakın oynatacak, maç boyunca da bizlere Villa-Lahm mücadelesi izletecektir İspanyol hoca.

Maçın analizini ters köşeye yatıracak tek şey Torres'in bu maçta patlama yapmasıdır. İşte o zaman Almanların işi çok zorlaşır, maç tam anlamıyla karambole gider. Ama turnuva boyunca tutuk oynayan oyuncuların öylesine önemli bir maçta çıkıp takımı ipten alması böyle kısa süreli turnuvalarda pek gördüğümüz bir durum değil. Rooney o patlamayı yapamamıştı, Torres'in de yapacağını düşünmüyorum. İki taraf için de kolay maç olmaz, birbirlerine bariz üstünlük sağlayamazlar. Konsantrasyonunu ve dayanıklılığını kaybetmeyen takım finalde portakalların rakibi olur.

(Ben de 1-2 kelam edeyim bari takımımla ilgili.İlk golü Almanya atarsa Arjantin maçındaki kadar rahat değil ama rahat bir galibiyet alır.İlk golü İspanya atarsa Torres şov yapar.Maçın kilit adamları Almanya adına Schweinsteiger,Lahm ve Mesut.İspanya adına ise Ramos,Torres ve İniesta.

Müller'in olmaması büyük handikap bizim adımıza ama Trachowski hızı ve şutuyla,Kroos da tekniği ve aklıyla kapatmaya çalışacak.Hangisi oynarsa elinden geleni yapacaktır ama biraz daha defans zekası olması nedeniyle Trachowski oynamalı diyorum.Sağ bekte Ramos çıkacağı için Boateng'in dikkatli olması,Podolski'nin ona yardıma gitmesi lazım.Ayrıca Ramos'un boş bıraktığı yerlere Mesut girerek orada tehlikeli olabilir.

Çok güzel maç olacaktır.Bu maçta en çok güvendiğim adam Bastian Schweinsteiger.Orta sahada yapacağı akıllıca işlerle İspanya'nın pas trafiğini engelleyecektir.-İl Capitano)

Hasan Kabze Montpellier'de: Aferin Len!


Hasan Kabze Montpellier'le 1 yılı opsiyonlu 3 yıllık sözleşme imzaladı. Fransızlar veya Ruslar açısından bilemem ama bizim açımızdan sürpriz oldu bu transfer. Aslında Cim Bom'a gelip sağlam bir rotasyon elemanı olmasını isterdim; ama Avrupa'da kalmayı seçmiş olması takdire şayan bir davranış, çok da hoşuma gitti. Üstelik Rus liginden Fransa ligine transfer olması kanımca akıllı bir hamledir. Evet Rubin Kazan şampiyonlar liginde oynayacak, Montpellier uefa avrupa liginde mücadele edecek belki ama hem oynayacağı ligin kalitesi açısından futbolunu daha çok geliştirme hem de Fransa liginde oynanan futbolun Kabze'nin yapısına daha uygun olması nedeniyle kendini gösterme fırsatı yakaladı. Üstelik Montpellier takımında gol dağılımı bir kişinin üzerinde toplanmamış, tüm takıma yayılmış. Bu da takımda tüm topların atıldığı bir abinin olmadığını, herkesin takım için oynadığını gösteriyor ki bu da Kabze için bir şanstır. Kabze'yi her Galatasaraylı gibi seviyor ve başarılı olmasını istiyorum, aferin len!

6 Temmuz 2010 Salı

Dikiş Tutturamayanlar Volüm Bilmemkaç: Chygrynskiy


Geçen sezon 25m Euro karşılığında Shakhtar Donetsk'ten Barcelona'ya transfer olan Chygrynskiy, 15m Euro karşılığında eski klübüne geri döndü. Bakalım yurtdışına gidip, tutturamayıp geri gelen futbolcuların genelinde görülen 'eski performansına ulaşamama' hastalığına yakalanacak mı? Henüz 23 yaşında olması avantaj gibi duruyor; ama eğer iyi performans sergileyemezse Lucescu'nun uzun uzun üzerinde çalışmayacağı aşikar (adamın tarzı böyle çünkü). Sonuç olarak Chygrynskiy'nin kaderi kendi ellerinde, gönül ister ki bu genç yaşta elde ettiği cv'nin altında ezilip kalmasın..

Abdel Kader Rami'ye ya da Katar'a gidelim!

Transfer edilmesi gibi takımdan gönderilmesi de sürpriz oldu Keita'nın. Yetenekleri, topla uyumu asla yadsınamaz; ama takıma faydası konusu sorgulanabilir. Günü gününe uymayan bir futbolcu Keita. En olmadık yerde takımı ipten alırken (misal Madrid'deki Atletico maçı), kendisine en güvenilen maçta da takımı eksik bırakabiliyor (misal Kadıköy'deki Fener maçı). Yani kendisine güvenilip düzen kurulacak futbolcu değil malesef. E adamı yedek de bırakamıyorsun, ona güvenip takımı da kuramıyorsun, sürekli seni eksik bırakıp planlarını değiştirmene sebep oluyor çünkü. Belki de en iyisi hazır iyi para veren de varken elden çıkarmak diye düşünmüş olabilir yönetim. Zaten böyle bir hamlenin Rijkaard'ın onayı alınmadan yapıldığını sanmıyorum.

Şimdi bu adam belki seneye oynardı, böylesine yetenekli bir oyuncu niye elden çıkarıldı diyenler olacaktır. Peki ya tam tersi olup da oynamasaydı? O zaman millete minnet edecektik bu adamı bizden alın diye. Millet de enayi ya sanki! Taraftarın hala gözünden düşmemişken elden çıkarmak en mantıklısı. Ha tabi dediğimiz gibi deli bu adam, bakarsınız 8 sene önceki gibi bir kez daha Katar'da parlar ve kendisini Manchester City veya Inter forması altında görürüz 2 sene sonra, o da olabilir. O zaman gitmesine karşı koyanlar böbürlenerek hesap sorarlar tabi, ama elimizde bırakıp bizde tekrar parlamasını beklemek de büyük bir kumar! Keita gibi bir oyuncuyu tekrar bulabiliriz, ama bu takımın bir senesinin daha boşa gitmesi demek bu jenerasyondan bir daha bir halt olmaması demektir, o yüzden Galatasaray yönetiminin kumar oynama şansı yoktur. Evet duygusal olarak üzüldüm bu transfere; ama mantık açısından bakarsak o kadar da ters gelmiyor.

Şimdi sağ kanat kime emanet edilecek asıl soru bu. Rijkaard'ın 4-3-3'ten vazgeçip 4-2-3-1'e dönüp sağ kanada Elano'yu yerleştirmesi birinci ihtimaldir. İkinci ihtimal ise Giovanni'nin bonservisinin alınıp sağ kanada onun monte edilmesidir. Giovanni'nin bonservisini almak içinse yönetim, Tottenham'ın Arda aşkını kullanmayı düşünüyor olabilir. Nitekim Arda da gitmek istiyorsa kendisini tutmak çok doğru değil artık, adam 24 olacak bu sezon sonunda. Bu hamleyle hem Arda için kapıyı 14-15m€'dan açıp bi şey elde edemeyen yönetim patlamaktan kurtulur, hem de yine ne olursa olsun kulübe zarar ettirmeyecek bir futbolcu transfer edilmiş olur. Bu durmuda Kewell'la da sözleşme imzalanır gibi. Üçüncü ve en kuvvetli ihtimalse yönetimin ismini henüz açıklamadığı bir isimle anlaşmış olması. Önce Keita'nın satıldığını açıkladılar ki yeni transferin ismini taraftarın kızgınlığını dindirmek için kullanabilsinler. Dördüncü ve en az ihtimal verdiğim seçenek ise Serdar Özkan'ın sağ kanada banko olarak monte edilmesi ki bu hamle gerçekten taraftara Sami Yen'i yaktırır.

Keita'ya gelince; 21 yaşında Katar'a transfer olmuştu. Burada parlayıp Lille'ye gitti. Şimdi de 29 yaşında, tekrar Katar'da parlayıp Avrupa'ya dönmemesi için bir sebep göremiyorum..

Keita Al Saad SC.'ye Transfer Oldu!


"Galatasaray Profesyonel Futbol Takımı oyuncumuz Abdul Kader Keita’nın € 8.150.000 bedelle Katar Al Sadd S.C.’ye transfer olması konusunda anlaşmaya varılmıştır. Ayrıca oyuncu €200.000 tutarında alacaklarından vazgeçecektir. Abdul Kader Keita’ya bugüne kadar Galatasaray’a vermiş olduğu hizmet için teşekkür eder, bundan sonraki futbol yaşamında başarılar dileriz."

Şoku atlattıktan sonra konuyla ilgili post gelecek..

Çömelselerdi Kurtulurlar Mıydı?


Sabah uyanıyorsnuz ve ilk aldığınız haber şehit haberi. Memleketi bu hale getirenlerden ne zaman hesap soracağız, kaç dört sene daha bekleyeceğiz?

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Sezgin'in Elinde Polat'ın Seks Kasedi mi Var?


Nedir bu Adnan Polat'taki Adnan Sezgin sevdası? Onu getirmek için Bülent Tulun'un ipini çekti; ki Tulun o ara takımı iyi oynatan Gerets'in en yakın bulduğu isimdi, takım tarafından da çok seviliyordu. Şimdi de yine Sezgin için taraftarın sevgilisi Üstünel'i harcıyor. Sezgin'in elinde Polat'ın elini kolunu bağlayan bir şeyler olmalı. Ey Adnan Sezgin elindeki gizli belgeler ne açıkla!

Tabi ki bu işin şakası da nedir bu Sezgin sevdası anlayan varsa beri gelsin...

Tanrı Görevde Kalmalı!

Oyuncuları yanlış çalıştırıyor, kadroyu yanlış diziyor, taktik veremiyor, Cambiasso, Zanetti falan derken Arjantin bugün memlekete iniş yaptı. Kanımca turnuva boyunca taraflı tarafsız herkesin bir kez daha sempatisini kazandı Diego. Arjantin halkı ve federasyon tanrının görevine devam etmesini istiyor. Bence de göreve devam etmeli. Taktik konusunda biraz yetersiz kalsada motivasyon konusunda oldukça iyiydi Maradona, takımda aile ortamını oluşturmuş resmen ve olabildiğince genç bir jenerasyon oturtmaya çalışmış. Milito'nun kulübede oturma sebebi de buydu zaten. Eleştirmeden önce Maradona'nın hocalık kariyerinde henüz yolun başında olduğunu unutmayalım. Ama buna rağmen adamın müthiş bir saygınlığı var futbolcular üzerinde. Oyuncuların hem hocası, hem babası, hem de abisi gibi. Hocalık geliştirilebilir ama karizma ya vardır ya yoktur, sonradan öğrenilemez. Eminim Diego hocalığını geliştirip oyuncular üzerindeki müthiş saygınlığıyla beraber hatırı sayılır başarılar elde edecektir. Bence tüm Arjantin'in de istediği gibi tanrı görevde kalmalı.

4 Temmuz 2010 Pazar

İspanya - Paraguay: 1-0 // Tecrübe Galip Geldi

Maç öncesi yazımızda Paraguay'ın kazanmak için İsviçre gibi savunma yapmaktan başka çaresinin olmadığını; ama sürpriz İsviçre mağlubiyeti nedeniyle İspanyolların bu sefer daha temkinli olacağını bu yüzden Paraguay'ın işinin çok zor olduğunu yazmıştık. Dediğimiz gibi Paraguay karşılaşmaya müthiş bir savunma anlayışıyla çıktı. Topun olduğu her yerde baskı kurdular, İspanyolların ilk defa bu kadar pas hatası yaptığını gördüm. Yine de topla oynama oranları %59'a %41'di, en fazla pas hatası yaptıkları maçta bile bu kadar yapabiliyorlar demek ki..

Del Bosque bu sefer Villa'yı sol kanattan biraz daha iç tarafa yerleştirmiş, Iniesta'yı da biraz daha sağ çizgiye kaydırmış olarak sürdü takımı sahaya. Böylece Ramos'un yükünü hafifletmiş, Torres'in yarattığı boşluklardan da Villa'yı daha etkili bölgede topla buluşturmayı düşünmüştü. Ama Paraguay öyle bir pres uyguluyordu ki İspanya takımı öldürücü pas trafiğini bir türlü yapamıyordu. Pique - Puyol ikilisinin olduğu bölgede bile rahat bırakmıyorlardı İspanyolları öyle ki Casillas ilk defa pas trafiğine bu kadar katılmak zorunda kaldı. Ancak bu oynatmama üzerine kurulu sistem savunma anlamında ne kadar işe yarasa da hücum anlamında çok baltaladı Güney Amerika temsilcisini, neredeyse hiç pozisyona giremediler ve ilk yarı pozisyon bakımından oldukça kısır sona erdi.

İkinci yarıda Paraguay bulduğu ilk kornerde Pique'nin Cardozo'yu indirmesiyle penaltı kazanma şansına nail oldu. Eğer golü atsalardı böylesine konsantre savunma anlayışına bir de moral ve kendine güven eklenecekti, İspanya'nın işi iyice zorlaşacaktı. Yarı finale çıkmaları işten bile değildi yani. Ancak sahneye o dakikaya kadar ellerini kullanmaya pek ihtiyaç duymayan Casillas çıktı ve resmen 'kurtardı' Cardozo'nun penaltısını, sektirmedi bile. İşte bu dakikadan sonra afalladı Paraguay takımı ve penaltının hemen ardından gelişen İspanya atağında bu kez gösterilen penaltı noktası karşı kalenin önündeki oldu. Xabi Alonso topu ağlara yolladı ama ceza sahasının ana baba günü olması dolayısıyla hakem atışı tekrar ettirdi ve Alonso bu kez kaçırdı. Kalecinin sektirdiği topun devamında gol olmasın diye can havliyle bir penaltı daha yaptı Villar aslında ama hakem bu sefer düdüğünü korner için çaldı. Carlos Batres, Alonso'nun ilk penaltısındaki gözlemini Cardozo'nun penaltısında da yapsaydı atış sırasında İspanyolların ceza sahasını işgal ettiğini görüp penaltıyı tekrar ettirmesi gerekirdi.

Zaten bu dakikadan sonra Paraguay'ın mental olarak daha geride kaldığını hissettik. Şans meleği Marchena kenarda oyuna girmeye hazırlanırken Inıesta&Pedro ikilisinin Barcelona'dan alışık olduğumuz organizasyonarından birini izledik ve Pedro'nun vuruşunda direkten dönen topu Villa ağlarla buluşturdu, İspanyollar rahat bir nefes aldı. Klasik geyik tabiriyle "Marchena'nın görünmesi bile yetti".
Kalan dakikalarda skoru değiştirmeye Paraguay'ın ne kalitesi ne de mental gücü yetmedi ve İspanyollar yarı finalde Almanya'nın rakibi oldu. Almanların ilk defa ciddi bir rakiple karşılaşacak olmasına ne kadar sevindiysem Larissa Riquelme'nin vediği sözü tutamayacak olmasına o kadar üzüldüm.. Bu arada arkadaş eğer İspanya'yı geçerlerse çıplak koşacağını taahhüt etmişti :)

Almanya - Arjantin : 4-0 // Maradona Hoca Değil!


Çeyrek final maçları sona erdi.Almanya-Arjantin maçı için bol gollü ve keyifli olur demiştim ama Almanya'da 2 adam (Schweinigester-Lahm) o kadar iyi oynadı ki Arjantin gol bile bulamadı.İlk golü erkenden yedikleri an toparlanamayacaklarını tahmin ettim.Golü yedikleri an ve bir süre o kadar aciz kaldılar ki ilk defa geri duruma düşen takımın toparlanamayacağını ve maçı alacağımız söyledim.20.dakikada Klose o golü atsa maç erkenden kopacaktı ama böylesi daha keyifli oldu.İngiltere'den sonra Arjantin'i de 4'ledik.İngiltere çok kötü diyerek bir önceki maçın galibiyetini küçümseyenler şimdi ne diyor,ne diyecek?

Maç öncesi kadroda Samuel ve Veron görmeyince çok mutlu oldum.Zaten boş olan Arjantin savunması daha da kötü hale gelmiş önde tek Mascherano kalmış onun etrafına Di Maria-Maxi ikilisi yerleşmişti ki daha kötü bir seçim oraya Martin Palermo'yu koymaktı ancak.E zaten savunmada Demichelis-Burdisso gibi iki tane süpürücü vardı,kesici olmadan neyi süpüreceklerdi?Tahmin ettiğim gibi Klose ve Müller onlara hayatı zehretti.

Sağbekte Otamendi'nin olması Löw için bulunmaz nimetti ve Löw de oyuncularına orayı işlemeleri gerektiğini söylemiş olmalı ki Podolski,Boateng,Mesut,Bastian ve hatta ara sıra Müller oradan oynadı.Otamendi sarı kart gördü,kırmızı da görebilirdi.Sol bekte Heinze önünde kimse olmayınca git-gel yapmaktan mahvoldu garibim.Zaten ileri çıktığında da karşısında kapı gibi kaptan Lahm vardı,soldan gelen herkese hayatı zindan etti yine Lahm.

Defansta ve kalede Almanya'nın daha avantajlı olduğunu söylemiştim yanıltmadılar.1-0 iken henüz durum Mertesacker,Lahm ve Neuer çok kritik toplar kesti.Mertesacker Tevez'in şutuna kafasını uzattı ve muhtemelen gol olacak pozisyonu kesti.Lahm ordan burdan sekip Higuain'in önüne düşen topa öyle bir müdahale yaptı ki ağzım açık kaldı.Neuer de işini en iyi şekilde yaptı,daha az sektirirse çok daha iyi olacak.Friedrich ve Boateng de işlerini yaptı,zira gol yemeyince kimseye kötü oynadı denmiyor.

Maçın açık ara yıldızı Schweinsteiger'di.Attırdığı 2 gol işin sadece ekstrasıydı,attırmasaydı da şu maçta başka yıldız seçilmezdi.Muhteşem oynadı,hatasız oynadı,kart sınırındaydı kart da görmedi.Messi'ye hayatı zindan etti resmen.Turnuvanın şu ana kadar David Villa ve Sneijder ile birlikte en iyi oyuncusu.Kupayı hangisi alırsa ödülü de o alır diyorum.

Müller attığı golden çok 2.golde Podolski'ye yerdeyken verdiği pasla hayran bıraktı bizi.Muhteşem bir zeka ve yetenek çok arayacaz yarı final maçında.Podolski hala kötü.Attığı gol onu açar dedik o da olmadı.Ama yine de katkı veriyor dün takım savunmasına çok yardımcı oldu,2.goldeki asistini de unutmamak lazım.

Mesut ve Klose.Mesut dün 60 dk. sahada eli belinde dolaştı hatta ben keşke çıksa yerine Marin girse diyordum ki birdenbire patladı Mesut.Klose'ye attığı muhteşem pas son noktadır,bu çocuk olmuştur.Klose de Borges ve Extensor'un sık sık dillendirdiği gibi büyük adamdır.Çok büyük futbolcu,star değildir ama o kadar çalışkan,mütevazı,takım oyuncusu ki Löw formayı veriyor ve korkmuyor verirken.14 gole ulaştı 1 gol atarsa Ronaldo'ya ulaşacak,2 gol atarsa rekoru eline alacak.Efsane Müller'i geçti dün gece sahadaki Thomas Müller'in de katkılarıyla,darısı Ronaldo'ya.

Arjantin ve Maradona evlerine dönerken umuyorum ders alarak dönüyorlardır ve bu altın jenerasyonlar 2014'e şimdiden hazırlanmaya başlarlar.Messi gibi bir adamın Dünya Kupası olmalı.Dün de elinden geleni yaptı ama turnuva boyunca kötü olan Tevez ve Higuain hiçbir şekilde ona yardım etmediler,birazcık Di Maria ile oynadı ki o da yetmedi Almanya'ya.Messi'yi 2-3 kişi ile savunurken Almanya yardımına hiç gelmediler ve emin olun ki Agüero-Milito ikilisiyle oynasaydı Messi daha başarılı olurdu.

Maradona hoca olarak vasat maalesef,gazdan başka işe yaramıyor ve karşısına Löw gibi bir sistem adamı,Almanya gibi iyi bir takım çıkınca bu hale düşüyor.Çok forvet hiçbir zaman çok gol değildi,hiçbir zaman da olmayacak.Bugün kadroda Cambiasso olsa ve sağlam bir 4-2-3-1 sistemi kursa Arjantin şampiyonluk onlar için çok kolay olurdu.İspanya gibi bir sistem takımı bile önce defansı düşünürken Arjantin'in bu kadar açık oynaması ancak deli cesareti olarak açıklanabilir.

Almanya turu geçti ve gümbür gümbür geliyoruz.İspanya'yı yarı finalde bekliyorum,hakemler kurtarmazsa kimse kurtaramaz onları elimizden.Müller'in yokluğu kötü oldu ama Trachowski kapatacaktır yokluğunu enerjisiyle.

P.S : Ahmet Çakarvari başlık attım ki dikkat çeksin :D
Related Posts with Thumbnails